"Bugünlerde fazla sık konuşulduğunu gördüğüm ve duyduğum bir konu var. ''Osmanlı hep Avrupaya yatırım yapmış. Hiç anadolu'ya yatırım yapmamış''.Ne yazık ki! milletimiz okuyup araştırarak değil kendisine ne gösterilirse ve duyarsa ona inanmaktadır. Zaten araştıran, gerçeği arayan bireyler olsaydık; herhalde dünyada kendi soyuna tek düşman bir millet haline gelmezdik. Kendi kültüründen bihaber biraz ondan biraz bundan almış, Peyami Sefa üstad'ın dediği gibi; ''Yamalak Münevver olmuşuz''. Neyse bu konuyu irdelemeye kalkarsak ciltler dolusu yazmak gerekir. Ben sadece kendim acizane bildiğim bilgilerle en azından bir detay vererek, geneli hakkında bir çağrışım yaparım diye ümit ediyorum.
Yakın bir tarihte Selanik- Kavala turuna gittim. Tur rehberi inceden inceye Osmanlı'yı sevmediği anlışılıyor idi. Bu konuyu daha sonra araştırdım ve bu tur rehberlerinin herhalde Osmanlı'ya bir küfretmedikleri kaldığını öğrendim. Ayrıca yapılan turlarda Roma-Bizans antik yerleşimlerden başka birşey gösterilmiyor. Osmanlı eserleri yokmuş gibi davranılıyor ve tura katılanlar bu şekilde biliyor. Ne acı değil mi?
Halbuki Anadolu topraklarında Osmanlı'nın eseri olmayan bir yer yoktur. Eski Türklerde sosyal yaşam cami ve etrafında olurdu.Medrese,imarethane,hamam,şifahane,han,kervansaray..vb.(günümüzde hepsi ayakta kalmamıştır ayrıca..) Manevi idealler ve müştereklik vardı.Ruh güzelliklerini de yaptıkları eserlere yansıttıklarını görüyoruz. Bugün kü Türklerde ise; maddi idealler ve bireysellik var. Aradaki farkı sizin idrağınıza bırakıyorum. Bu konu hakkında bir detay olarak size bir örnek vermek istedim. Muğla şehrini ele aldım.Muğla deyince şöyle düşünün bir dakika aklınıza ne geliyor? kum,güneş,deniz,eğlence,antik tapınaklar,şehirler,heykeller mi? yoksa aşağıda yazmış olduğum yerler mi? Siz karar verin...
Ne kadar Türk ve müslümanız? Ne kadar soyumuza ve kültürümüze sahip çıkıyoruz?
Ulu Câmi: Menteşeoğullarından ibrâhim Bey tarafından 1344’de yaptırılmış olup, en eski Türk eserlerindendir. Çeşitli zamanlarda yapılan tâmirler yüzünden orijinalliğini kaybetmiştir. Muğla’nın en büyük câmisidir.
Kurşunlu Câmii: Esseyyid Şucâeddîn tarafından 1494’te yaptırılmıştır. 1853’te gördüğü tâmir sırasında kubbesi kurşunla kaplanınca, Kurşunlu Câmi diye meşhur oldu.
Şeyh Câmii: Şeyh Bedreddîn tarafından 1565’te yaptırılmıştır. Minâresi 1806’da eklenmiştir. Çeşitli zamanlarda tâmir görmüştür. Şeyh Bedreddîn mezarı câminin hazîresindedir.
Pazaryeri Câmii: Bartıkoğlu Hacı Ahmed Ağa tarafından 1843’te yaptırılmıştır. Minâresiz olarak yapılan câmiye, minâre 1866’da Köseoğlu Hacı Mehmed Ağa tarafından eklenmiştir.
Saburhâne Câmii: Saburhâne Dergâhının yerine Tavaslıoğlu Hacı Osman Ağa tarafından 1848’de yaptırılmıştır.
Şâhidî Câmii: Şeyh Seyyid Kemâleddîn adına 1390 senesinde yaptırılmıştır. Yanında bir tekkesi vardır. Çeşetli zamanlarda tâmir görmüştür. Bahçesinde, câmiye adını veren Mevlevî şeyhi Şâhidî’nin ve başka din büyüklerinin mezarları vardır.
Mustafa Paşa Câmii: Bodrum ilçesinde kalenin karşısındadır. Kızılhisarlı Mustafa Paşa tarafından 1723’te yaptırılmıştır.
Tepecik Câmii: Bodrum ilçesinde 1735’te Hasan Ağa tarafından yaptırılmıştır. Birinci Dünyâ Savaşında yıkılan kubbe daha sonra tâmir ettirilmiştir.
Hacı ilyas Câmii: Milas’ta Orhan Bey tarafından 1330’da yaptırılmıştır. ilyas mahallesindedir. Dikdörtgen plânlı olup çatısı kiremitle kaplıdır.
Ulu Câmi: Milas ilçesinin en büyük câmisidir. Ahmed Gâzi tarafından 1378’de yaptırılmıştır. Minâresi sonradan eklenmiş olup 33 basamaklı açık merdiven şeklindedir.
Firuz Bey Câmii: Milas ilçesinde Menteşe vâlisi Hoca Firuz Bey tarafından 1394’te yaptırılmıştır. ilk devir Osmanlı mîmârisinin güzel örneklerinden biridir. Gök Câmii de denir. Kapısı oymalı ve taş kakmalıdır. Beş kubbelidir. Minâresi, açık minâre türündendir.
Ağa Câmii: Milas’ın, Toptaşı Tepesinin batısındadır. Hacı Abdülazîz Ağa tarafından 1737’de yaptırılmıştır. Dikdörtgen plânlıdır. Minâresi 1886’da yapılmıştır.
Ahmed Gâzi Medresesi: Milas ilçesinde 1375’te Ahmed Gâzi tarafından yaptırılmıştır. Yanında Ahmed Gâzinin türbesi vardır. Avlu çevresinde dizilmiş olan medrese odaları küçük ve boştur.
Şemsiana Türbesi: Muğla’nın Saburhâne mahallesindedir. Birkaç kere kaldırılmak istendiyse de muvaffak olunamadı. Şemsiana, Muğla ilinin içme suyunu getirmiş olmasıyla meşhur olmuştur.
Hamursuz Dede Türbesi: Türbede 1380-1450 senelerinde yaşayan Hamursuz Dede isimli bir zât medfundur. Aynı isimle anılan bir tepenin üzerindedir.Rivâyete göre Kurbazâde Medresesi mutfağında hamur işlerine baktığı ve hamura maya katmadığı için Hamursuz lakabıyla meşhur olmuştur.
Sarıana Türbesi: Marmaris’te Güllük’e giden yol üzerindedir. Sarıana kerâmet göstererek Kânûnî Sultan Süleymân Hana Rodos’un feth edileceğini müjdelemiş; ineğiyle de ordunun süt ihtiyacını karşılamıştır.
Beçin Kalesi: Muğla yakınlarında olup, Bizans kalıntıları üzerine Menteşeoğulları tarafından yaptırılmıştır. Önemli bir merkez olup, Menteşeoğulları beyleri Beçin’de otururlardı. Kalede Medrese, Menteşeoğlu Gâzi Ahmed Beyin türbesi ve hamamı vardır.
Marmaris Kalesi: On altıncı asırda Kânûnî Sultan Süleyman Han koydaki yarımada üzerine yaptırmıştır.
BELEDiYE KÜLTÜR EVi:Muğla Belediyesince 1999 yılında kamulaştırılan yapının tarihi 1800’ lü yıllara dayanmaktadır. Önceleri Şerefliler Ailesi’ ne ait olan yapı, hem Türk hem de Rum mimarisini bir arada göstermektedir. iç avlu cephesinde altta açık bir sofa, üst katta kapalı ahşap cumbası yer alır. Odalar sofalara açılmaktadır.
2003 yılında restorasyonu tamamlanarak hizmete açılmıştır. Yöresel kıyafetlerin, eşyaların sergilendiği, kültürel etkinliklerin düzenlendiği bir mekan haline gelmiştir.
YAĞCILAR HANI: Yapımı yaklaşık 1493 yılına dayanmaktadır. Han kentin geçmişinde önemli bir ticari merkezdi. Sağlam taş duvara dayalı bağdadi ve ahşap karkas sistemde yapılmıştır. Burası eskiden yağhanelerden oluşmaktaydı. Günümüzde restore edilerek ticari bir merkez ve avlusundaki çınar ağacının gölgesinde bir dinlenme alanı olarak kullanılmaktadır.
ÖZBEKLER EVi:Geleneksel Muğla evlerinden biri olan, Hacı Hamzalar ve Ali Rıza Özbek evi olarak bilinen yapı, yaklaşık 225 senelik bir geçmişe sahiptir.
