otobiyografi

entry12 galeri0
    12.
  1. objektifliği her daim tartışılmakla beraber hâliyle çokça cesaret gerektiren, bir kişinin kendi hayatını kaleme aldığı, yazı, yapıt, özyaşamöyküsü.
    1 ...
  2. 11.
  3. Otobiyografi, bir kişinin kendisinin, yaşamının herhangi bir referans noktası açısından bir açıklamasıdır. aynı zamanda edebi bir tür olarak da kendini gösterir. Her ne kadar eski bir edebi tür olarak görünse de ilk örneklerine bu şekilde isim verilmemiştir. esas olarak 19. yüzyıldan itibaren bu isimle eserler yazılmıştır.
    Otobiyografi yazmanın günlük yazmaktan farklı yönleri vardır. Günlük yazarken o günün kısa bir özetini yazarız, referans noktası o günün duygu ve düşünceleridir, temeli de o gün yaşadıklarımızdır. Ama otobiyografi yazarken zaten geçmişten bahsettiğimiz için olaylar daha yerleşik oluyor, başkalarının anılarına, belgelerine, çizimlerine başvurmak mümkün oluyor.
    22 ...
  4. 10.
  5. (bkz: aptalı tanımak)
    (bkz: celal şengör)

    Eleştirim hocamızın ilmine değildir, empati yoksunu sığ taskafasınadır.

    Bilimin di caprio' sudur.
    0 ...
  6. 9.
  7. 8.
  8. ahmet erhan şiiri.

    Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
    Yalnızlık, ölümün üvey kardeşi
    Eve hep geç saatlerde gelen babaların
    ayak izlerinden yükselen buğu
    Bir toprağın, dalına dokunamadığı yerde büyüyen boşluk
    Ayışığında kaldırımları süpüren bir kadının
    ikide bir durup, burnunu önlüğünün koluna silmesi
    Gibi boğuk, gibi çıldırtıcı, gibi silik

    Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
    Nereye gideceğini yitirmiş
    yol, uçurum, dağ, bayır, çöl
    Bir kuşun kanadından çıkan kav
    Bir kibritin ömrünün, bir tek sigarayla sınırlı olması
    - Alkol, kendileri seni seviyor
    Her el titremesinin bir fotoğrafını çekmeli
    yanık masa örtülerinin, kırık bardakların
    Günışığında herşeyin, herşeyin görünmesi
    Gibi iğrenç, gibi gerçek, gibi anlamsız

    Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
    Tökezlemiş söz, suskun türkü, rendelenmiş umut kırıntısı
    Şiir... alkolik bir babadan artakalmış sarışın güz boğuntusu
    Çıkılmaz buradan artık diyor bir ses,
    hiç değilse kapıları iyice örtün
    Soğuk, yalnızlığa özenip girmesin içeri
    Gibi sinsi, gibi alaycı, gibi bungun

    Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
    Kötümserlik, kusmukların çiçek kalıplarına dökülmüş hali
    Herşeyin göreceli olduğu bir dünyada iş mi bu şimdi
    Değişimlerin bir türlü dönüşüme varamadığı yerlerde
    Aklımı teğelliyor bir çocuk durup dururken
    Gibi çılgınlığa, gibi serseriliğe, gibi ölüme

    Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
    Parmak damgasının mülkiyete yettiği bir çağda
    Yüreğini kağıtlara basmanın bedeli
    Damarlara dolan toprak kokusunun hep ölümü çağrıştırdığı
    Yaşamın, konuşulan en eski lehçesi
    Gibi okunmayan, gibi tozlu, gibi gülünç

    Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
    Diklendikçe, kendi rüzgarından başı dönen gurur
    Yürüdükçe, yollardan pencerelere yükselen buhur
    Çok şey görmüş geçirmişsin biliyorlar
    Gibi ölüm, gibi aşk, gibi şiir

    Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
    Akdeniz 1958.1.72, 60 kg.,
    evli, karısı hamile, iki paket sigara.
    sabah dokuz akşam yedi. - sahi ne vardı başka?
    Evet, diyorlar ve ekliyorlar:
    Önüne geleni öpme isteğiyle dolu bir insancıllık
    Sonunda götürse götürse, çiçek götürür kendi mezarına
    Gibi deli, gibi meczup, gibi seyda

