örneğin britanya imparatorluğu dediğimizde aklımıza Buckingham Sarayı gelir.
fransa'da aklımıza ilk gelen yer ise Versailles Sarayı olur.
bunların almanya'daki benzeri Charlottenburg'dur.
avusturya'daki habsburg hanedanının mirası ise ünlü Schönbrunn Sarayı'dır.
fakat osmanlı'nın başka sarayları da var ki, bu yukarıdaki ülkelerden bizi farklı kılar.
zira bu diğer saraylar osmanlı'nın gücünü, ihtişamını değil, acizliğini, batışını temsil eder...
çünkü bu sarayların tamamı borç parayla, tefecilerden alınan yüksek faizli borçlarla yapılmıştır.
işte borç içinde yüzen osmanlı'nın, tefecilerden(rothschild vb) borç alıp yaptırdığı saraylar;
dolmabahçe sarayı yapılırken hazine boşaldı, bunun üzerine kırım savaşı bahane gösterilerek bu savaştaki müttefiklerimiz olan fransa ve ingiltere'den borç aldık.
bu aldığımız borç osmanlı tarihinde alınan ilk dış borçtu...
devlet tabi ki borçlanabilirdi...
ama devlet dış borç alıp saray yaptırıyorsa da yıkılmaya mahkumdu...
işte osmanlı hanedanı da ingiltere ve fransa'dan daha doğrusu rothschild'lerden aldıkları bu borç ile bu dolmabahçe sarayını yaptırdılar.
sonra...
sonra kırım'daki şehitlerimizin aziz hatırasından dahi utanmadan bu saraya taşındılar.
dolmabahçe'ye taşındılar taşınmasına ama, iş bitmedi.
buraya taşınır taşınmaz eski çırağan sarayını yıktırıp yerine yeni çırağan sarayını yaptırmaya başladılar.
bu görkemli saraya tam 2.5 milyon altın harcayarak bugünkü haline getirdiler.
çırağan sarayı yapılırken padişah ve halife efendimiz hiç zorlanmadı.
çünkü istedikleri her an dış borç alabiliyorlardı.
kasada para hiç bitmiyordu!!!
istedikleri anda çil çil altınlar geliyordu yurt dışından.
tabi bu altınların gelmesinde rol oynayan elçileri komisyoncular falan alayı ihya oluyordu.
"eee, inşaat demek istihdam demek yüzlerce işçi falan ekmek yiyordu bu inşaatlarda" diye düşünenler olacaktır.
bu inşaatları ermeni balyan ailesi'nden mimarlar yaptı, çalışan işçilerin alayı da bunların tayfasındandı zaten, bizim gariban türkler ancak yarım kuruş amele yevmiyesine karın tokluğuna çalışıyorlardı sabahtan akşama kadar...
lakin çırağan sarayı'nın inşaatına başlayan abdülmecid burayı bitiremedi. yerine gelen abdülaziz sarayı bitirdi ve buraya taşındı.
her neyse...
osmanlı'nın yaptırdığı bu saraylar öyle görkemli, öyle muhteşemdi ki, alman imparatoru çırağan sarayını gezerken işlemeli bir kapının önünde durmuş ve kapıya dakikalarca hayranlıkla bakmış, abdülhamid de kayzer'in bu imrenmesine dayanamamış, kapıyı söktürüp paketletmiş ve kayzer wilhelm'e hediye etmiş.
hediye kapıyı alan kayzer wilhelm öyle bir sevinmiş, öyle bir sevinmiş ki bu sevinç enstantanesinden sayfalar dolusu tefrika çıkar...
dolmabahçe sarayını yaptıran abdülmecid oraya taşındı haliyle.
lakin kızları münire sultan ve cemile sultan için de birer saray yaptırmak istedi. "battı balık yan gider" düşüncesiyle ve bir kanun hükmünde kararname çıkararak kızları için çifte sarayların inşaasına başlandı.
yukarıda görselini paylaştığımız fındıklı'daki bu çifte sarayların mimarları kimdi dersiniz?
tabi ki balyan ailesi...
