açılmamakta direnen o lanet olası pislik camın hakkından gelen güçlü erkektir.
(bkz: ben bu erkeği tanıdım) *
ateşli bir temmuz ayındaydık.. otobüsteki kalabalık toplanmış, çaresizce camı açmaya çabalıyordu. otobüsteki insanların yüzünde armageddon filmindeki liv tyler ifadesi vardı. bense cılız kollarımla "ohffff yaa açılmıoo yaaa pfff çok sıcak oldu burasııı" diye camı açmaya çabalıyordum. bir yandan da kolumun, o camdaki yagli kafa izine gelmemesi için efor sarfediyordum. erkekler ise yandan yandan bakarak bu zorlu görevi üstlenmek istemiyorlardı.. tabii onlar da kendilerine göre haklılar. işin ucunda o camı açamayıp herkese kepaze olmak vardı. hatta bitanesi melul bakışlarıma dayanamayıp camı açmayı denedi de, açamayıp kendini evanescence konserinde zannedip "going under"ı şuursuzca söyleyerek milletin üstüne attı. birde o çıkmıştı başımıza. be adam açamayacağın cama ne el atıyorsun? bu kızlara da yaranılmıyor zaten.. herkesin umudu tükenmişti. gaz maskemiz de yoktu yanımızda kahretsin. o an bir mucize oldu sanırım. haşmetli görüntüsüyle ve otobüste 2 kişilik yer kaplayan kaslarıyla "ben deneyeyim birde.. bi dk bayan" dedi mucivezi sesiyle.
herkes "var mısın yok musun?"daki yarışmacıların kutudan ne çıkacağını beklerken ki eblek ifadeyle camın açılması için bildiği tüm duaları ediyordu. otobüste adeta bir mevlüt ortamı hakimdi. bense, yanıbaşımda duran ve sadece kastan oluştuğunu düşündüğüm bu insanüstü varlığı seyre dalmıştım. atik bir hareketle -insanlar ne olup bittiğini kavrayamadan- camı dibine kadar açmıştı. yüzünde hiçbir terleme belirtisi yoktu ve koluna da yağ lekesi bile bulaştırmamıştı. bu bir masal olmalıydı.. pembe düşüncelere dalmıştım o an. otobüste ölüm sessizliği hakimdi... sessizliği bozan, benim cırtlak sesim olmuştu: "erkekiiiiiimmmm". insanüstü varlık, cüneyt arkın edasıyla bana döndü ve deliler gibi sarıldı. kaslarının arasında ribozom görevi üstlenmiş gibiydim.. şiddetli bir alkış, dalga dalga tüm otobüse yayıldı. birkaç dk önce bu kasların seyircisiyken, "posteri var mıdır acaba, istesem de odamın duvarına assam keşke.." diye iç geçirirken şimdi o kasların içinde küçüldülçe küçülüyordum. yaşlı teyzelere baktım ağlıyorlardı.. bizse, kuşum aydın'ın programındaki caner'le tülin gibiydik..
not: anlatılanlar tamamen hayalgücümün ürünüdür. inanmayın böle şeylere. **
birincisinde görevim halk otobüsünün yan üst kısmında bulunan dikdörtgen şeklindeki camı açmaktı. otobüsün içi acayip havasızdı. tabi ben kahramanın görevi kabul etme sürecinden mütevellit, cama en yakın delikanlı olarak bir teklif bekliyordum. neyse uzatmadan beklediğim teklif camı açmaya çalışıp başarısız olan bir hanımdan geldi. böle çaktırmadan oturağın demirine dayanarak açtım camı. kolay bir görevdi. başarıyla tamamlamıştım.
2. olay ise tam bir facia idi. görevim yine halk otobüsünde ki ama bu sefer üst kapağı açmaktı. yine en yakın ve en uzun boylu bendim. teklif yolcuların ısrarı üzerine muavinden geldi. bir kere yüklendim, açılmadı. muavin (o para alan eleman lan işte) "hızlı vur hızlı" dedi. yavşak..ulan bir vurdum varya acıdan bütün vücudum titredi lan resmen. bozuntuya vermedim tabi ama otobüsten ayrılmış sanki çayır çimen böyle deli dana gibi koşturuyodum. bu arada üst kapak hala açılmamıştı. ama yavşak muavin o para topladığı yerden uzanıp bir koydu kapağa "lank" diye açıldı.
