osmanlı imparatorluğu nun türk düşmanlığı

entry18 galeri0
    1.
  1. ulan osmanlının herhangi bir ırka karşı düşmanlığı var mıydı ki osmanlı türk düşmalığı yapsın diye karşılık verilesi söylem.

    (bkz: bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan)
    9 ...
  2. 2.
  3. ümmetçilik yapan bir devletin türkleri hor görmesi çok ilginçtir.
    2 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. Osmanlı diye herhangi birşey olmadığına göre tartışılması saçma olaydır. Yıkıldı bitti gitti, geçmiş olsun.
    2 ...
  7. 5.
  8. Kıçımlamı güleyim diye düşündüğüm başlık.
    2 ...
  9. 6.
  10. elin italyanına "anneciğim türkler geliyor" dedirten osmanlıya yapılmış bir iftiradır.
    (bkz: mama li turci)
    2 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. osmanlı devleti bir türk devleti olduğu için kendi ırkına düşman değildir. böyle osmanlıyı karalama kampanyalarını geçelim açıklamlar geliyor;
    türkler anadoluda vergilere bağlanmış *
    cevabı; sen şimdi vergi vemriyormusun. tek türkler değil diğer milletlerde vergi veriyorlardı. hatta (bkz: cizye) (bkz: öşür) aradaki farkını okuyunca öğrenirsin

    çok methedilen osmanlı ordusu aslında devşirmelerden oluan yabancı bir orduydu.*
    cevabı; güleceğim geldi bunu yazdığın için. çünkü bir tanıdığım kampüste tarih hocasına sormuştu hep beraber gülmüştük. osmanlı ordusu iki kolda toplanır, sipahi ve kapıkulu diye. kapıkulu müslümanlaştırılmış ve türkleştirilmiş ordudur. tımarlı sipahiler ise bizzat türktür.

    vezirler falan hep yabancılardan oluşur*
    cevabı; adamın adına dahil değişiyor. bak kardeşim misal sokullu mehmet paşa. bu 16 yaşında devlet himayesine alınarak müslüman yapılıyor ve türkleştiriliyor. adamın zekası türklerden fazla ise ne yapmak lazım devlete çekmek lazım.

    padişah eşleri yabancı olduğu için osmanlı padişahlarını soyuda hep yabancıdır. *
    yabancı tebaa'yı devlete bağlamak için yabancı eş seçilir. ayrıntı için (bkz: ilber ortaylı osmanlıda kadın). soyları yabancı değildir çünkü osmanlı görüşünde erkeğin türk ve müslüman olması yeterlidir.

    türkler-türkmenler alevi-kızılbaş diye çoğu zaman imha edilmeye çalışılmış hatta tamamen türklerden oluşan safevi devletine savaş açılıp kıyım yapılmıştır.*
    cevabı; yav kardeşim gerçekten yuhh. bukadar mı tarih bilmeden yorum yapılır. safevi devletinin anadoluyu şii yapmak istemesini ve katliam yaptığını bilmiyorsun galiba. topkapı sarayında birsürü belge var bu yönde bir oraya git bak klavye başından tarih yazmayalım.
    ayrıca senin dediğin kızılbaş Anadolu'dan Safevi topraklarına göç eden Alevi inancındaki Türkmenlere denilirdi. sünnü ile şii türkleri ortaya çıkarmak için bunda bir kötülük yok ki. günümüzde nasıl azeri türkü, balkan türkü deniliyorsa o zamanda öyle denilirdi.

    başka sorun olursa beklerim vesselam.
    4 ...
  14. 9.
  15. üzerine söylenecek söz bulunamayacak kadar saçma bir dayatmadır. üstelik kişi insanları aşşağılamakta pek başarılıdır ama bilmez ki kendisi pek bir rezil durumda.
    0 ...
  16. 10.
  17. sacma ,salakca, bilgisizce ,atalarımıza kufredercesine açılan sapıtmıs bi baslık.
    0 ...
  18. 11.
  19. 11.
  20. osmanlıdan kasıt saray ve merkezi yönetim ise, en azından 15. yy'dan 19.yy ortalarına dek buralarda, bugün "türklük" olarak andığımız dilsel-kültürel nitelikler "köylülük-kabalık"la bir tutulmuştur. zaten osmanlı fatihle birlikte stratejik bir tercih yapmış ve merkezi yönetimini yerel türk ayanından değil, devşirme yeniçerilerden kurmuştur. dolayısıyla, gerçek bir imparatorluktur osmanlı. ayrıca türkiye'de sanıldığının aksine, gerek siyasi, gerek sosyal gerekse de ekonomik olarak osmanlının kalbi trakya ve ege kıyılarıdır. "anavatanımız Anadolu" fikri, özellikle balkan savaşları sonrasında Türk milliyetçiliğinin geliştirdiği bir formülasyondur, gerçeklikle birebir örtüşmez.

