yıl 2008 civarı afyon ihsaniye yenice köyündeyim;
gezmek amacıyla zorla afyona gitmeye ikna edilerek uzaktan kuzen sayılan kızlarla, köyün yukarısındaki olcak köyündeki dolmuşçu seydi ahmet'e amcam tarafından 10 milyon verilmiş ve yola çıkılmıştır.dolmuş bomboştur ve içindekiler bu dolmuşla afyon'a kadar gideceklerini sanırlar. derken dolmuş köyle 15 dakika mesafesi olan eğret kasabasında durur ve seydi ahmet içindekilerin diğer arabaya binmesini söyler. Bizde boşu boşuna para verdik derdiyle sinirli sinirli kalabalıktan iğne atsan düşmeyen bir dolmuşa bineriz.ablam tek kişilik bir koltuk bulur ve oraya oturur. bense kazık kadar halimle onun kucağına oturmuşumdur.yanımızdaki direkte tutunan kuzenin kuzeni vardır.diğer ablam zorlu çabalarla geçtiği en sondaki 4 lü koltukta erkeklerin arasında yer bulmuştur. dolmuş iğrenç derecede koyun inek kokar.afyonluların genel huyudur heralde bu. bütün yaz çok sıcak diye gezerler ama altlarında kadife şalvarları ayaklarında patikleri eksik olmaz.Arka koltukta oturan salak çoçuk çıkarmış kameralı telefonunu fotoğraf çekiyor bende anlamsızca gülümsüyorum. karşımızda bebekli bir kadın ve yanında valizleri var. dolmuş bir ara duruyor.zavallı yurdum insanı bir adam bebekli kadının ineçeğini sanıyor ve ona yardım olsun diye valizlerini taaa kapıya kadar taşıyor. sonra bebekli kadın ben inmicem abi ver valizlerimi diyor ve onunla uğraşıyor bu hengamede.sonra sıvıyor entariyi emziriyor çoçuğu.dolmuş ağzına kadar kalabalık olduğu halde koyun kokan kadife şalvarlı yaşlı bir çift biniyor.yaşlı teyze hemen arkaya geçiyor ve 4 lü koltuğa oturuyor.kocasına da 'gel gel yer var gel bura'diye sesleniyor.kocası yer bulamıyınca karısı olan yaşlı teyzenin kucağına oturuyor. sonra soruyor bize'siz yenicelisiniz deme olcaklı değilsiniz çok pis oluğ onlar'anlamsızca bakıyoruz.şöför radyoyu açıyor ve radyo gül fm diye bir ses patlıyor. ardından hatırlayamadığım ya da otobüsteki insan sesinden dolayı duyamadığım bir şarkı çalıyor. yaşlı teyze şarkıya ayaklarını kaldırark eşlik ediyor ve bu sayede kucağındaki kocasını hoplatmış oluyor.koyun kokusu arka fonunda bunları yaşayarak afyona varıyoruz.deyseydi bari küçük bir yermiş.
yıl 2000, tabi o zaman da o 403'lere binmek çok büyük marifetti. ben de 5 yaşındayım, yer dikili otogarı. o sırada perona soluk mavi renkte bir o 403 yanaşıyor. oraya gidiyorum ve inen muavine soruyorum;
-nerden gelmis bu otobüs?
-buraya geldi.
-ya nerden gelmis!
-buraya geldi abisi buraya!
-nerden nerden!
o sırada muavinin sinirden patlamak üzere olduğunu farkettim ve hızla oradan uzaklaştım. biraz saçma olsa da hep düşündükçe gülerim...
" istanbul- antalya arasından seyahat ederken dinlenme tesislerinde kadının birinden kendisini düzenli olarak bafilemem karşılığında para teklifi almıştım. bu duruma bayağı içerlemiştim. tek gecelik adam mıyım ben diye haykırmıştım."
köye gidiyorum. yorgunum. uykusuzum ve bu yüzden çok sinirliyim.
yanımda oturan 30 yaşlarında köylü adam muhabbet kurmaya çalışıyor. üstünde yün ceket, gömleği son düğmesine kadar ilikli. konuşurken biraz da tedirgin, mahçup.
uykusuzluk, yorgunluk... konuşma çabasını tersliyorum. adam hiçbir şey demiyor. ellerini birleştirip aynı mahçuplukla oturmaya devam ediyor.
uyumaya başlıyorum. gözümü açtığımda kafamı, biraz önce terslediğim adamın omuzunda buluyorum. üstelik ağzım adamın ceketine akmış.
adam bütün yol boyunca beni uyandırmamak için omuzunu kıpırdatmamış belli...
mahçup olma sırası bana geçiyor.
aklıma geldikçe utanıyorum.
klasikleşmiş istanbul-izmit seyahatlerimden birini yapıyordum.
efe tur' a ortak olabilirdim sanırım 8 senedir vermiş olduğum paralarla. neyse.
otobüsün kalkmasına 7-8 dakika var.
ben çocuk ağlamasına dayanamam hiç. sinirim bozulur, agresif olurum.
