ekonomi takip etmeden siyaset, tarih bilmeden dış politika konuşanlar; doğru bilgiyi ıskalayanlar. onlar, örneğin ırkçılık merkezli politikaların aslında ideolojik değil ekonomik bir temelinin olduğunu, ideolojilerin aslında kitleleri yönetmek için icat edilmiş enstrümanlar olduğunu bilmezler, bilmek de istemezler.
onlara kalırsa Türkiye, jeopolitik düzlemden izoledir, bulunduğu coğrafyada süper güçler cirit atmaz.
onlara kalırsa seçime yakın ardı ardına olusturulan yığınla gündem, birbirinden ve dış dünyadan bağımsız, kendiliğinden gerçekleşmektedir;
sanki bir tarafımız merkez asya-kafkasya- bir tarafımız fokur fokur kaynayan, petrolleri uğruna projelerin,siyasilerin ve siyasetlerin dizayn edildiği Orta Doğu, öte tarafımız Avrupaya açılan Balkanlar değilmiş gibi.
bu arkadaşlar dünyada değişmekte olan düzenle Türkiyenin zerre kadar alakasının olmadığına bizi inandırmaya çalışır;
sanki Kafkaslar ve Orta Doğudan Avrupaya taşınacak petrol ve doğal gazın Türkiye tarafından taşınması için geliştirilen projeler Avrasyadaki Yeni Büyük Oyunun dengelerini kökünden değiştirmeyecekmiş gibi. biz de bu oyunun tam göbeğinde yer almıyormuşuz gibi.
oto-oryantalizm evet... daha basit ifadeyle aşağılık kompleksi. Batılı kıyafetlerinin içine gizledikleri Doğulu bedenleriyle, kendilerini aynı masada oturdukları, aynı mailde ccde oldukları yabancılara karşı ezik hisseden bu sınıf, yetersizlik duygularını aşmaya çalışırken var olanı yok, yok olanı var sayar, herkesten önce kendi ekosistemini kötüler ve bu sayede özendiklerinin arasında kabul görmeye çabalar. Özsaygısını kaybetmesinin nedeni olarak da yine yaşadığı ortamı görenlerin pusulası sadece yabancılardır. Doğruları ve yanlışları, onların ayıplayıp ayıplamayacağına, alkışlayıp alkışlamayacağına göre şekillenir. On yıl öncesine kadar, bir Avrupa kentinde kendilerini Benim anne tarafım italyan, baba tarafım Türk diyerek tanıtmaya çalışan, Central Parkta yürüyüş yaptığı aptal bir fotoğrafı çerçeveletip asan bu ezikler, son yıllarda yükselen Türkiye değeriyle bu rezillikleri bıraktıklarını unutur ancak komplekslerini aşamayıp ilk sınavda yine o omurgasız kimliklerine bürünüverirler. Bu yüzden, ancak yabancılar, yine kendilerinin kitaplara döktüğü Büyük Oyundan, Soğuk Savaştan, Büyük Satranç Tahtasından ya da petrol politikalarından söz açarsa bülbül gibi şakır, kendi başlarına teori geliştirmeye cesaret edemezler.