yer vermeyen kişinin tekme tokat dövülmesini gerektiren durumdur. daha sonra kendileri bizzat hastaneye götürülür. iyileşme aşamaları takip edilir. eğer iyileştikten sonra da size teşekkür etmemişse bir kere daha dövülür.
toplumdaki fedakarlık maskesi altındaki bencilliğin getirdiği sorunları hatırlatan başlıktır. bencilliğe en olumsuz manaları yükleyen toplum, fedakarlık yumuşak yüzü altında birilerini ezerken kendini yaşatır. başınıza gelip dikilmeler, yer vermeyince ayıplamalar, kokoş kadınların arsızca yerinize göz dikmesi ve onlara yalakalanan yaşlı amcalar, bu fedakarlık edebiyatını kendi bencillikleri için yaşatanlardır. verdiği yer için teşekkür isteyenin zihniyetinin de bu ikiyüzlülerden farkı yoktur. onlar geleceğin kokoş teyzeleri ve yalaka amcalarıdır.
esas olan önce kendini düşünme olmalı. fedakarlık tanımında olduğu gibi hiçbir karşılık beklemeden ve ancak mecburiyet hallerinde gönüllü olarak yapılmalı. kimse fedakarlık yapmadığı için kınanmamalı. bu zihniyet yerleştiği zaman, otobüste yer sorununuzu çözen bir belediyeniz ve kamu otoriteniz olur.
-buyur teyzecim
+geçeyim evladım. ooh.
-...
+...
-bişey unutmadınız mı hanım teyze?
+nasıl birşey evladım?
-senin kadar terbiyesiz nankör yaşlı görmedim ben. gak lan yerimden! kak!
+evladım çıldırdın mı sen? Ay bırak havaya kaldırma, kendim kalkarım ayol, ay bırak! yetişin kadın öldürüyorlar!
-kalk! haketmiyosun sen bu yeri. bundan sonra hamile kalsan, gazi bile olsan sana yer yok benden.
sonuçta kimseden zorla ''abim gurban olurum bak yer verdim bi teşekkür et'' diye bir istekte bulunulmamaktadır. bu insani bir erdemdir. yapılan bir iyilik karşısında tepkisiz kalmama, memnuniyetini belli etme şeklidir. ama yok arkadaş iyilik yapıyor bir de teşekkür bekliyor diye ben teşekkür etmem mantığıda yanlıştır. sonuçta adam otobüste yer veriyorsa, bunu bir teşekkür için değil, iyilik amaçlı yapmıştır. teşekkür etmek işin tuzu biberi, balı kaymağıdır. tabi bi yerde tercih meselesidir, teşekkür etmiyor diye kötülemek yanlıştır ama yine de insanın içinden ''ya adama yer verdik adam odun çıktı, teşekkür bile etmedi'' cümlesinin geçmesi muhtemeldir.
bazen çok işe yaramaktadır bu tipler. yer vermişsinizdir kişi yerinize öküz gibi oturduktan sonra sanki siz ona yer vermek zorundaymışsınız hissine kaptırır sizi. sıcak bir yaz günü olduğundan otobüs camları açık gitmektedir. sıcaklığın ve sinirliliğin etkisinde elinizi bir an cama dayarsınız ve o da ne tam 6 durak erken inecekken, tam camdan dışarı fırlıycakken... yer verdiğiniz adam tutar sizi. artık bir can borçlusunuzdur ona. tüm öküzlüğünü unutursunuz ve yerinizi geri kazanırsınız.**
teşekkür etmek bir iyiliktir. neden karşındaki insanın memnuniyetini belirtmesini istiyorsun? iki şey için isteyebilirsin:
1- karşındaki insanı minnet altında bırakmak istiyorsundur. böylece o da sana bir iyilik yapmayı isteyecektir.
2- karşındaki insanınin, psikolojik sorunları olanlara özgü anlamsız bir takıntıyla memnun olduğunu söylemesini istiyorsundur. o memnun olunca güya sen de memnun olacaksın. halbuki onun memnuniyeti belki, memnunniyeti için kimseye minnet duymamasında, kimseye kendini borçlu hissetmemesindedir. belki de, birisine kendini borçlu hissedeceğini bilse, 4 saat ayakta gitmeyi yeğlerdi. doğru dürüst bir insan sanmış, gösterdiğin yere oturmuş.
teşekkür etmesin demiyorum. teşekkür etmesi istenmesin diyorum.
teşekkür etmeyi iyilikten sayan insan modelinin uygunsuz davranışına örnektir. zira teşekkür etmek bir insaniyet göstergesi ve memnuniyeti dile getirmenin en kısa ve güzel yoludur.
-buyruna amca, şöyle buyrun, buyrun,buyrun..
-hms,hms..
-nasıl amca, rahat mı?
-hms,hms..
-biliyor musunuz, otobüse ilk ben binmiştim ama çok yardımsever bir insanımdır..
-hms,hms..
-(iç ses)bi daa babam gelse yer verirsem de ağzıma s.çsınlar..
aslında teşekkür beklemeden yer verirsin, düşünmezsin. kalkarsın bir anda boşluğuna gelir, iyi tarafına gelir. yer verdiğin insan da bunu belki senin gibi hesaplamaz. teşekkür etmez. ama yani, ulan o kadar insanı geçtin biri yer vermedi?. teşekkür de etme, ama kalkmadığım zaman da suratıma küfür ediyor gibi bakma.
sabah sekiz akşam beş çalışmışsınızdır, ayaklarınızı birer at toynağı gibi hissetmekteyken zor bela gelen otobüse kendinizi atıp sakin bir köşe bulursunuz, peşpeşe gelen duraklarda bilmem ne ziyaretinden , bilmem ne gününden gelen kollarındaki bileziklerinden yüzlerindeki makyajlara kadar ben buradayım diye bağıran tatlı su kokoşları olanca tombulluklarıyla peşpeşe doldururlar otobüsü ve taciz başlar o an. gözlerini üzerinize dikerler.imalı ve iğneli bakışların bütün okları bir güzel rendeledikten sonra sizi , son bir darbe olarak size bakıp yanlarındaki aynı familyadan gelen hayvana dönüp size bakarak birşey fısıldar.artık savaş borusu ötmektedir. bütün gün oturup pastasını böreğini yiyip, çayını ve kahvesini yudumlayan ehl-i keyf bu nineye(!) yer vereyim dersiniz. siz daha koltuğunuzdan kalkmadan bunu sezer ve harekete geçer, üstüne üstlük bir de o otobüsün sıkışıklığı içerisinde yeri başkasına da kaptırmak istemeyen teyze iter kakar bir yandan. ve evet sonunda tahtına oturmuştur.ama hala kem gözler üzerinizdedir ve ayakta kalmışlığınızla övünür etrafa duyarlı insan bakışları atıp zarardan ne kadar çabuk dönersem kardır dersiniz.
bir de eli o gün yaptıgı alısveristen dolayı poset dolu olan kokos kadınlara peskes cekmek icin "kızım kalk da bayan otursun" diye ellerimiz kitapla dolu iken hazırki yerden eden yagcı adamlar vardır...
iste o sekilde oturan kadınlar hic tesekkür etmez, beklenmesin de zaten.