ön koltukta anne ve çocuk (aslında çocuk falan değil, bildiğin piç amk) konuşurken çocuk birden ağlamaya başladı. ama öyle böyle bir ağlama değil. anırıyor resmen. sıktım dişimi. başka araba yok. inicem yoksa otobüsten. dinledim çocuğu. hem anırıp hem konuşuyor piç. çikolata falan istemiş galiba. öyle anladım. otobüsten fırladığım gibi çikolata, şeker, cips, kraker ne bulduysam aldım. annesinden özür dileyerek çocuğa uzattım. anında sustu yavşak. otobüs hareket etti.
çocuk poşeti kurcaladı kurcaladı. birden bire "ama ben bunları istemiyoruğğğmmmmm ağğğğğğğğhhh" gibisinden sesler çıkararak sil baştan anırmaya devam etti. annesi pek vurdumduymaz. çocuk umurunda bile değil anladık. ama otobüsteki herkesin kafası sikildi. annesine rica ettim.
"hanımefendi şu çocuk ne istiyor. bi susturun şunu, kafam şişti" dedim.
kadın o kadar rahat ki, "ağlar ağlar susar ben alıştım" dedi. çıldırmamak elde değil.
"ben sustururum o çocuğu dedim"
"ağlamaya başladı bi kere hayatta susmaz dedi"
yer değiştirdik kadınla. çocuğun kulağına eğildim.
"bak güzel yavrum bi kardeşin olmasını ister misin?" dedim.
çocuk birden ciddileşti. gözlerini sildi falan. şaşırdım.
"hayırrrrr. oyuncaklarımla oynar annem babam onu sever" gibisinden bişeyler mırıldandı.
"eğer susmazsan bi kardeşin olacak" dedim.
bizim sözlükteki bazı ergenler gibi şımardı. "nasıl olacak?" dedi.
"eğer ağlamaya devam edersen ananı sikicem az kaldı" diye fısıldadım kulağına.
bilmiyo tabi garibim. sordu. "kötü bişey mi o" diye.
"emin ol kardeşinin olmasından daha kötü" diyince.
"bundan kötüsü olmaz bence. tamam sustum" dedi ve yol boyunca ağzını açmadı. annesinin sorduklarına bile cevap vermedi. arkasını dönüp bana bakıyordu konuşmadan önce.
sonrası sessiz sakin, huzurlu bir yolculuk. mis...
henüz yüksekokuldan yeni mezun olmuştum ve içimdeki heyecanı, başkalarına karşı iyi şekilde kullanmak istiyordum. resmi kıyafetliydim ve doğal olarak otobüse ücretsiz bindim ve önlerde bir koltuğa oturmuştum. daha sonra olanlar oldu:
-buyurun abla oturun siz
+yok incem ben.
-buyurun siz oturun
+ilerde inicem ben.
-ya siz ?
+ben simdi inicem.
-"oturmayin mk"
En çok da 500T hattında binlercesini görüp şahsen bazılarını ciddi manasında esefle kınadığım anılarım...Bir kere bu otobüste yaşlı teyzeler sıkıştırmakta zaten iki kiloyum teyzecim sen de üstüme gelince nasıl durabilirim? Bugün farkettiğim en acı nokta insanlık tamamıyle bitmiş. Bir kadın ve annesi yanında. Yani kadın da taş çatlasa 30. Sonra tabii ayakta durdukları zaman anne yüreği işte bir tane genç türbanlı kıza "Yavrum ablan hamile yer verebilir misin lütfen? " dedi ve o genç kız yüzünü buruşturdu. Hamile kadın da yazık annesine ne yapıyorsun ya yapmasana ben iyiyim diyo. o an insan olmaktan utandım kendimden utandım binlerce kez Özür dileyerek-aslında kendi vicdanımı rahatlatmak adına- yer verdim ve faydacı bir teyze yerime oturdu hayatta yapmam benden büyük birine ama dedim ne yapıyorsun teyze ben sana mı yer verdim diye o hamile kadın oturdu. Binlerce kez teşekkür etti annesi ve kendi işte o çok güzel bir histi o ayakta durmaya bedel. O genç kız da hala yüzünü buruşturmaya devam etsin olsun varsın napalım. Ama burdan diyorum ki hamile kadına yüzünü buruşturabilen kız bir gün sen de o yollardan geçersen, Allah ne yaşatırsan onu yaşatır ya sen de görürsün...
arkadaşın gıdıklama çabalarını göstererek 'iki tane yapıştıramıyosun değil mi suratına, vursana kafasına iki tane kaşı gözü patlasın' vari kınamasına şahit olduğumdan beri türk milletinin şiddete olan eğilimine canı gönülden inandım
Geçen gün fordluyorum, telefon çaldı Henry Ford hacı dedi sen iyi fordluyormuşsun gel seni cio yapalim, tamam dedim. Şuan Henry ile beraber toplantidayız.
lisedeyim. okula otobusle gidiyodum hep haliyle sıkılıyodum artık.
eglenmek icin bluetoothu mu acip bluetooth ismime "arabeniçıtır0532*******"yazıp millete bluetooth isteği atıyodum bu bluetooth ismini gorenler de kabul falan ediyodu bağzıları arıyodu dinliyodum,bagzilarina tekkaş kürt resmi gonderiyodum resmi gonderdigim kisinin resime igrenir gibi baktiklarini goruyodum bağzilarina da arabesk sarki atiyodum sonra o kisi sarkiyi alinca sarki direk aciliyodu kime istek gonderdigimi gorunce kopuyodum.
Bir keresinde hastane dönüşünde bir otobüse binmiştik 2 arkadaşım ve ben. arakdaşımın bi tanesi en arkada boş yer olmasına rağmen oturmadı, neyse dedim ben oturdum. Bir süre sonra yanımdaki adam sen bizim emini tanıyo musun demeye başladı ben yok abi hangi emin dedim, adam çok şaşırmış bir şekilde harbi harbi sen bizim emini tanımıyon mu demeye devam etti,5 kere art arda sorunca ben anca anladım cevap vermeyi kestim, adam sıyırmış kafayı. Piç arkadaşlarım olayı çakmış ve bana söylememiş tabi ki ,benden önce yanında oturan dedeye de sen benim dedemsin tarzı şeyler söylemiş, baya tırstıydım adamın bakışlar fenaydı bana allahtan fazla durmadı da indi otobüsten.
Geçenlerde otobüs değilde minibüste geçti.Olay şöyle gerçekleşti. Üniversiye geç kalacağımı anladım ve derste sıkıntılı bir ders. Her zaman şehir içine binerim ancak yavaş olduğu için sahil yolundan direkt giden dolmuşa binmeye karar verdim. Neyese düştüm yola şehir içi dolmuş durağının oradan geçerken dolmuşçu kornaya bastı duymamazlıktan gelip sahil yolundan geçene bindim. Neyse ki derse yetiştim. Ünide takıldıktan sonra eve dönmek için sahil yoluna indim gelen minibüse bindim. Burada ayakta yolcu almak yasak ama fazla uyanda yok. Koltuklar dolu ayakta yolculuk yapıyorum minibüste şehir içinden giden minibüs bu arada.Neyse şöför yanı boşaldı adam beni oraya aldı.Bir bir yolcuları indirdikten sonra şöförle ben kaldım son durakta ineceğim bu arada. aramızda öyle diyaalog geçti.
Şöför:(imalı) şuradan mı gideyim şuradan mı (son durağa iki sokaktanda gidiliyor.)
ben: farketmez usta sen bilirsin.
şöför: çok ayıp ettin çok.Hiç yakışmadı sana
ben:(şaşkın) ne oldu abi naptım neden böyle diyorsun.
şöför: sabah o kadar kornaya bastım dönüp bakmadın bile memleketline değil başkasına para kazandırdın sana hiç yakışmıyor.
ben: (kahkaha derecesinde konuşmaya çalışıyorum) usta çok geç kaldım ondan sahile bindim yoksa bizde yamuk olmaz
Şöför: Sen bilirsin yani ben söyleyeyimde falan dedi.
Ulan adam neyi kafasında tutmuşta haykırıyor şok oldum.indim minibüsten sırıta sırıta yürümeye devam ettim.
yaşını başını almış muhtemelen memur adamla her sabah otobüste karşılaşıyoruz ve her sabah aynı tacizler. bir şey diyemedim uzun süre korktum heralde. bir gün yine gözümün içine bakıyor artık dayanamadım ve şöyle bir konuşma geçti.
- nasıl bu zamana kadar ölmedin her gün beddua ediyorum sana
- tanımıyorum ben seni tanımıyorum
- arkamı döneyim ben o zaman tanırsın
o son oldu sonra yine her gün gördüm ama yanıma bile yaklaşmadı
birgün can sıkıntısı sebebiyle hazırlanıp attım kendimi sokaklara durakta beklerken ilk gelen otobüse bindim nereye gittiğimi bilmiyordum yolları izlerken son durağa gelip, geldigim otobüsle geri dönmüştüm.