çoğu fakir gibi ben de otobüs kullanıyorum. bir gün yine bindim otobüse ön kapıdan ama bindim mi yoksa puzzle gibi bir boşluğa mı yerleştim belirsiz. ön kapının açılmayan kanadının oraya sokuluverdim panikle. arkamda ufak tefek bir kız kapının kapalı kanadına omzunu, arkasındaki cama da sırtını dayamış ölmemeye çalışırken ben de üstüne düşmeyeyim diye kapının iki kanadının ortasına yapılmış demirden tutunmaya çalışıyorum. hani şu binerken tutunup kendini çektiğin demir. bizim durakta otobüs ağzına kadar doldu kapıyı açacak yer kalmadı. şoför bey amca sonraki durakta kapığyı açığyoom diyerek zorla açtı kapıyı. bir dayı girdi kapıdan ya da attılar içeri bilmiyorum ama tam önümde kaldı ki zaten gidebilecek bir yeri de yok. ben de geçsin diye elimi demirden çekince dayı tutunacak yer bulamayıp totoyu demire yasladı. ben de kapının üzerindeki demirlere tutunmaya çalışıyorum otobüs sallandıkça. zaman geçtikçe dayı kendini saldıkça saldı ki son durağa geldiğimizde dayı resmen sırtını bana dayamış baya koltukta oturur gibi rahattı. ben de arkamdaki kız ölmesin diye dayıya sırtlık olmayı göze aldım. dayıyı göğsümle itiyorum dayı daha çok yaslanıyor. en sonunda çaresiz kalıp dayıyı taşımak suretiyle durağa gelmeyi başardık. dayı okuyorsa burdan selamlar.
iş bu hikaye kas gelişiminin sadece salonlarda değil otobüslerde de mümkün olduğunu anlatmaktadır.