otobüste uyumayı seven bir insanım. özellikle 5-6 saatlik yolculukların tamamına yakınını uyuyarak geçiririm. bugün de öyle oldu. bindiğim andan itibaren uyumaya başladım. bir ara karnımda inanılmaz bir sancıyla uyandım. mesanem patladı patlayacak. ışığı yaktım, muavin geldi, "molaya ne kadar var?" dedim, "mola geçti, 10 dakika oldu" dedi. derin bir "hassiktir" çektim. "otobüste tuvalet var mı?" dedim, "maalesef" dedi. o an hayatımdaki büyük bir iğrençliğe doğru yelken açtım.
en arka koltukta oturuyordum. yanım da boştu üstelik. cesaretimi topladım ve işe koyuldum. önce çantamdan montumu çıkarttım, üstüme örttüm. bütün ışıklar kapalıydı. fermuarı açtım, çantamdan boş su şişesini çıkarttım. işemeye çalışıyorum çaktırmadan ama gelmiyor kodumun sidiği. rahat 10 dakika uğraştım, gelmedi gitti. o sırada ışıklar açıldı, "ikram servisimiz başlamak üzeredir" dedi bir ses. dedim "servisinizin amına koyayım". 20 dakika kadar bekledim ama doldum taşıyorum, tuvalete gitsem rahat 1 litre işeyeceğim.
ikram servisi bitti, çöpler toplandı, ışıklar kapandı. "haydi bakalım" dedim ve tekrar aynı pozisyona geçtim. tam konsantre oluyorum, önümdeki teyze telefonla konuşuyor, bütün konsantrasyonum kayboluyor. rahat bir 10 dakika uğraştım, sonra pıtı pıtı işemeye başladım ama nasıl işiyorum, minik minik, parça parça.
yarım litrelik şişenin rahat %80'ini doldurdum ama yüzümde öyle bir gülümseme var ki; biri gelse "domal sikeceğiz" dese "buyur lan seni mi kıracağım" derim, öyle bir mutluluk var.
ıslak mendille bir güzel ellerimi sildim, otobüsten indikten sonra da şişeyi gizlice bir çöpe attım.
siz siz olun molaları kaçırmayın lan. hele bir de aralarda bir yerlerdeyseniz yeminle prostat olursunuz.