    Ha bundan yola çıkıp, " osmnalı türklere düşmanlık yaptı" demek ağır kaçar. Ama osmanlı'yı "Türk" sayarken, pek çoğumuzun dedelerinin o devlet tarafından baskı ekonomik-siyasi baskı altında yaşadığını unutmamak gerek. Tamam, o dönemde başka bir siyasi rejim mümkün değildi, ama bu illa da osmanlı'yı dünyanın en ahlaklı düzeni saymayı, onu bir çeşit "asr-ı saadet" gibi görmeyi de gerektirmez.

    sonuçta çıkan onlarca anadolu isyanında önemli ölçüde halk desteği vardır. ve şu dörtlük de anadolu insanınca yazılmıştır:
    "şalvarı şaltak Osmanlı
    Eğeri kaltak Osmanlı,
    Ekende yok biçende yok,
    Yiyende ortak Osmanlı."

    sözün özü, eleştirirken abartmayalım, ama abartılı güzellemeler de gerçeklerle bağdaşmıyor.
    5 ...
  21. 12.
  22. Düşmanlık demek doğru olmasa da; Devletin kendisi tarafından öyle sistematik bir biçimde uygulanmamakla birlikte, saray ve osmanlı aristokrasisi tarafından acem kültürüne ve peygamber milleti olan araplara özenti dolayısıyla hasıl olmuş bir çeşit hor görme ve hatta irritasyondur.

    Medrese eğitimi alan zamanın alimlerinin ve şairlerinin türk dilini küçümsemesi ve türk dilinde eser vermekten adeta utanması, Rumeli ve arap vilayetlerinin Anadolu'dan üstün tutulması, devlet yönetiminin enderunda tahsil gören devşirmelere bırakılması, islami taassup içinde kabul görmeyecek pek çok türk töresinin aşağılanması, asimile edilmesi buna kanıt gösterilebilir. Hatta osmanlıdaki alevi düşmanlığının temelinde de türk töresine sahip çıkan arap kültürü ile bozulmamış alevilerin öz kültürlerinden dolayı ötekileştirilmesi yatar. Örneğin Türk töresine göre kadın ve erkek sosyal hayatta eşittir. Kadın ve erkek yan yana çalışır, yer içer, hatta savaşır; bedevi kültürünü benimsemeyip bu töreyi sürdüren anadolu alevileri için yüzlerce yıllık mum söndü iftirası bu temellidir.

    işin ilginci bu türk irritasyonu islama daha yakın olma ve taassup mecrasıyla öz be öz türk olan anadolu insanı arasında da yerleşmişti. Oğuzların 13. yüzyılda yerleştiği ve tarihi boyunca hiç göç almamış toprakların insanı olan ve muhtemelen en su katılmamış türklerden biri olan babaannem, oğlunun bir köyden bulup getirdiği karısına "kaba ve görgüsüz" manasında "türk ayşesi" derdi. Zira türk ve türkmen, osmanlıda çoğunlukla göçebe, koyunları ile koyun koyuna yatan, pis, kaba ve görgüsüz insan demekti. Hala trakya'da türkmen kelimesi bir tür aşağılama olarak kullanılır.
    3 ...
  23. 13.
  24. başlıktaki metinlerde bazı bilgi yanlışları var: evet yeniçeriler osmanlı ordusunda sayıca azınlıktadır. Ama en etkili birim onlardır ve istanbul dışında "Sultan"ı temsil eden, istanbul'un merkezi ağırlığını hissettirmek için yerele gönderdiği birlikler de bunlardır. Dolayısıyla "Osmanlı yeniçerilerdir" demek yanlış olmaz.

    Ayrıca "tımarlı sipahiler türktür" lafını hangi tarih hocası söylemişse, kendisiyle görüşmek isterim. Zira "tırmarlı sipahi" basitçe, feodal haklara benzer hakları olan yerel soyluların (ağa, bey, v.s.), ihtiyaç duyulduğu vakit kendilerine bağlı bir takım küçük gruplarla birlikte, Sultan'ın ordusuna katılmasıyla oluşan birliklerdir. Tıpkı avrupa'da bir kont'un, ihtiyaç duyulunca yerel dük'ün birliğine bir şövalye olarak katılması gibi.

