şehirlerarası otobüslerde seyahat ettiğimiz zamanlarda sinirlerimizi bozacak kadar babası belirsizmişçesine davranan ve tam önümüzdeki koltukta oturan muhterem gavattır. çoktur efendim bunlardan. milyonlarca olabilirler. koltuğu yatırmaya çalışıp koltuğu bozana kadar zorlayanlar, kahvenizin üstünüze dökülmesi için ölümüne çaba harcayanlar, servis sırasında koltuğu kaldırmasını istediğinizde ters ters bakanlar ve en üst level olarak kahvenin üstünüze dökülmesindeki emeklerinden resmen gurur duyarcasına ebleh ebleh bakıp özür dilemeden önüne dönenler.
başıma geldi böyle bir şey son yolculuğumda. bu annesinin mesleği hakkında fikir beyan etmek istemediğim insan koltukta debelenmek suretiyle kahveyi üzerime dökmüş uyardığımda da suratıma ters ters bakmıştır. hiçbir şekilde kendisi ile iletişim kurmayarak gerginliğin yükselmesini engelledim. fakat bir an kendimi montumun ipiyle kendisini boğmak üzereyken hayal eder vaziyette buldum. esenler otogarında inmesi için dua etmeye başladım. zira otobüste rezillik çıkarmak istemiyordum ancak otogarda ağzını ve burnunu bir kaç diz darbesiyle yer değiştirmiş hale getirebilirdim. fakat olmadı. kavacık'ta inen bu anüs kılıklı dürrük içinse şunları düşünüyorum:
umuyorum ki sen uludağ sözlük yazarı veya okurusundur. bu başlığı ve sana ithaf edilmiş bu entrymi görünce aaa benim lan bu diye şaşkınlık ifadesini yüzüne yapıştırırsın. bir de emin ol tek başına bir yerlerde gözüme çarparsan kaldırımla öpüşmenin zevkini yaşayacaksın.