afet inan'ın bir eserinde şu şekilde tabir edilmektedir:
1-Osmanlı topraklarına Avrupa'da Türkiye denmesine kızan millî
kimlikten yoksun Osmanlı-Türk aydınları "Memaliki Osmaniye" adını
kullanmakta ısrar etmişlerdir. Türk adı ise bir hakaret olarak kullanılmıştır.
"1802'de Paris'e giden Halet Efendi bile kendisine Türk elçisi' denmiş
olmasından üzülmüş görünür ve kendisini hasım bir manevra ile karşı tertibe
girmekle kutlarken 'amma bu defa sanıyorum ki inşallah istedikleri Türk
elçisine -yani cahil köylüye- düşmediler' diyerek..." kendisine Türk
denmesinden dolayı girdiği aşağılık duygusunu belirtmiştir.
2-ATATÜRK, 14 Eylül 1931 günü bir sohbet sırasında anlattığı
aşağıdaki hatırasıyla kendisinde milliyetçilik fikrinin gelişmesini çok net bir
şekilde dile getirmektedir:
"Bizim neslin gençlik yıllarına Osmanlılık telkin ve etkileri hâkimdi.
imparatorluk halkını meydana getiren Türk'ten başka milletlere, bu arada
yanlış bir din anlayışıyla Araplara, sarayın, ordu ve devlet ileri gelenleri
arasında bulunan ırktaşlarının etkisiyle Arnavutlara özel bir değer veriliyor,
onlardan söz edilirken 'kavmi necip' deyimi ile sıfatlandırılarak bu duygunun belirtilmesine çalışılıyor, memleketin sahibi ve devletin kurucusu olan biz
Türkler, ikinci plânda gelen önemsiz halk yığınları sayılıyordu.
Şair Mehmet Emin Yurdakul'un, ilk defa Manastır Askerî idadisinde
öğrenci iken okuduğum 'Ben bir Türk'üm, dinim, cinsim uludur' mısrasıyla
başlayan manzumesinde, bana millî benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı
bulmuştum. Fakat ben asıl bunu, orduya katıldığım ilk günlerde, bir Anadolu
çocuğunun gözyaşlarında gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra
Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağım oldu.
Kendimi hiçbir zaman Osmanlılığın telkin ettiği başka milletleri öven ve
Türklüğü aşağı gören eksiklik duygusunu kaptırmadım.
Bakınız nasıl oldu? Kurmaylık stajı için verildiğim süvari alayı,
Hayfa'da bulunuyordu. Kışla ile deniz arasında geniş bir talim alanı vardı ve
piyade acemi eğitim devri yeni başlamıştı. Erleri bölgeden toplanmış Arap
gençlerinden, öğretici kadro da tecrübeli ve Anadolulu kıt'a çavuşları olan
Türk delikanlılarından kurulu idi. Katıldığım bölüğün alaydan yetişmiş,
Makedonya Türklerinden, ileri yaşlı bir yüzbaşısı vardı. Erlere çavuşlar talim
yaptırıyor, biz subaylar arada dolaşarak çalışmaları izliyor ve denetliyorduk.
Yüzbaşı, çavuşlarına karşı sert davranıyor, yeni erlere karşı ise fazla şefkatli
görünüyordu. Onların herhangi bir şekilde azarlanmasına, hırpalanmasına
gönlü razı olmadığını ısrarla söylüyordu. Hâlbuki talimlerde, Türkçe
bilmedikleri için, çavuşların söylediklerini iyi anlayamayan kimi erlerin yanlış
hareketlerinin, zaman zaman çavuşların sabırlarını tükettiği, sertçe
davranışlarına yol açtığı da oluyordu. Bir gün yüzbaşı, bu yolda hareketten
kendini alıkoyamayan bir çavuşunu mimlemiş ve talimden dönüldükten
sonra, birlikte oturduğumuz bölük komutanlığı odasına çağırtmıştı. Takım
komutanıyla birlikte gelerek yüzbaşısını saygıyla ve askerce selâmlayan
çavuş, yirmi beş yaşlarında dinç ve yakışıklı, ince bıyıklı, elmacık kemikleri
fazla kabarık, uyanık bir Türk çocuğu idi. Yüzbaşı, onu millî onurunu ağır
şekilde hançerleyen '...Türk!' sözleriyle azarlamaya başlamıştı. 'Sen nasıl
olur da kavmi necibi Arap'a mensup, Peygamberimiz Efendimizin mübarek
soyundan olan bu çocuklara sert davranır, ağır söz söyler, onların kalbini
kırarsın? Kendini bil, sen onların ayağına su bile dökmeye lâyık değilsin...'