öyle işte. heralde açısını falan ayarlayamamıştım. ama sonuçta görev başarısızlıkla sonuçlanmıştı. banane lan bidaha açmam ben cam falan dedim. içimden...harbiden de açmam bidaha.
otobüste kaptan diye bağıran halk kahramanı potansiyeli vardır kendisinde. bi gömlek daha aşağıdır sadece. biri tüm otobüsün biri camı açamayan kişinin kahramanıdır. amansız düşmanları otobüste cam açtırmayan teyzelerdir.
kendisinden önce başarısız olmuş dört kişinin rezil, kendisinin kahraman olmasına sebep olacak şeyi yapan erkektir.
bir yaz günü otobüs ile kızılay' a gidilmektedir. olaydaki otobüs kliması bulunan otobüslerden değildir ve camlar doğal klima olarak kullanılmaktadır. hamam gibi olan otobüsün kalkmasının üzerinden yaklaşık 5 dakika geçmiştir ve ayakta durulan yerin çaprazında yaşlı bir amcamız camı açmaya çalışır, beceremez, bir daha dener, olmaz. ve sonra yanında oturan gençten ister açmasını. bu sırada amcamız feci şekilde terlemektedir. gencimiz de deneyip yapamaz ve amcamıza 'kusura bakma amca denedim de bozuk galiba açılmadı bi türlü' der. amcamız yardım isteyen gözlerle bakmaktadır fakat 35lik sallama kod adlı şahıs o yana bakmamaya çalışmakta ve alakasız durmak için çaba sarf etmektedir. sonra oradan iri kıyım bir dayı gelir, 'gardaş ne var ki bunlar hep böyle yapıyor bozuk değil açılır' der, dener, dener, kıpkırmızı olur ve açamaz o da. en son olarak amcamız ümitsiz bir şekilde arkaya dönüp son kez yardım ister 30lu yaşlarında bir kişiden. arkadaş da dener ve açamaz.
bu ana gelene kadar meydana gelmiş olaylar ile o camı açmak dünyayı kurtarmak ile eşdeğer tutulabilecek değer ve öneme yükselmiştir. artık bu sorun tüm otobüs ahalisinin endişeyle izlemekte olduğu ve çözmek istediği bir durum haline gelmiştir.
havanın boğucu sıcağıyla yaklaşık 10-15 dakika sessizlik içinde sadece ter damlalarının şıpırtılarıyla yolculuk devam eder. bu sırada 35lik sallama kişisi ayakta uyuklamaktadır. bir sineğin burnuna konması ile uyanır ve terlediğini farkeder. bunun üzerine içgüdülerini dinleyerek sadece o an orada o ve cam varmış gibi cama hiç yabancılık çekmeden uzanır ve tutar çeker. koca bir otobüs uyku sersemi bir adamın sırf terlediği için içinden gelerek yaptığı fakat önceden yapılamayan bu işi izlemektedir. 35lik sallama adlı arkadaş camı açtıktan sonra gelen hava ile duyulabilecek seviyede bir 'oh' çeker ve tam gözlerini yarım kalmış uykusuna dönmek üzre kapatacakken o camı dört kişinin açamadığı aklına gelir ve daha yeni şaşırmaya başlar. fakat gözlerini açtığında ona bir kahraman gibi bakan ve durumu tartışan insanlar vardır, kafasını sağa çevirmesiyle beraber gördüğü manzara ise yeniden gözlerini kapatıp rahat rahat uyumasına sebep olmuştur; önceden başarısız olan dört kişi kendisine yiyecekmiş gibi bakıyordur ve hem rezil olmanın hem de başkasının başarmasının ardında kalmanın etkisi çok koymuş olacak ki o zaman birşey dense atlayacaklardır. tabii ki sağa çevrilen gözler ve baş yavaşça düz hale getirilir ve gözler kapanır. kızılay' a varana kadar güzel bir uykuya dalınır.
toplumumuzda böyle tepki verilen bir kişidir işte bu kişi. kahraman falan sanılır, o an ben dünyayı yakarım dese insanlarımız inanacaktır. böyle güçlü bir adamdır işte.
not: o dört heriften iki tanesi o güzel bakışlarının karşılığını almışlardır. diğer ikisi yaşları tutmadığı için ödüle layık görülemediler. çay-kahve ısmarladım o ikisine canım ne yapacağımı sandınız? *
yalnız yan tarafında bir erkek daha oturuyorsa onun için de zamansız bir şekilde karizmanın yerlerde olduğu bir andır ki içten içe o kahramana saydırmaktadır.
(bkz: ay gülerim ben)
rica ettim. şu camı açar mısınız, çok sıcak oldu açamadım diye. uğraştı kan ter içinde kaldı. açılmıyor herhalde dedi.
sonra hemen önümde oturan teyze ayaklandı. camın açma bölümündeki minik çıkıntıya basıp camı açtı.
benim aklıma nasıl gelmemişti ki.
camın sapından tutarak momentini iyi ayarlayıp, x Newtonluk kuvvetle camı açan erkektir. Eğer bunu bir bayan denemiş olsaydı ; bayanın uygulayacağı kuvvete y dersek, y>x olurdu. ***
böyle durumlar için çantamda hep bi madalya taşıyorum. hemen boynuna geçiyor yanağından öpüyor koşarak uzaklaşıyorum. kahramanım benim diyerek çığlık atıyorum. *
(bkz: yazarın ciddi sorunlar var sanırım)
"kaptan bayan inmedi" diye bağıran erkeğin ardından ikinci sırada gelir otobüs karizmaları listesinde. "kaptan beş liranın üstü gelmedi!" diyen paşayı geride bırakmıştır. tebrik edilesidir. *