    Ve keçe uçlu bir kalemle yazıyorlar:
    Doğacak çocuğuna ad düşünen nihilizm
    Sabahın alacakaranlığında, bir uçurum önünde
    bekleyen dirim
    Sana artık Ahmet Erhan diyorlar.
    0 ...
  9. 7.
  10. yaşadığını sanan erkeklerin hikayesidir... *
    0 ...
  11. 6.
  12. ben merkeziyetçiliğin dışa vurum şeklidir. her cümlenin öznesi ''ben'' dir. bir çeşit ego tatminidir.

    otobiyografisini yazan kişi, kendisini eleştirse ve hatta yerden yere vursa dahi aslında yaptığı kendisini yüceltmektir. ''bakın ben kendimi eleştirebiliyorum, sizden üstünüm çünkü ben 'ben'im'' mesajı vardır.
    0 ...
  13. 5.
  14. en can alıcı dizeleri;

    "otuzumda asılmamı istediler
    kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
    verdiler de
    otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
    elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya"

    "yazılarım otuz kırk dilde basılır
    Türkiye'mde Türkçemle yasak"

    olan şiirdir..
    3 ...
  15. 4.
  16. Otobiyografi, bireyin kendisi yani hayatı ile ilgili yazılı olarak bilgi vermesine dayanan bir tekniktir.

    Otobiyografide amaç; bireyin davranışlarının gerisinde bulunan ihtiyaçları ve tutumları tespit etmektir. Kişinin şimdiki özelliklerinin genel gelişim sürecinin bir parçası olduğunu ve bu özelliklerin genel gelişim süreci içerisindeki geçmiş olaylardan kaynaklandığı sayıltısı; otobiyografi tekniğinin temelini oluşturur. Genellikle kişi yaşam öyküsünü anlatırken kendince önemli gördüğü özellikleri ve bu özelliklere karşı tutumunu, bunların oluşmasında rol oynayan geçmiş olaylara ve kişilere verdiği önemi yansıtır. Bu da bireyi inceleyen kişiye onun değerleri, beklentiler, ihtiyaçları ve problemleri yani kişilik dinamiği hakkında ipuçları verir. Bireyin başkaları tarafından nasıl göründüğünden çok, onun kendisini nasıl gördüğünün önemli olduğunu, bireyin davranışlarının onun kendisini ve çevresini algılama biçimini belirlediği görüşünü benimseyen kişiler için otobiyografi uygun bir bireyi tanıma yöntemidir.
    0 ...
  17. 3.
  18. çok erken doğdum, çok erken yaşlandım, çok erken öldüm. standart insan biyografisi.
    0 ...
  19. 2.
  20. nazım hikmet in 11 eylül 1961 de doğu berlin'de kaleme aldığı, yaşamını şiirimsi bir dille anlattığı metnidir.

    1902'de doğdum
    doğduğum şehre dönmedim bir daha
    geriye dönmeyi sevmem
    üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
    on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
    kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
    ve on dördümden beri şairlik ederim

    kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
    ben ayrılıkların
    kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
    ben hasretlerin

    hapislerde de yattım büyük otellerde de
    açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir

    otuzumda asılmamı istediler
    kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
    verdiler de
    otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
    elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya

    Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
    961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır

    partimden koparmağa yeltendiler beni
    sökmedi
    yıkılan putların altında da ezilmedim

    951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
    52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü

    sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
    şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
    aldattım kadınlarımı
    konuşmadım arkasından dostlarımın

    içtim ama akşamcı olmadım
    hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana

    başkasının hesabına utandım yalan söyledim
    yalan söyledim başkasını üzmemek için
    ama durup dururken de yalan söyledim

    bindim tirene uçağa otomobile
    çoğunluk binemiyor
    operaya gittim
    çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
    çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
    camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
    ama kahve falıma baktırdığım oldu

    yazılarım otuz kırk dilde basılır
    Türkiye'mde Türkçemle yasak

    kansere yakalanmadım daha
    yakalanmam da şart değil
    başbakan filân olacağım yok
    meraklısı da değilim bu işin
    bir de harbe girmedim
    sığınaklara da inmedim gece yarıları
    yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
    ama sevdalandım altmışıma yakın
    sözün kısası yoldaşlar
    bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
    insanca yaşadım diyebilirim
    ve daha ne kadar yaşarım
    başımdan neler geçer daha
    kim bilir.
    5 ...
  21. 1.
  22. kişinin kendi hayatını anlattığı, öz yaşam öyküsü.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük