Hangi fabrikanin yabamcilardan satin alinmasi icin cumhuriyrtin ilk yillarinda ne kadar para odendigini sonra ozellestirme adi altinda tekrar yabancilara hangi tarihletde satildigini azcik arastirmaya davet ediyorum basligi acan arkadasi.
''fabrikalar, hastahaneler, okullar, Üniversiteler, Askeri yapılar vesaire''
bundan sonrasını okumadım, okukayamadım.
Okul: Osmanlı zamanında bir çok okul yabancıların elindeydi. Devlete ait okullar çok çok azınlıkta idi. Eğer okul bol olsa osmanlı döneminde okur yazar oranı %7 olmazdı (yabancı okullarda ki öğrenciler ile birlikte).
Fabrika: adam gibi fabrika filan yoktu. eğir otur doğru konuş. osmanlının yıkılmasında önemli etkenlerden biri zaten sanayii devrini yakalayamamış olmasıdır.
hastaneler: yuh artık. Bir elin parmağını geçmeyecek derece de sağlık kuruluşu vardı. Millet hastalıktan telef oluyordu. Oldu olacak osmanlı döneminde ki sgk başında ki kemal kılıçdaroğlu sağlık sistemini batırdı yazsaydın.
askeri yapılar: bolca mevcuttu ama çağının çok gerisindeydi.
Üniversiteler: osmanlının yıkılmasına çeyrek yüzyıl kala yapıldılar. Hepsi de boğaza nazır yerlerde dikildi. Ayrıca toplasan bir elin parmağını geçmez.
Kemalistlerin Osmanlı ile ilgili uydurmalarından biri de “Türkiye’nin Osmanlı’nın borcunu ödediği ve Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne hiçbir şey kalmadığıdır.” Halbuki, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne fabrikalar, hastahaneler, okullar, Üniversiteler, Askeri yapılar vesaire[1] dışında 161 milyon lira nakit kağıt para kalmıştır.[2] Bozuk paraları saymıyoruz…
Lozan Antlaşması sonrasında Türkiye’nin kabul ettiği Osmanlı Borçları ise 107.830.608 liradır.[3]
Kaldı ki, Cumhuriyet devrine intikal eden borçlar, Cumhuriyet’i kuranların da çoğunun faal olarak yer aldığı Ittihatçı hükümet tarafından alınmış borçlardır.[4] Demek ki kemalistlerin iddia ettikleri gibi Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne borç değil; servet kalmıştır. Üstelik kalan para miktarı nakit, ödenecek borç ise taksitlendirilmiştir. Ayrıca ödemede bir hayli kolaylık sağlandığının altını çizmek gerekir. Sanki dünyanın parasını “şırak” diye bir taksitle ödemişler gibi tantana yapıyorlar. Aslında Osmanlı’dan kalan meblağ ile kolaylıkla bir taksitle ödenebilirdi. Ödenecek borç ile ilgili sağlanan kolaylıklara kısaca değinmekle iktifa ediyoruz…
22 Nisan 1933’de Fransa ile “1933 Paris Borç Itilafnamesi” imzalandı.
– Türkiye’nin yıllık borç ödeme miktarı 2 milyon altın Türk lirasından 700.000 altın Türk lirasına indirildi.
– Borçların en değerli dövizle ödenmesi yerine Fransız frankı ile ödenmesi kararlaştırıldı.
***
4 Mayıs 1936’da ise Fransa ile Paris’te bir ödeme planı antlaşması imzalandı. 1936–1940 dönemi için geçerli olan bu anlaşmaya göre;
– Türkiye 700 bin altın lira olan yıllık taksitlerin % 50’sini teşkil eden yaklaşık 42.500.000 Fransız frangını döviz olarak ödeyecek, diğer % 50’yi teşkil eden miktar için Fransız hükümeti Türkiye’den mal alacaktı.
***
Türkiye’nin döviz sıkıntısı nedeniyle 18 Temmuz 1938’de Paris’te bir antlaşma daha yapıldı.
Anlaşmaya göre;
– Borçların taksitleri % 100’ü mal bedeli olarak ödenecekti.
Bu borç, son ödeme tarihi olarak kararlaştırılmış olan 1983 yılından 29 yıl önce, yani 1954’te Adnan Menderes Hükümeti döneminde ödenmiştir.
***
Milyonlarca lira bırakan Osmanlı’yı kötülüyorlar ama Lozan masasında milyonları düşmanlarımıza bırakan ve topraklarımızı peşkeş çekenleri alkışlıyorlar. Bu tezadı nasıl izah edeceğiz peki?