1987 yılında Muğla Mimarlar Odasınca en iyi korunan ve yaşatılan ev ödülü verilmiştir.
ilk zamanlarda yapı toprak damlı iken sonradan belli tadilatlar geçirmiş ve yapıda kış evi, yaz evi, sahanlıklar, ev altları gibi mekanlar yapılmıştır. Sonraları toprak dam kapatılarak ahşap bağdadi ve kiremit çatılı bir sisteme dönüştürülmüştür. Yola bakan cepheleri sağır taş duvar iç avluya bakan kısmında ahşap malzemeden oluşan açık sofa yer almaktadır.
Restorasyon sırasında taş duvarların eksik kısımları tamamlandıktan sonra zemin kattaki mevcut taş duvar ortaya çıkarılarak temizlenmiştir. iç bölmeler tamamen soyularak ahşap bağdadi kısım ortaya çıkarılmış ve sadece çürük ahşaplar değiştirilmiştir. Yapının üst katında yer alan orijinal kapı ve yüklüklerin yıpranan kısımları tamir edilmiş ve odanın giriş kısmında orijinalinde bulunan 3 kemer ve ahşap dikmeler ortaya çıkarılmıştır. Sıvalarda Muğla’da kullanımı yaygın olan horasan harcı (kireç, saman, keçi kılı ve harç karışımı) kullanılmıştır. Muğla Belediyesince kamulaştırılarak restorasyonu tamamlandıktan sonra 2005 yılında hizmete açılmıştır.
SAATLi KULE:1895’ te Muğla’nın ilk Belediye Başkanlarından Hacı Kadızade Süleyman Efendi ve eşi Pembe Ana, Hicaz’a giderken Şam şehrinde gördükleri kulenin bir benzerini Muğla’da yaptırmak istemişler ve ünlü Rum usta Filvarus’a (Mihail Konstantin’in oğlu) bugünkü saatli kuleyi yaptırmışlardır.
HACIKADI EVi:Bugün kayıtlara “Hacıkadı Evi” olarak geçen evin yapım tarihi 1875-1880 yılları arası olup günümüzden 130 yıl öncesine dayanıyor. Muğla’nın ilk belediye başkanı olan Hacıkadı Süleyman Efendi ve eşi Pembe Hatun bu evi oğulları Ömer Efendi için yaptırmıştır. Muğla için önemli olan tarihi saatli kule ve eski adı Memleket Hastanesi olan devlet hastanesi de aynı aile tarafından yaptırılmıştır.
2004 yılında Muğla Valiliği tarafından basit onarım yapılarak 2005 yılında hizmet vermeye başlamıştır.
ARASTA: Şehri dış dünyaya bağlayan tek unsur, izmir –Aydın –Çine, Tavas-Denizli güzergahı iken bu güzergahı kullanan kervan yolu Muğla’dan geçiyordu. Deve kervanları bugünkü Sekibaşı Sokağı’ndan kente girerler ve bu yolu takip ederek merkeze varıp, bugünde Kentsel Sit alanının ticari merkezi olma niteliğini koruyan bölgesinde Yağcılar Hanı, ve Kocahan’ da konaklarlardı. Kervanlar Saburhane semtinden şehri terk ederek, bugün de mevcut olan “Yılanlı Dağı Yolu” üzerinden Tavas’a ulaşırlar ve oradan da Denizli’ye geçerlerdi.
Tarihi kervan yolunun geçtiği güzergahta bulunan Yağcılar Hanı, ibrahim Hanı, Bacılar Han, Balcıoğlu Hanı, Konakaltı Hanı ve şu anda ayakta olmayan Kocahan’ ın eski yıllarda kentin en hareketli mekanları olduğu bilinmektedir.
Arasta’da çeşitli mesleklerin loncaları vardı ve toplu olarak bulundukları yerlere adlarını verirlerdi. “Demirciler Arastası”, “Bakırcılar Arastası” günümüzde de halen aynı şekilde adlandırılmaktadır.
Arastanın kuzeyinde yer alan Tabakhane de kent yapısı içinde önemli bir ticaret merkeziydi. Burada işlenen deriler kervancılardan çok ilgi görürdü. Kervancılar için önemli olan diğer mallar ise el tezgahlarında dokunan bezler, orman ürünleri (kereste) ve Hamursuz dağından çıkarılan yüksek kaliteli kireçti. Bunlar karşılığında Muğla da yeterli oranda ekilmeyen buğday, bazı tarım ürünleri ve kumaşlar alınırdı.