gibi gittikçe manasızlaşan, fakat yaşlı yüzbaşının samimî inancından kuvvet
alan sözlerle hakaret ediyor, gittikçe asabîleşiyordu. Ben dikkatle çavuşun
yüz ifadesini izliyordum. Başlangıçta üstünde bir babaya duyulan saygının
içtenliği okunan çizgiler sertleşmeye, içten gelen haklı bir isyanın ateşleri
gözlerinde okunmaya başlamıştı. Fakat gerçek itaatin simgesi olan her Türk
askeri gibi bu da iç duygularını gemlemesini bildi. Sessizce göz pınarlarından
dökülmeye başlayan yaş damlaları, yanaklarında birbirini kovalayarak
bıyıkları üstünde toplanıyor ve kendini böylece yatıştırmaya çalışıyordu. Ben,
bir taraftan üzgün ve sinirli, bu sahneyi seyreder ve söylenenleri dinlerken, bir
yandan da içimde bir isyan duygusu şahlanıyor ve şöyle düşünüyordum: 'O
erin bağlı olduğu kavim, birçok bakımdan necip olabilirdi. Fakat çavuşun,
yüzbaşının ve benim bağlı olduğumuz kavmin de tarihleri şerefle dolduran
büyük ve asil bir millet olduğu da bir an şüphe götürmez bir gerçekti. Türklük hakkındaki o günkü görüş ise doğrudan
doğruya Türk aydınlarının kendi kendini bilmemesinden ve başka milletlerde
şu veya bu sebeple üstünlük var sayarak, kendini onlardan aşağı görüp
nefsine olan güveni yitirmesindendir. Artık bu yanlış görüşe son vermek,
Türklüğümüzü bütün asalet ve necabeti ile tanımak ve tanıtmak
gerekmektedir' dedim ve o andan beri inandığım bu gerçeğe bütün Türklerin
inanmasını, bununla övünüp kendine güvenmesini ülkü bildim."
Osmanlı türkmenleri zevk olarak katletmesistir safevilere uyup isyan çıkaranın başına gelmiştir iyi mi oldu hayır ben de sevmiyorum lakin safeviler de sünni türkmenleri katledip zorla anadolu ya sürmüştür.
varoluşu boyunca moğollar, macarlar ve türkmenlerle çatışmış, bürokrasi ve diplomasisi devşirmelerden oluşan bir devletteki türklüğe benzer niteliktedir.
Osmanlı da soy yoktu bu yüzden özbek hanedanı kendini hz muhammed(s.a.v) safevi hanedanı hz ali (s.a.v) bağlarken osmanlı hanedanı oğuz kağan(mete han) bağlamıştır.
islamiyet milliyetçiliğie karşı değildir ırklıçığa karşıdır.
osmanlıda türkler aşağılandı sadrazamlar türk avına çıktı ilaahir ifsad edici sözlerle insanları aldatmayınız
zira bahsi geçen kelimeler(etrakıbiidirak) tarih kitaplarında(naima vb)nerede geçtiğine bakarsanız hakikatı görürsünüz.(devlete
isyan eden celalıler bahsinde isyancıların önderlerine denir).
kaldiki türklüğü günümüze getiren tek vasıta islamiyettir(misal macarlar-bulgarlar) elbetteki büyükselçuklu ve osmanlıdır türk-islam
devletleri hakkında menfi sözcükler duyduğunuzda sizi koskoca bir soru işareti koymaya ve derinlemesine çapraz okumaya yapmaya davet ederim.