Türk Heyeti Lozan’da, Yunan işgalinin sebep olduğu tamirat parasını dört miylon altın olarak istemişti. Bunu Ismet Inönü Meclisin gizli celsesinde şöyle ifade etmişti:
“Müttefiklere vereceğimiz para Yunanlılarla bizim aramızdaki tamirata gelince; Yunanlılar memleketimizi işgal ettikleri esnada tahrip etmiş oldukları her nevi gerek alıp götürdükleri, gerek öldürdükleri hayvanat ve her cins eşya ve zahire gibi vücuda getirdikleri maddi zararları alelmüfredat heyeti mecmuasının esmanını tamirat parası olarak istedikki dört milyon altun para olarak istedik.”[6]
Evet, yunanlılardan 4 milyon altın tamirat parası istenmiştir, ancak Lozan Antlaşmasının 59. maddesinde belirtildiği gibi bu haktan “feragat edilmiştir.”
Lozan Antlaşmasının 59. Maddesi:
“Yunanistan, Anadolu’da, savaş yasalarına aykırı olarak, Yunan ordusu ya da Yunan yönetiminin eylemleriyle işlenmiş zararları onarma yükümünü kabul eder. Öte yandan, Türkiye, Yunanistan’ın, savaşın uzamasından ve savaş sonuçlarından doğan mâlî durumunu dikkate alarak, onarımlar karşılığı olarak, Yunan Hükümetine karşı yöneltebileceği her türlü zarar-giderim isteminden kesinlikle vazgeçer.”[7]
*
Resimleri orjinal boyutunda görmek için üzerlerine tıklayınız
Lozan Antlaşması’nın 59. maddesi
***
Halkın evi, tarlası, bağ ve bahçesi tahrip edilmiş, hayvanları telef olmuş, kadınlara tecavüz edilmiş, hunharca cinayetler işlenmiş ve bunlara rağmen M. Kemal Atatürk ve adamları halkın hakkını bu canilerden almamış. Kimin hakkını hangi hakla bağışlıyorsunuz? Kimin hakkından hangi hakla feragat ediyorsunuz? Bunları bağışlamak milletimize ihanet değil de nedir? Kararı Millet versin.
Lozan’daki mâlî kayıplarımız bununla sınırlı değil.
Birinci Cihan Harbi başladığı zaman, henüz harbe dahil olmadığımız bir sırada Ingiliz tersanelerine 3 harb gemisi ısmarlamış ve bunların bedellerini de fiilen ödemiştik. Fakat Ingilizler bu gemilere, henüz Türk Bayrağı çekilmeden el koymuşlar ve ne gemileri ne de bir haksız iktisap mevzuu teşkil eden bedelleri iade etmişlerdi. Lozan müzakereleri sırasında, “Sutlan Osman”, “Sultan Reşad” ve “Fatih” adlarını taşıyan bu 3 dretnot’un tamamen ödenmiş bulunan 12 milyon Ingiliz altını tutarındaki bedelleri de aramızdaki muallak mâlî mes’elelerden biriydi.[8] Işte bu gemilerin bedelleri de Lozan’da bırakılmıştır.
Sultan Osman-ı Evvel Dretnotu
***
Reşâdiye Dretnotu
***
Bu hususta o günkü hükümetin reisi Hüseyin Rauf Orbay şu bilgiyi vermektedir:
“Sonra, Dünya Savaşı ibtidasında, henüz bizim harbe girmediğimiz günlerde inşaları tamamlanıp bedelleri de tarafımızdan tamamen ödenmiş olduğu halde memleketimize getirilecekleri sırada Ingilizler’in elkoymuş oldukları Sultan Osman, Sultan Reşad ve Fatih dretnotlarımızın, tahminen 12 milyon Ingiliz altını tutarı bedellerinin geri verilmesi meselesi vardı. Bu, Ingilizler’in sarih borcu idi…”[9]
Ingilizlerin sarih borcu idi ama Lozan Antlaşmasının 58. maddesi mucibince Türk tarafı bu haktan da feragat etmiştir. Lozan Antlaşmasının bahsi geçen 58. maddesi günümüz Türkçesi ile şöyle:
“Bir yandan Türkiye ve öte yandan (Yunanistan dışında) öteki Bağıtlı (sözleşmeli) Devletler, bu Devletlerle (tüzem kişileri de kapsamak üzere) uyruklarının, 1 Ağustos 1914 tarihiyle işbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihi arasındaki süre boyunca uğramış oldukları, gerek savaş eylemleri, gerekse zoralım, haciz, dilediği gibi kullanma ve el koyma tedbirlerinden doğan kayıp ve zararlardan dolayı her türlü parasal istemde bulunma hakkında karşılıklı olarak vazgeçerler.”[10]
Lozan Antlaşması’nın 58. maddesi
***
Gördüğünüz gibi, Lozan’da, Britanya hükümetince 1914 yılında haksız ve hukuksuz bir şekilde el konulan savaş gemileri için ödenmiş bulunan paradan feragat edildi. Oysa Lozan masasında bırakılan gemilerin geriye dönük olarak gecikme bedeli tahsil edilmek istense bir hayli para yapar.
Reşâdiye Dretnotu için Ingiliz şirketi Armstrong ve ortaklarına birinci taksidin ödenmesine dair Sultan Mehmed Reşâd’ın 17 Recep 1331 tarihli Irade-i Seniyye’si.
***
Nitekim Selahattin Ayyıldız ve Aslıhan Sarp’ın 1992 yılında Tempo Dergisinde yayınlanan “Ingiltere’den 32 Trilyonluk Alacağımız Var.” başlıklı araştırmalarına göre bu miktar;
yüzde 5 faiziyle birlikte 32 trilyon lira tutmaktadır. Zincirleme faiz hesabıyla daha fazla tutar.[11]
1994 yılında yapılan bir araştırmaya göre bu para 103.865.725.000 liraya ulaşmaktadır.[12]
Yaklaşık 104 Trilyon lira !
Gel de Üstad Kadir Mısıroğlu’nun o muhteşem 3 cildlik eserinde sorduğu gibi; “Lozan zafer mi, hezimet mi?” diye sorma.!
*
Reşâdiye Dretnotu’nun Denize Indirilme Töreninden fotoğraf
***
Son olarak Üstad Kadir Mısıroğlu’nun Osmanlı borçlarıyla ilgili yorumuna yer veriyoruz (Parantez içindekiler bize ait) :
“Osmanlı Devleti’ni bu borçlanmadan dolayı her vesile ile kınayanlar hiçbir zaman dörtyüz milyon lirayı tecavüz etmemiş (aşmamış) bulunan Osmanlı Borçlarına mukabil bugün milyarlarca doları aşan borçlarımızı, acaba nasıl izah edebilirler? Hem de o borçların “Düyun-ı Umumiye-i Osmaniye Idaresinin” mevcûdiyeti dolayısıyle devletimizi bir nevî ecnebi vesâyeti altına soktuğunu iddia edenler bugünkü “Türkiye’ye Yardım Konsorsiyumu” karşısında neden aynı itirazları serdetmiyorlar? Zira bu iki müessese arasında fiilî ve hukûkî bakımdan hiçbir fark mevcud değildir. Üstelik o devlet bugünkünün aşağı yukarı yirmi misli genişlikteki arâzisine ve yıkılış halinde bulunmanın doğurduğu çeşitli mâlî krizlere rağmen bugünkünün onda biri kadar bile borçlanmış değildi. Bugün her doğan çocuğun bilmem ne kadar borç ödemek mükellefiyeti ile hayata gözlerini açtığı ve “uçan kuşlara bile borcumuz var” tarzındaki harcıâlem kıymet hükümlerine rağmen Osmanlı Devleti’nin hâlâ en âdi bir propaganda uslubuyla kötülenmekte bulunmasını izaha imkân yoktur!.. Üstelik Osmanlı Devleti’nde bu borçlanma hadisesi bugünkü batılılaşma taraftarlarının öncüleri (yani M. Kemal ve avenesinin öncüleri) olan Tanzimat ricali tarafından gerçekleştirilmiştir.”[13]
Üstada saygılarımızı sunuyor ve ellerinden hürmetle öpüyoruz. Allahu Teala uzun, sağlıklı ve razı olacağı bir ömür nasip etsin… Amin.
**********
KAYNAKLAR:
[1] Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal eden yapılar için şu iki yazıya bakılabilir;
[2] Gülten Kazgan, Türk Ekonomisinde 1927-35 Depresyonu, Kapital Birikimi ve Örgütleşmeler, Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Tarihiyle Ilgili Sorunlar, Sempozyum Bildirileri içinde, sayfa 232, 233.
[3] Faruk Yılmaz, Osmanlıdan Cumhuriyet’e Dış Borçlar (Düyun-u Umumiye), Berikan Basın Yayın LTD. ŞTi. 2003, Ankara.
[4] Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Sürgündeki Hânedan: Osmanlı Ailesinin Çileli Asrı, 2. Baskı, Timaş Yayınları, Istanbul 2015, sayfa 95.
[5] Faruk Yılmaz, Osmanlıdan Cumhuriyet’e Dış Borçlar (Düyun-u Umumiye), Berikan Basın Yayın LTD. ŞTi. 2003, Ankara.
[6] Ismet Inönü’nün Meclisin gizli oturumunda yaptığı konuşmanın ilgili bölümü için bakınız; TBMM Gizli Celse Zabıtları, Içtima 196, 21.2.1339, Celse 2, sayfa 1293.
[9] Feridun Kandemir, Hatıraları ve Söyleyemedikleri ile Rauf Orbay, Istanbul 1965, sayfa 103, 104.
[10] Lozan Antlaşması, Madde 58.
[11] Selahattin Ayyıldız ve Aslıhan Sarp, “Ingiltere’den 32 Trilyonluk Alacağımız Var”, Tempo Dergisi, Istanbul 1992, sayfa 58.
[12] Metin Ayışığı, “Yeni Belgelerle, Reşadiye ve Sultan Osman-ı Evvel Zırhlılarının Müsaderesi Olayı -Gaspçı Devlet, Ingiltere-”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayı 8, Istanbul Ekim 1994, sayfa 46, 47.