bebek bir arka koltukta ise; en yakın mola yerine bile varmadan ve gecenin bilmem kaçına dahi aldırmadan otobüsten ivedilikle inilmesi, kamyon, tır farketmez, gördüğünüz tüm tekerleklilere otostop yapılması şiddetle önerilir.
hepimizin bir dönem çocuk olduğu akıllara gelerek veya ileride çocuk sahibi olarak aynı badireleri atlatacağımızı düşünerek, çocuğu ağlayan anne/babaya daha ılımlı bakmamızı gerektiren durum.
bir de bebek açısından bakmakta fayda olan durumdur. bebeğin içinden geçen olası düşünceler ;
- ah anne bronzlaşma derdin yüzünden 10 saatlik yola götürüyorsun ya beni alacağın olsun! vuaaaaaaa!!!
- hadi gidiyoruz insan iyi bir firma seçer dimi! ne lan bu koltukların hali! vuaaaaaaaaaaa!!
- akşamda yedirdin bana sebze çorbalarını al sana işte!! vuaaaaaaaaa!
- öndeki lavuk bıdı bıdı yapmasana lan!! vuaaaaaaaa!!
- kıysaydınız paraya uçakla gitseydik. tanrım! ne cimri bir ailem var! vuaaaaaaaaa!
- sonra da bana kimse otobüste ağlayan bebek demesin lan!!! delirttiniz lan adamı!!! vuaaaaaaaaa!
otobüse binilen günkü ruh haline göre etkileri değişebilen hadisedir. o gün eger kötü geçmişse bebegin anne babasının oldugu tarafa dogru "cık cık cık...öfffffff" gibi sesler çıkartılır ama o gün güzel bir günse "olsun ya ne yapsınlar ellerinden geleni yapıyorlar zaten, canım agla sen agla" gibisinden düşünceler geçirilir akıldan.
bütün otobüslerde bulunur bu bebekler. neden ağladıkları bilinmez. fotoselli gibidirler. siz tam uykuya dalacakken böhüüüüü böhüüüüü diye başlarlar ağlamaya. uzun yolculuklarda başa gelirse, bütün yolculuk bir çeşit işkenceye dönüşebilir. ağlayan bebek sesi... insanın bütün moral sistemini çökertebilir.
cık dersiniz olmaz lan dersiniz olmaz saga donersiniz olmaz sola donersiniz olmaz mola yerine gelirsiniz bebek birden susu verir, binersiniz tekrar aynı yerden devam edersiniz.
saptama:bebekli evli çiftler ön koltulara ragbet ettigi icin koltugu arka taraflardan seçmek daha mantıklıdır.
(bkz: amca ver biraz da ben sallıyım)
bebek insanının ciddi sağlık sorunları yoksa, tamamen annenin kabahatidir. anne olacak kadının pencereden atılması bebeğin susmasına yeterli olacaktır. yalova-yenikapı denizotobüsü seferlerinde bu bebeklerden istisnasız en az 3 adet bulunur.
arkadaki koltukta bulunan 2 adet bebek henüz otogardayken yoldaki eğlencelerle ilgili fikir verirler insana. yola çıkılır, bebek susmaz, 2 saatlik yol geçilir bebek susmaz, derken uykusu gelir yavrucağın, uyur... saat 4-5 sıraları bu yavrucak, güzel bir böğürtü eşliğinde kusar ve olanca gücüyle anırarak ağlama işlemine devam eder. yol bitmez, ses telleri aşınmaz..
çocuktur bebektir diye düşünüp hoşgörüyü maksimum sınırlarına kadar esnetme gereğidir.
ancak anneye aynı hoşgörüyü göstermek mümkün olmayabilir, hele de anne tek kelime ile saçmalıyorsa.
otobüse binilir, yan koltukta annesi ile oturan 2 yaşlarında bir oğlan çocuğu vardır.
otobüs hareket ettiği gibi hafiften hareketlenen çocuk ve anne aynı anda başlarlar. hadi çocuğa çocuktur diyip oralı olmazsın ama ya anne..
otobüs hareket ettiği anda anne, çocuğun uyumasını ister. saat daha 17 civarıdır ve yolculuk yaklaşık 14 saat sürecektir.
anne- hemen uyu yoksa şöför amca bizi otobüsten atar, der.
çocuk ürkerek şöföre bakar, gözünü yumar ama uyuyamaz.
bu uyarı sık tekrarlanınca çocuk iyice huzursuz olur ve hafiften yaygaraya başlar.
anne uyarı boyutunu artırır; sus ve uyu, yoksa şimdi seni otobüsten indirip yola bırakıcam, biçimine dönüştürür.
fazla sesini çıkarmadan oturmakta olan çocuk artık ağlamaya başlamıştır.
dayanamaz karışırsın, - daha çok erken çocuk nasıl uyusun, hem yol uzun hem de çocuğun birşey yaptığı yok, çocuk bu, put gibi oturamaz ki bırak kendi haline, diye
ama kadın anlamaz, dinlemez, - sen yaramaz çocuksun, seni sevmiyorum moduna dönmüş, çocuğu otobüsten atma tehditini tekrarlamaktadır.
anneye okkalısından iki tokat patlatıp otobüsten atmamak için kendini zor tutarsın.
yolculuk bittikten sonra bile çocuğun ilerideki halini düşünüp endişe edersin.
Eğer sizi uykunuzdan uyandırmışsa bu ağlama bu kadar küçük şeyden nasıl bu kadar ses çıkıyor diye düşünürsünüz. gene de uzun yolculuklarda bu insan yavrusu ne kadar sevimli olursa olsun çekilmiyor efendim.
hatta genel olarak otobüslerde birden fazla bebek bulunur ve bunlardan bir tanesi ağlamaya başlayınca bu diğerelerinide tetikler ve hep beraber ağlamaya başlarlar.
insanın çocuklardan nefret ettiği anlardan birisidir.
ipod u icat edenlere milyonlarca kez teşekkür etme nedenidir. tamam bebekler çok tatlı oluyor da uzun yolda insanın kafası ses çekmiyor. yoksa bebek düşmanı filan değilimdir. aksine çok severim.*