Muğla’nın eski kervan yolu güzergahı üzerinde kuzey-güney, doğu-batı akslarının kesiştiği noktada yer alan geleneksel ticaret merkezi arasta tarihi dokusu sivil mimari özelliklerini yansıtan, ticari yoğunluğa sahip bir bölgedir.
Bu bölge özellikle 80’li yıllardan itibaren toplum yaşayışının çeşitli nedenlerle değişmesi, kent merkezinin güneye doğru kayması, eski ustaların yerini alacak yeni ustaların olmayışı gibi nedenlerle eski önemini kaybetmeye başlamıştır.
BELEDiYE HiZMET BiNASI: 1867 Osmanlı idari taksimatında mutasarrıflık olan Menteşe Livasının hükümet konağı olarak yapılmıştır.
Konağın planı devrin jandarma komutanı olan Şamlı Binbaşı Hüseyin Bey tarafından çizildi. Şam’ daki bir konaktan esinlenerek çizilmiştir. Adliye Binasının 2. katı 1889 yılında Muğla Mutasarrıfı olan Cafer Paşa tarafından yaptırılmış ve binanın inşaatında Rum ustalar çalışmıştır. Bina, 1949 yılına kadar valilik binası olarak daha sonra da adliye binası olarak kullanılmıştır.
2003 yılında Milli emlak Müdürlüğü tarafından Belediye Hizmet Binası olarak kullanılmak üzere Muğla Belediyesine devredilmiştir.
KONAKALTI HANI:19.yy’ a tarihlenen sivil mimarlık örneği bu han ahşap ağırlıklı bağdadi bir yapıdır. Üst kat şehre ticaret yapmaya gelen tüccarların ve mevsimlik işçilerin konaklaması için kullanılmıştır. Alt katta dükkanlar, hayvan damları ve ambarlar yer almaktaydı. Muğla Belediyesi himayesinde Ağa Han mimarlık ödülü sahibi Nail Çakırhan gözetiminde restore edilen han, günümüzde Muğla Belediyesi Eğitim, Kültür ve Sosyal işler Müdürlüğü bünyesinde kültürel ve sosyal faaliyetlere ev sahipliği yapmaktadır.
SANAT EVi (MÜFTÜLER EVi):Yapım tarihi yaklaşık olarak yüzyıl öncesine dayanır. Kentin kütür kütür ve sanatını yansıtan örneklerin sunulduğu bir mekân olarak 2003 yılında Muğla Sanat Evi vermeye başladı.
Muğla Mevlevîhânesi:Muğla şehrinde bir mevlevî dergâhıdır.
Şehrin Camikebir mahallesinde, Şahidi sokak üzerindeki Şahidi Camii'nin bahçesinde yer almaktadır. Dergah bahçesinde Muğla'da yaşamış mevlevilerin mezarları bulunur.
Anadolu'da Mevleviliğin yaygınlaşmaya başlamasıyla çeşitli şehirlerde pek çok mevlevi dergahı açılmıştır. Muğla Mevlevîhânesi ise Anadolu'da kurulan ilk mevlevîhâne olması açısından büyük bir önem taşır.
Mevlevîhâne muhtemelen 1450'li yıllarda Sâlih Hüdayî Dede (ö.1480) tarafından kurulmuştur. Sâlih Hüdâyî Dede, ilk tahsilini Seyyid Kemâleddin’den almış daha sonra Mevleviliğe girmiş Fatih Sultan Mehmed'in teşvikiyle sözkonusu mevlevihaneyi kurmuş, burada Mesnevi okutarak Muğla'da mevleviliğin ilk temellerini atmıştır. Zamanla eskiyen bu dergah 1848'de Hacı Osman Ağa tarafından onarılmış ve genişletilmiştir. Dergahın bahçesinde bulunan camii ismini, daha önce burada bulunan mevlevihanede şeyh olan Şahidi ibrahim Dede'den almıştır.
Sâlih Hüdayî Dede dergahı kuran ilk kişi olsa da ona ve onun dönemine ait fazla bilgi yoktur. Dergahın ve Muğla'da Mevleviliğin parlaması oğlu Şâhidî ibrahim Dede zamanında olmuştur."