şimdi halife-i ruyi zemin abdülmecid han hazretleri kendine dolmabahçe sarayını, kızlarına da çifte sarayları yaptırınca, kızkardeşi adile sultan kıskanıp üzülmesin diye ona da bir saray yaptırmış tabi.
sarkis balyan'a derhal talimat vermiş ve kandilli'deki bu sarayı kızkardeşi için yaptırmış.
ne kadar da ince ruhlu ve düşünceli bir abi...
tabi bu sarayın da borç parayla yapıldığını yazmama gerek yok sanırım.
tabi hep boğaz kenarında saraylar falan yaptırmak sıkıcı olmuştu artık.
biraz doğa ve yeşilin tadını çıkarmak da istiyordu halife-i ruyi zemin hazretlerimiz.
işte bunun için birazcık daha borç para alındı ve abdülaziz döneminde yukarıdaki büyük mabeyn köşkü yapıldı.
köşk ya, saray bile değil. ne nankör insanlarsınız.
burayı yapan da balyan ailesiydi tabi...kolin limak cengiz makyol özaltın yoktu ama balyan ailesi de 5 kişiydi. ne tesadüf...
neyse...abdülaziz gitmiş, yerine 5. murat gelmiş, o da gitmiş yerine abdülhamid gelmişti.
lakin abdülhamid, ard arda 2 darbeye sahne olan dolmabahçe sarayına yerleşmekten çekinmiş yeni bir arayışa girmişti.
işte bu yüzden eski bir saray olan ve bir üstteki büyük mabeyn köşkünü de içinde barındıran yıldız sarayını tamir ettirdi, yeni binalar inşa ettirerek burayı saray olarak kullanmaya başladı.
tabi ki burayı yapan da balyan ailesiydi ve abdülhamid de bu işler için yine borç para kullanmıştı.
***************************
osmanlı tabi ki de sadece saray yapımıyla kalmamıştı.
alınan dış borçlarla köşkler, kasırlar da yapılmıştı yine bu dönemde.
bunlardan bazıları;
*maslak kasrı-2. mahmud döneminde başlanmış, abdülaziz döneminde ilaveler yapılmış.
tabi bunların dışında başka köşkler de var.
istanbul dışında yapılan av köşkleri falan...
ne güzel dünya...
kış için kışlık saraylar, yaz için yazlık saraylar.
kızkardeşe, damatlara ayrı ayrı saraylar.
ava gidilecek, pikniğe çıkılacak ayrı ayrı köşkler kasırlar...
ama hepsi borç parayla.
peki bu saraylar yapılırken ümmet ne yapıyordu?
"halife efendimizin sarayı ne kadar muhteşem, bütün dünya bizi kıskanıyor" diyordu tabi ki...
ve bakınız ne acıdır ki, osmanlı'nın iflasının açıklandığı muharrem kararnamesi de borç parayla yapılan saraylardan birinde(yıldız) açıklanmış nihayet...
ve bugün...
bugün ne yazık ki ülkemizi yönetenler osmanlı'nın yaptığı bu hataları görmezden gelip aynı hataları yapıyorlar.
saray merakı yeniden hortladı.
osmanlı'dan bize miras kalan pek çok saray varken, ankara'da cumhurbaşkanlığı köşkü varken, büyük bir saray yapıldı.
yetmedi biri marmaris'te biri ahlat'ta olmak üzre iki saray daha yaptırıldı ve bu yeni yapılan 2 saray ile ve ankara'daki sarayın bakım onarım giderleri ile cumhurbaşkanlığına yeni araç alım ve kiralamaları için sadece bu sene zarfında toplam 448 milyon 600 bin lira harcanacak...
(bkz: 2021 yılı cumhurbaşkanlığı yıllık programı)
keşke tarihten ders çıkarmayı öğrenmiş olsaydı bizi yönetenler...