(büdizm-hristiyanlık-müsevilik-maniheizm benimseyen türk boyları cihangirlik davasından vazgeçmiş eski alp tipi dedğimiz savaşcılık ruhunu kaybetmiş cihanşümül bir dava ile ortaya atılamamışlardır).
milliyetçilik fransız ihtilalinde zuhur eden bir davadır.türkçülük ise ittihadveterakki cemiyetinin çıkardığı bir olgudur.(zararları ve yararları(varsa)tartışılır.)
yahudiler hariç bütün milletlerde soy babadan devam eder.validesultanlar ise çoğunluğu türk ve istasnasız hepsi müslümandır siyasi izdivaç dolayısıyla padişahlar gayritürk hanımlarla evlenilimiştir kaldiki ekseriya(ilkdönemlerde)2.dönemtürk beylikleriyledir.
konuyla alakalı video için bakabilirsiniz:https://www.youtube.com/w...v=IOc6RrUohsQ&t=5617s
islamıcı olmamanız osmanlıyı redd-i miras yapmanızı gerektirmez.en iyi örneği nihal atsızdır faşist olan zat ilk mustafa kemal aleyhine abdülhamid han lehine kitap yazan şahıstır(dalkavuklar gecesi -göksultan) kendisi osmanlıyla iftihar eder.
=hakikatların er yada geç ortaya çıkma gibi bir huyuda vardır bunuda unutmayınız gözünü kapayan yalnızca kendine gece yapar.
devletin omurgası ve mutlak askeran vel memuran-ı devlet olmaktı. Şimdiki kavmiyyetçi kafirlerin osmanlıda türklere verilen değeri kafii görmemesi tabii dir. zira osmanlıda islam kardeşliği telakkisi varid ve vakidir, osmanlı bir imparatorluktur, küçücük ulus devlet kafasıyla yaşayan yeni nesil cahil aydın(!) lar bunu anlayamazlar.
Edit: konu üzerine yazılan entryleri okudukça Anadolu Türklerinin geçtiğimiz yarım asırda fazlasıyla yoğunlaştığı alan olan Osmanlı tarihinin hala Ne denli yanlış anlaşıldığını görüyorum, Sadece yanlış anlaşılma olduğuna da inanmıyorum, bu bilinçli bir yönlendirme esasen, farkında değiliz, çok acı. Arkadaşlar okuyun. inalcık okuyun, Ömer Lütfi barkan okuyun, Feridun emecen okuyun. ismail hakkı Uzunçarşılı, Süreyya faruki, Ahmet Yaşar ocak, ilber ortaylı, necdet sakaoğlu, Cemal kafadar, Kemal karpat, John Freely, Nicolae Jorga, Alphonse daudet, Joseph von Hammer bu adamlar bir ömür boyu Osmanlı üzerine araştırmalar yaptılar.
Kimse sizden bir odağın şövenliğini yapmanızı beklemiyor ancak üzerine konuşacaksanız taraf olmaktan ziyade içine girip idrak etmeye bakın. Aksi takdirde asla ilerleme kaydedemeyeceğiz. Sosyal bilimler taraflılığı kaldıramaz.
osmanlı islam sayesinde saçma bir döngüde kuranın her dediğinin sorgusuz doğru kabul edildiği teokratik bir yerdi. o yüzden ne kadar saçma olsa da dindar olanla dindar olmayan karşıya geldiğinde dindar olan doğru bilinirdi. bugün bile hala hocalara ağzı açık bakan sürülerin nedeni budur. o yüzden türklüğün üstte görülmesi diye bir şey olmamış, umursadığı müslümanlık olmuş genel olarak halkın. türklüğünün de farkındadır ama din öndedir. türkçülük, düşünürlerin çabasıyla değer kazanmıştır.
Osmanlı türkleri ezerdi,sevmezdi vs. gibi konular var. peki nasıl ve neden?
