bugün

bu aralar fazla bohem geliyor. ha sayı sektirmiyorum o ayrı. arşiv neticede.

esas merak ettiğim metüst ve emrah serbes'in dergiden neden ayrıldığı. gıybet rockss *
severek okuduğum dergi her ay alırım bir de kafa dergisi güzel.
çalıştığım dönemlerde mutlaka alıp okuduğum dergi. murat menteş, hakan günday gibi isimleri içinde barındıran ottan dergi.
başladığı günle aynı çizgide, dümdüz giden güzide dergidir. öncelikle bu ay yayınlanan yirmi dokuzuncu sayısının kapağı çok güzel olmuş, kapakta aziz nesin, ferdi tayfur var. ayrıca ilk sayfasında aziz nesin'in oğlu ali'nin babası ile bir anısı var, iki üç kere başa sardım, çok güzel bir yazı yazmış ali nesin. bunun yanında madımak'a çok yer verilmiş bu sayıda normal olarak, içinde birçok yazı ve fotoğraf var bu konuyla ilgili.

murat menteş'in hikayesini hafızama attım, bir yerlerde mutlaka kullanacağım ve ali lidar 'ayrılığın raconu'nu yazmış, o hissi yakalarsanız bu kısa yazı bitene kadar tüm harfler içinize işliyor.

ve burak aksak'ın bomba gibi bir ferdi tayfur röportajı var. ferdi tayfur bu günlerden öyle güzel cümlelerle bahsetmiş ki, hayran olmamak elde değil.

selçuk aydemir, kısa film çekerken yaşadıklarını anlatmış, güzeldi.

ve ahmet mümtaz taylan hoşgeldin.

bir de şunu merak ediyorum; hani nerede ali atay, hani nerede 'lambaya püf de'.

velhasıl kelam; temmuz sayısı, ocak'tan kötü, ortalamadan iyi olan dergidir.
yarıda bırakılmış hayatlar sonsuza dek kanar; bu sızının dilinden sadece ölüler, anneler ve bir de kuşlar anlar.
hakkında yapılan eleştirileri tek tek okudum.

ne denmiş; solcu ergen dergisi, taraflı...

ben kitap okumaktan çok dergi okuyan biri olarak her ay bu dergiyi alıyorum. içinde sadece sol cenahın yazdığı yazılar yok. müthiş mütedeyyin murat menteş, olaylara sağ-sol diye bakmayan, iki tarafı da yerden yere vurabilen angutyus ve hiç siyasete bulaşmadan aşk, ayrılık, insan hikayeleri yazan onlarca yazar var. bu yüzden taraflı, sadece bir kesimi temsil eden bir dergi olduğunu kabul etmiyorum.

bence son yılların en başarılı dergisi. önyargılarınızdan kurtulup mutlaka okumanızı tavisiye ederim.
ocak sayısını henüz aldığım ve bir solukta okuyup bitirdiğim dergidir.

almaktan alıkoymayın kendinizi, bir paket sigara içeceğinize bir dergi ot okuyun, ölmezsiniz ya, en fazla kederlenirsiniz biraz.

deneme tarzında yazılanları pek bir seviyorum, gündüz vassaf döktürmüş güzel kalemiyle. arka kapaktaki saffet murat tura'nın yazdığı ise insanın soluğunu kesercesine "ulan biz harbiden niye yaşıyoruz, neyi yaşıyoruz?" demesine önayak oluyor.

alın, okuyun.
yeni yıldan beklentiniz yoksa bile yeni yılın ilk otunu alacak kadar paranız olsun kafi.

işte maksat da yeşillik falan.
sevişgen bir dergi.
zaytung'un fena taşşak geçtiği dergimsi. alın size edebiyat hırtolar.

'' BiM'den alınmış süzme peynire dönmüştü aşkımız... Yoğurt kıvamında, tuzluydu sevişmelerimiz...''
'' Bazen, 56 ekran siyah beyaz bir televizyon kadar yorgun hissediyorum kendimi. Allah'ını seven üzerime dantel atsın...''
o eski günlerinden eser olmasa da başak buğday, dücane cündioğlu ve sinem sal için okunacak dergidir. Son zamanlarda sürekli kafe açıp kar odağına geçmekte ve edebiyattan kopmakta ama sırf sinem sal ve başak buğday için bile alınabilecek bir dergi.
Tanımı edebiyat ve mizah dergisi olmasına ragmen ici sadece siyasi icerikli yazilarla dolu. Nadiren okuması keyif veren, nitelikli yazilar oluyor. Onlar da eskilerden alinti falan oluyor.
Okuyun okutturun efendim.
Haziran sayısını okudum, yani tamamı olmasa da büyük oranda okudum.

Bu aldığım ikinci sayısı, diğeri daha mı güzeldi ne.

Neyse gelelim naçizane haziran sayısı eleştirisine,

Kapağa Frida kahlo yu koyarak her ne kadar popüler kültürden farklı bir yola sapmadılarsa da bu sanatçıya duyduğum saygıdan ötürü bir şey diyemiyorum hatta keşke tek sayfa değil de daha geniş yer verilseydi.

Ot sözlük diye bir kısım oluşturmuşlar, çeşitli yazarların kendi tanımlamaları üzerine bana biraz basit geldi bir kaç geniş tanımlama olsa yeterliydi böyle sanal alemde kullanılmaya hazır aforizmalar gibi olmuş.