Vallahi malum parti, osmanlı'yı dibine kadar örnek almış. Ama dağılma dönemini örnek almış bu dinci godoşlar. Vatandaşların açlıktan kendini yakıyorlar, evsizlikten dışarıda donarak ölüyorlar fakat sen gidiyorsun, saraylar yaptırıyorsun.. Ne denebilir ki? Eskiden atalarımız, vergi yükseldim mi isyan çıkarıp anadoluyu inletiyordu be.. Şimdi bildiğin koyuna dönüştük.. O kadar çok silkildik ki daha da yok mu diyoruz.
O saraylara karşı çıkmak da halkın iradesine karşı çıkmak oluyor sanırım.. Fetöcülük, postal yalayıcılık ve pkk sempatizanlığı da yanına bonus olarak ekleniyor.. Osmanlı aşkıyla yanıp tutuşan halkımız, bunu istiyormuş demek ki.. Yani, kendisi açlıktan kıvranırken, dincilerin saray yaptırmasını. itibardan tasarruf olmaz dediler. Boşuna demediler. Demokrasi, cahil halkın kendini becermesiymiş meğer *mına koyim.
Hdp safında olmak, genellikle "sol çomarların" işidir bu arada. Hdp, sol çomarlarını davar gibi güdüyor maşallah.. Bir kapatılsa, ülkeyi inletirsiniz, parti kapatmak faşizmdir diye.. Kızılların iki yüzlülüğü hiç son bulmayacak anlaşılan.
mehmet akif özetlemiş konuyu:
"Geçmişten adam hisse kaparmış.. Ne masal şey!/ Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/ 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;/ Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?.."
ibret alınsa tekerrür etmezdi bütün zamanlar için geçerli söz.kendinize sorun
ibret alındı mı?
bunlar 100 yıl önce yazılmış ama değişen bir şey yok...
benim atam el altında olanlardan bir saraya sığabilmiş bari. senin atan ne bitmez bir açlık, doymazlık içindeyse 8 saraya sığamadı (ankara sarayı, marmaris yazlık sarayı, ahlat kışlık sarayı, dolmabahçe, huber köşkü, beylerbeyi, vahdettin, yıldız sarayı)
Bugün bile karşılık buluyorsa bu hareketler, o zamanlar daha büyük güç gösterisi oluyordur kendi halkına. Kendi seçtiği siyasetçiye tapan sığırların o zamanki versiyonlarını düşünün.
zira topkapı sarayını bilen bilir, orası bildiğin çadır gibi bir yerdir. 1800lerin ortalarında ilber ortaylının da deyimi ile, "protokolde üst düzey yer tutan" osmanlı devletimiz için epey yetersizdir.
bu açıdan 1800lerin ortalarında yaptırılan saraylar gereksiz falan değil, çağı yakalamaktır. ki bu sarayların avrupa muadilleri ile karşılaştırıldığında ne kadar sade olduğu da bilinen bir gerçektir. bu açıdan saçmalamanın lüzumu yoktur. biraz tarih bilmek iyidir, kafana göre eleştirmek her zaman çok kolaydır.
--spoiler--
tengir in tek doğru tespiti osmanlı borçları 1952 de ödendi demesi. evet osmanlı’nın borçları menderes döneminde ödendi. sonuç başvekil idam edildi.
--spoiler--
osmanlı'dan kalan borçlar 1952'de ödendi demedim.
"1954'te bitirebildik" dedim.
o borçların tamamını menderes ödemedi yani, algı yapma...
osmanlı'dan kalan borçların yüzde 65'i türkiye cumhuriyeti tarafından üstlenildi.
bu da 145 milyon osmanlı altını gibi bir rakamdı.
bunu bugünkü rakamda düşünecek olursak 500 milyar dolar gibi bir rakama tekabül eder.
osmanlı'dan kalan bu borcun yüzde 25'i atatürk'ün ölümüne kadar geçen sürede ödendi.
bu borcun yüzde 50'lik bölümü ise varlık vergisi ile birlikte ödendi.
geriye kalan yüzde 25'lik kısım da ikinci dünya savaşı sonrası 10 senelik sürede ödendi.
yani menderes iktidarı bu borcun maksimum yüzde 15'ini ödemiştir...