öncelikle osmanlı bir ulus devlet değil bir imparatorluktur. yönetimi de hanedandır. bu hanedan devleti kendisine tanrının bağışladığına inanır. bir yerde devlet, topraklar ve halk hanedanın mülküdür yani.
bugün bildiğimiz anlamda ulus ve millet bilinci yoktur. "çatalca'da yaşayan bir rum için istanbul'un fethi hiçbir anlam taşımaz, sadece vergi vereceği yönetici değişir" gibisine bir tespit hatırlıyorum. budur olay.
türk göçebe savaşçı yapısından gelen güdüler nedeniyle vergi, mezhep ve daha bir sürü konuda; tek gayesi hanedanının ve mülkü/malı olan devletin bekası olan osmanlı hanedanı ile sorun yaşamıştır.
dolayısıyla hanedan da türk'ü sürekli sorun çıkaran bir topluluk olarak görür. zaten imparatorluklar milliyetçilik davası güden yapılar değildir.
bir ağa için tarlada çalışacak, diğer aşiretlere karşı sayısal kuvvet sağlayacak marabaların kimliği/vasfı nasıl pek önemli değilse, hanedanlar ve imparatorluklar için de genişletilmiş oranda durum bundan ibarettir.
türk, padişahın ganimet ve şan açlığı için, hazineyi doldurmak için adı belli olmayan coğrafyalarda savaşıp ölsün. çerkes hareme güzel kızlar yollamayı kesmesin. ermeni ve rum zanaatını devam ettirsin gerisi önemli değildir.
bu tip, yani eski tip imparatorluklardan (britanya bu tip imparatorluk sayılmaz bence örneğin, başka bir türdür) kurtulan milletler hanedanlardan pek hoşlanmazlar bu sebeplerden. çünkü koca nesiller hiç uğruna bir ailenin keyfine göre güdülmüş, savaşlarda kanını akıtmıştır. sömürülmüşlerdir hanedanlar tarafından.
dolayısıyla her normal millet yemen çölleri gibi yerlerde neden öldük biz tarlamızı ekip, zenginleşip, nimetlerden faydalanmak varken der ve bu geçmişi kayıp sayar.
biz ise şurayı aldık burayı aldık derdindeyiz. sen almadın. osmanoğlu aldı ve mülküne mülk kattı. sen muhtemelen ilk hücumda kesilerek öldürüldün ve cesedini adını bile bilmediğin bir coğrafyanın akbabaları yedi.
bir hanedanın kulu olmaktan kurtulan kimselerin hala osmanlı diye tutturmaları patolojik bana göre.
özetlersek osmanoğlu için ya da imparatorluklar için onlara karşı kulluğunu, marabalığını bildiğin sürece sorun yoktur. keyiflerini kaçırırsan da kandaşları olman pek bir şey ifade etmez.
Osmanlıda bizanslılık yada osmanlıda araplık/farslık ile yarışamayacak kadar azdır.
Bugün türk milletinin bu denli akıl tutulması yaşamasının en büyük sebebi islam diğer sebepleri de osmanlı , selçuklu gibi devletlerin anlayışlarıdır.
gen payı küçülmüş olmaktır. Persler, araplar, ruslar, yunanlar, bilumum türk olmayan kafkas halkı, ermeniler, slavlar, çok az miktarda kuzey/kuzeydoğu avrupa kökenli insanlarla beraber iyice uçmuş gitmiştir.
unutmayın ki ortalama bir türk' ün genlerinde sadece %2 türk beni vardır. ülkemizde tam anlamıyla türk kanına mensup kişi %9' dur ve bunlarda türkmen, kırım tatarı gibi haklardandır. onlarda gitgide anadolu coğrafyası' ndan nemalanmakta ve arîliğini kaybetmektedir.
edit: hay allah cezanızı vermesin; sanki taa Arnavutluk' tan, Ukrayna' dan karı kız getiren, sahip olduğu unvana bakmadan evlenip çocuk yapan, üstelik bunları devletin önemli kademelerine getiren benim zaten AMK!
edit 2: kafalar çok güzel. zaten annenin çocuğun genetiği üzerinde hiç etkisi yok. hep babadan geliyor.
ya da siz öyle sanıyorsunuz.