Beynimi sikeyim 6 senedir yapmazken mal gibi bugun 3,5 saat gidiş 3,5 saat donusten olusan yola gittim bugun. Aslında su an bıtmedi yolculuk ve abıcım arkada bır bebek onde tuvalet gıbı kokan ıkı mal be henuz yola yenı çıkıyoruz. En kralının belasını sıkeyım osuruk ve kusmuk kokusundan baska bır olayı yok bu yolculukların.
eğer şanlıysanız çok zevklidir. en önde bir bebek, ortalarda bir bebek ve yanınızda bebek varsa o yol çekilmez. hele hele yalova-eskihisarda sıra varsa bittiniz siz.
yakınlarınızda küçük bir çocuk yoksa şayet bir nebze daha rahat geçirebilme ihtimaliniz olduğudur. ama eğer varsa ve ısrarla uyumuyorsa kolay gelsindir.
Yatak harici hic bir yerde uyuyamayan bir tipseniz tam bir iskence. Ben birde ikran meselesine takiliyorum. Hikayeden bir kekle adami kandirdiklarini saniyor pezevenkler.
en son istanbulan izmire yaptığım yolculuk. yanımdaki muhabbetkar arkadaşın havadan sudan muhabbet etmeye başlaması ve dün o yağmurlar neydi ya yattığım yerden 185 tane saydım demesi benim için zor saatlerin başladığını gösteriyordu.
12 ile 14 saat arası yolculuklarlarda ağzınızı cama dayarsınız bi uyanırsınız ki salyalarınız akmiş. iğren. bi durumdur otobüs yolcuğuluğundan sonra ancak 3 gün içerisinde kendinize gelirsiniz.
türkiyede güneye doğru gidilirken sevdiğim, batıya doğru gidilirken hiç hoşlanmadığım eylemdir.
en batıda olmak bu yüzden biraz kötü sanırım. batıya ve kuzeye yolculuk yapamıyorum.
uykunuzun en derin yerinde iğrenç sesli muavin anonsuyla irkilir Afyon Aqx dinlenme tesislerinde molaya davet edilirsiniz. hava soğuksa dışarı çıkmak berbat bir duygudur. yanındaki herif horul horul uyursa ne yapacağını bilemezsin. neyse uyanırsa bi şekilde aşağı inersin. bacakların tutulmuş, gözler kızarmış, uykulu sersem bir halde tuvalette pis kokularla açılırsın. konforsuz bir firma ve tesis ise esnafın gözleme, çay, tost, çorba bağırışları sabahın 3ünde pek hoş anılar bırakmaz.
önde oturanın koltuğu sonuna kadar yatırması, mide bulantısı, kıç ağrısı, uyumak için şekilden şekile girmek, bele soğuk girmesi ve akabinde gaz depolama gibi katlanılması gereken unsurları vardır.
bir dönem en sevdiğim aktivitelerden (pek aktif olunmuyor aslında yolculuk esnasında) birisiydi otobüs yolculukları. cam kenarında, annemin yanına oturup telefon direklerini saymak, bir sonraki trafik levhasında ne yazıyor diye meraklanmak, yolun kenarında otlayan ineklere "aa! ne büyük koyunlar bunlar anne!" diye hayretle bakmak, kuşları seyretmek, bir sonraki mola yerine kadar çişini tutmak zorunda olmak...
artık yalnız başıma yolculuklar yapıyorum. hiç birisinde aynı tat yok. keşfedilecek ne devasa koyunlar kaldı, ne de farklı bir trafik levhası galiba. kalan tek şey bel, omuz ve boyun ağrıları.