O tarihlerde “Kol” denilen oyuncu esnaf takımları kurulmaya başlar.
Bu kollar çoğu kez takımın başının ismini taşımaktadır. Evliya Çelebi
, kendi çağındaki belli başlı on iki kolun ismini saymaktadır.
Bu kollar genellikle azınlıklar (Yahudi,Rum, Ermeni) ya da Çingenelerden
oluşmaktadır. Zaten, Istanbul’un en namlı köçekleri de evvela Kıpti (Çingene),
Rum, sonra Ermeni ve Yahudi imiş Reşad Ekrem Koçu Bey’in aktarmasına göre.
Ergun Hiçyılmaz’ın “Çengiler Köçekler” adlı kitabında ise bu kolları daha
detaylı öğrenebiliyoruz:
“Balat Çingenesi Pehlivan Parpul’un 300 oyuncu, hanende ve sazende
topladığını, yine Balatlı Pehlivan Ahmet’in bir o kadar köçeğe sahip olduğunu
söyleyelim. Baba Nazlı’nın kolunda ise 200 köçeğin şıngırdadığını düşünürsek
varın gerisini hesaplayın. Babadan Rum olup da, lakabı ile tanınan “Sevi” de
bu tanıma uygun boylu poslu bir kolbaşıdır. Onun kolu da Rum ve Ermeni
civanları ile karışıktır.
Zümrüt Kolu; Samatya, Narlıkapı, Yedikule’deki Rum ve Ermeniler’den
oluşmuştur. Zümrüt Kolu’nda ayrıca Sakız Adası’ndan getirilen köçek
oğlanları da yer alıyordu... Bir de Çelebi kolu var. Oyuncular Çerkes ve Abaza’dır.
Tümü satın alındıktan sonra köçek olarak yetiştirilmiştir...
Galatalı Laskara’yı da bir kenara atmamak gerekir. Bedesten’de zengin bir
kuyumcudur. Bu kolun tüm köçekleri “kefere” oynaklarıdır...
Bir de Balat çevresinde Yahudilerin iki ünlü kolu yer alırdı.
“Patak” kolu ve “Hasona” kolu.
Diğer alıntı ise Wollüstige Tanze in der Türkei kitaptan ki bu
daha çok geleneklerle ilgili:
“Kimi varlıklı Müslümanlar uşakları arasında gönülleri isteyince
kendilerini açık-saçık danslarıyla eğlendirecek kimseler bulundururlar.
Bu iş için her zaman çok güzel erkek çocukları ve delikanlıları seçerlerdi.
Bunların dış görünüşleri yasak istek uyandırmaya çok elverişlidir.
Sokaklarda içkili yerlerde sanatlarını gösteren genel dansçılar, aynı
zamanda da evlerde de hünerlerini gösterirler. Bunlar yalnız Türk ve Arap
değil Rum ve Ermeni olurlar.
Sanane. Sana mı kaldı millete laf anlatmak. Sana mı kaldı insanların fikirlerini değiştirmek. ister doğru bilsin ister yanlış. Bu onun kabul ettiği fikir. Değiştirir değiştirmez ona kalmış.
Sen osmanliya ibne dedin diye herkes 'aa evet ibine imişler ahahah' deyip senin dediklerini kabul edecek mi sanıyorsun.
insanoğlu 1 saniyede fikir değiştirebilen bukalemunsu varlıklardır. Bugün böyle der yarın başka. Bugün sana katılırlar yarın seni öldürürler böyle dedin diye.
O yüzden kimsenin fikrini değiştirmeye ya da ordan burdan duyduğun karalamalik malzemeleri anlatmaya kalkışma. Sonun olur belki. Kimbilir...
Kısacası. Ota boka karışma. Seni ilgilendirmiyor...
iyisiyle kötüsüyle geçmişte var olmuş koca devleti neden kötülüyoruz ki.
Evet eşcinsel bireylerde var olmuş olabilir.
Anadolu'yu atalarina yurt edinip onları Bizans'ın, Haçlıların vs düşmanların zulmünden kurtaran ve bizlerin bu topraklarda yüzyıllarca var olmamizi bu uğurda ölerek sağlayanlar Selçuklulardır, Osmanlilardir.
Şimdi ibine yakıştırması yaparak nankörlük yapmak bize özgü bir şeydir zaten.
"Pasif dilber eşcinsel esnafı: Bunlar, evsiz-barksız 500 kişidir.
Kendi kadir ve kıymetlerini bilmeyip Bábulluk’ta, Kalatyonoz’da, Finde’de,
Kumkapı’da, San Pavlo’da, Meydancık’ta, Kiliseardı’nda ve Tatavla’da málum
işin yapıldığı yerlerde boğaz tokluğuna çalıştıkları sırada avlanıp Subaşı’nın
(yani, o zamanın polis müdürünün) tuzağına düşer ve deftere kaydedilirler.
Resmigeçide katılan deyyusların sayısı 212, pezevenklerin adedi de 300’dür."
rum sapıklardan bize ne ??? tatavlada , kumkapıda , kiliseardında türk oturmaz.
eşcinsellik yunanlıların ikinci dinidir ... 500 bin kişilik istanbulda 300 - 500 rum sapık
olabilir ...
Antik Yunan'da Pederasty, yetişkin bir erkek (dönemler) ile genellikle
gençliğinde genç bir erkek (eromenos) arasında sosyal olarak kabul
edilmiş romantik bir ilişkiydi.[4] Arkaik ve Klasik dönemlerin karakteristiğiydi.
5] Pederastinin bu dönemlerdeki Yunan kültürü üzerindeki etkisi o kadar
yaygındı ki, "vatandaşlar arasındaki özgür ilişkiler için temel kültürel model" olarak adlandırıldı."[6]
Bazı bilim adamları kökenini inisiyasyon ritüelinde, özellikle de askeri hayata
giriş ve Zeus'un dini ile ilişkili olduğu Girit'teki geçiş ayinlerinde bulurlar.[7]
Homeros destanlarında resmi bir varlığı yoktur ve M.Ö. 7. yüzyılın sonlarında
Yunan homososyal kültürünün bir yönü olarak geliştiği görülmektedir.
[8] atletik ve sanatsal çıplaklık, aristokratlar için gecikmiş evlilik, sempozyumlar
ile de karakterize edildi, ve kadınların sosyal inzivası.