Kitap tanıtımlarına geniş yer verilmiş, emeğe saygı gereği sözümüz yok faydalı bir uğraş fakat çok da incelemeden diğer sayfalara geçiş yapıyoruz.

Teoman ın babasının anısına kaleme aldığı bir yazı, göz Kalemi başlıklı bir anı- hikaye okunabilir güzel yazılar.

En beğendiğim hikaye ise "yeşilmişik" oldu benim diyebilirim, yazarı kemal varol..

Silah ve silah Satıcıları mevzuyla ilgili yazıya ise bir anlam veremedim.

Kalben ile yapılan anket ne allasen.

Ortaokulda zorla yazdırdığımız Hatıralar kadar basit sorular.

Gelelim kanımca en sığ olan yazıya,

"ODTÜ de bir efsane kasa"

Hikayenin akışına diyecek söz yok, fakat eşiyle nasıl tanıştığını anlatan bir adamdan başka bir şey göremedim ben bu yazıda.

Bir akraba vasıtasıyla alınan araba ve müstakbel eşle tanışma yaşlı amca/teyzelerin anlattığı eski anıları anımsatıyor.

Ki bence yersiz bu, Sait Faik i ve bir hişt sesiyle yazdığı öyküyü düşününce kendimizden yersiz yere çok da bahsetmeden başlıkta geçen efsane kasaya eğilmek ve hikayeye çokça onun üzerinden devam etmek daha yerinde olacaktı.

"N'apçaz şimdi" ile Ali lidar.

Abi anı güzel anlamlı da biraz fazla kendini övmüşsün gibi geldi.

Bakmakla görmek arasındaki farkı anlatmak için gereken enerjiyi kendine aktarmışsın hikayede resmen.

Son olarak Son sayfadaki yazıya, Louis Ferdinand Celine den alınan yazıya ise bayıldım.

Arada Son derece hoş yazılar olsa da sayıyı Genel olarak sığ buldum diyebilirim.

Sayfalar biraz daha özenle hazırlananilir yazılar biraz da yoğun olabilirdi.

Bu şekilde 18-25 yaş arası gençlere hitap ettiğiniz çok belli oluyor.

Üniversite gençliği ise sadece hedef kitleniz bir şey diyemem ama biraz daha kalite arzuluyoruz.

daha fazla "okumak" adına.

Unutmadan benim için bu dergiyi boşu boşuna aldım düşüncesine engel olan nazım Hikmet posteri için teşekkür ediyorum tabi ki o ayrı. *
görsel
biz ''ot'' un okunduğu değil içildiği muhitlerde büyüdük dostum.
Hayvan gibi takip ettiğim canım dergi.
Her güzel şeyin ardında hep bir ıstırap vardır.
görsel
görsel
Kasım sayısını aldığım dergidir. Kapağında Franz Kafka'ya ait güzel ve anlamlı bir söz var. Şimdi başlıyorum okumaya.
beğenmediğim dergidir. bavul ve kafa dergisiyle beraber.

edebiyat dergisi olduklarını iddia etmekteler fakat edebiyatla ilgili değiller.

eş dost hadi bir araya gelip bir şeyler yazalım dergisidir.

ve bu dergilerin kapaklarından sıkıldım artık.

hepsi mezarlık gibi, ne kadar ölmüş yazar, şarkıcı, oyuncu varsa her ay birini koyuyorlar kapağa.

ve içinde yazanların edebi bir ağırlığı da yok. edebiyat dergisi okuyacaksanız notus'u önerebilirim.
her yıl mutlaka ''ahmet kaya''yı kapağa alan dergi. içlerindeki bu ahmet kaya sevgisi nereden geliyor anlamadım.
bir hevesle ilk birkaç sayısını takip ettiğim sonrasında fazla didem madak, ahmet kaya, turgut uyar, cemal süreya, oğuz atay sevgisinden takibi bıraktığım dergi.

yukarıda bahsettigim isimleri elbette ben de seviyorum, okuyorum, dinliyorum ancak bu isimler üzerinden birilerinin prim yapması, vasıfsız, sivilceli, ergen, çay edebiyatının göklere çıkarılması, bir takım kafelerde soslu tavuk satılması vb. durumlar beni rahatsız ediyor. ha, sizi etmiyordur orası sizin bileceğiniz iş.
ölü insanlar üzerinden yürüyen dergi. içerik bakımından sıradan ama bizim popüler kültür insanımız tarafından çok matah şeylere sahipmiş gibi empoze ediliyor.

ot ya da kafa dergisinin önümüzdeki sayısında Halit Akçatepe olacak. tahmin etmek zor değil. rez için buyrun.
murat menteş, nermin yıldırım ve angutyus için okuduğum dergi.

ölen sanatçılar üzerinden yürüyor denmiş. yapılan ekrandan, tiyatrodan, kitaplarından, sinemadan tanıdığımız insanların farklı yönlerini anlatmak ve anmak. bence bunun bir sakıncası yok. ticari kaygı güdüyor olmaları da gayet normal. " ot" yiyecek değil bu insanlar. neticede para kazanmak zorundalar.
nisan sayısını alarak takip etmeye başladığım dergidir.
görsel