    Bu durumda osmanlı'daki tüm yerel toprak sahipleri tımarlı sipahidir. Ve Mora'dan gelenler çoğunlukla Rum, balkanlardan gelenler hırvat, Sırp ve Boşnak, Anadolu'dan gelenler Türk, Kürt, Arap (ve belki de) ermenidir. Ayrıca bir dipnot, Ankara savaşında Bayezid'in yanında son ana dek savaşan tek birlik, Sırplardan oluşan piyadeler ve Sırp şövalyeleridir. Kısacası tarih, aslında milletler üzerinden yazılmaz.

    Bilmeyenler öğrensin, Osmanlı fethettiği yerlerde yerel soyluları çoğu kez değiştirmezdi. Hatta bunların islamiyete geçmeleri bile her zaman talep edilmemiştir. Örneğin fatih, konstantinopol'ü teslim etmesi karşılığında, son bizans imparatoru konstantin'e Mora'nın çok büyük topraklarını önermiş, ama Konstantin krallıktan aşağı bir seviyeye inmeyi kabul etmektense savaşarak ölmeyi yeğlemiştir.
    2 ...
  25. 14.
  26. tarihinden bi haber yazarlarımızın karşı çıktığı tespittir. devam edin bilgeler.
    1 ...
  27. 15.
  28. "Gerçekçi ol, imkansızı iste..." Che Guevara
    "Akıllı ol, canımı ye..." Dayım
    0 ...
  29. 16.
  30. atatürk, türklere değer verirdi demenin yolu, osmanlı türkleri sevmezdi demekten geçer mantığıyla,kıytırık tespitler yüklenerek ıspat yoluna gitmek hem saçma olur hem de atatürk-osmanlı kıyaslaması yapmak gibi çoktan kusurlu bir harekete türk'ü malzeme etme edepsizliği hasıl olur.bir milleti,standart zeka seviyesini geriden takip eden bir hareketle, düşman oluşturma mantığına taraf kıldığın atatürk üzerinden mukayese aracı olarak kullanırsan yakında kullanabileceğin bir aklın bile kalmayabilir.

    osmanlı, türk düşmanıydı savına kanaat edecek 10 tane adam çıksın 11.sine ve oğlumu bulana 100 bin lira vereceğim.
    0 ...
  31. 17.
  32. --spoiler--
    bütün tarihi kaynaklar, osmanlı devleti'nin türk ulusu tarafından kurulduğunu kanıtlamaktadır. ancak, kuruluş aşamasını tamamlayan ilk kuruculardan sonra, osmanlı padişahlarının ne denli türk oldukları kuşkuludur. çünkü, kuruluş dönemindeki koşullarda geçerli olan; komşu ülkelere saldırma ve onlardan savaş tazminatı ve ganimeti alma siyasasına dayalı olarak güçlenip zenginleştikten sonra, yatak odalarını, "harem'ler kurarak zenginleştiren padişah-halifelerin birçoğu sayesinde, ırk ve kan birliği bozulmuş olduğu görülmektedir. "...bütün kadın sultanlar, bütün padişah anaları, hep yabancı ırklardan alınan köle kadınlardan geldiler. hanedanda bu kan yabancılığı, osmanlı imparatorluğu'nun son padişahına kadar devam etti"(1)

    belki bu özelliklerinden dolayı, "halife" sanlı padişahlar, bu sanın yarattığı olanaklardan yararlanarak, yönetimi altında bulunan ve özellikle "türk" kimliği taşıyan yönetilenleri tıpkı bir sürü gibi yönetmeyi yeğlemişlerdir.

    henüz kuruluş dönemi olan 1466 yılında yapılan bir derlemede, "türk iti şehre gelince farisice ürer" denilmektedir.(2) osmanlı şairlerinden baki'nin, "muhteşem süleyman" olarak bilinen padişaha sunduğu bir şiirinin türkçeleştirilmiş dizeleri şöyle:

    "her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olamaz.
    ey hoca türk toplumundan olanın başı kabadır.
    türk, sultan olma yeteneğinden yoksundur."

    yine bir osmanlı şairi olan nef'i ise; "tanrı, türke irfan çeşmesini yasaklamıştır" demiştir.
    divan-ı hümayun yazmanlarından hafız hamdi çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde, "baban da olsa türkü öldür" nakaratını kullanmakta, üstelik bu sözün islam peygamberi hz. muhammet'e ait olduğunu vurgulamaktadır. sadece bir kıtasını yineleyelim:

    "sakın türkü insan sanma.
    bir an bile olsa türkle birlikte olma.
    türk eline şeker olsa o şeker zehir olur.
    türkün başını keserken sakın gam yeme.
    baban da olsa türkü öldür."(3)

    osmanlı tarihinde çok saygın bir konumu olan fatih bile, otlukbeli savaşından dönerken, elinde bıçak olan birisine ne yaptığını sorduğunda; öldürülen türkmenlerin kulaklarını keserek küpelerini topladığını öğrenmiş ve "işine devam et" demiştir.

    hırvat kökenli, sadrazam kuyucu murat döneminde (1606-1611), 155.0000 insan doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. aman dileyen insanlara kuyucu'nun yanıtı "vurun şu pis türkün başını" olmuştur. cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren kuyucu murat, osmanlı'nın yetkilisi, öldürülen çocuk da anadolu'nun evladı türktür. (olayı ayrıntıları ile osmanlı tarihçisi naima'dan öğrenmek olasıdır.) yavuz sultan selim'in, halifeliği zorla da olsa aldıktan sonra, yönetim ile türk ulusu arasındaki anlayış ve ideoloji ayrılığı açık şekilde çelişmiştir. yönetime dayalı şeriatçı anlayış üst yönetime egemen olur iken, anadolu'da yaygın olan alevilik sayesinde türk dili kendini koruma olanağı bulmuştur. yönetimin anadolu'yu dil unsuru aracılığıyla araplaştırmasına ve acemleştirmesine karşı olan bu halk, yok edilmek istenmiştir. bu nedenle anadolu'da öldürülen türk sayısı, yavuz sultan selim zamanında 40.000 kadardır. bu gerçek osmanlı imparatorluğu'nun türk halkından koptuğunun açık bir kanıtıdır.(4)

    osmanlı tarihçisi naima aynı bilinç içinde şöyle yazmaktadır: "türkmen çözülüp gitmesi yamandır, cem-ü iltiyamına derman yok." yani, türk ulusu ve unsuru öylesine eriyip çözülecektir ki, bir daha birleşmesinin ve bütünleşmesinin ilacı ve dermanı olmayacaktır.

    osmanlı tarihçisi naima "tarihi"nde türkler için; nadan (kaba) türk, idraksiz türk, hilekâr türk ifadelerini kullanmaktadır.(5)

    aslında türkler hakkındaki kötü yargılar selçuklulardan beri yaygındır. örneğin, selçuklu yazar aksaraylı kerimeddin mahmud, şunları yazmıştır: "hunhar türkler, köpek ve kurt gibidirler, ellerine fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirler, fakat düşman kuvvetleri gelirse kaçarlar."(6)

    osmanlı düşüncesinde, "kavmi necip" olarak görülen araplar karşısında türk ulusu aşağılanmıştır. 1912 yılında sebilürreşt dergisinde çıkan bir yazıda; "türk" deyiminin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu. "türk hükümeti", "türk ordusu", "türk ülkesi" deyimlerinin osmanlı halkı üzerinde rahatsızlık yarattığı biliniyordu. 1913 tarihli "mecmuai ebuzziya" dergisinin 94. sayısında; "bizim türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. bizler yani türkler müslümanlık içinde erimişizdir. türk falan değil, sadece müslümanız. buharalı hanlar bile kendilerini türk saymazlar. zira onların cetleri de vaktiyle türkistan'ı zaptetmiş olan araplardan başka bir şey değildir," demekle, kendisini ve anadolu'da yaşayan bütün insanların kimliğini inkâr ediyordu. üniversite profesörlüğü de yapmış olan ahmet naim, 1913 yılında yazdığı "islam'da davai kavmiye" adlı kitabında, türke karşı savaş açmış ve "türkün geçmişini bilmesine ve öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok... gerekli olan şeriatı öğrenmektir," demiştir. 1919-1920 yıllarında şeyhülislamlık görevine getirilmiş ve padişahla birlikte ülkeden kaçmak zorunda kalmış olan mustafa sabri efendi ise, türke türklük benliği vermek isteyenlere "soysuzlar" yakıştırmasında bulunmuştur.(7)

    bu tutum ve koşullar içerisinde "türk" kimliği, yönetimin merkezi olan istanbul'dan uzak, savaştan savaşa asker toplamak için anımsanan, anadolu köylerinde kapalı bir kültür içinde dili ve töreleri ile yaşamıştır. zaman içinde "türk" yöneticisine o denli yabancılaştırılmış ki, kimi kez "osmanlı efendisine türk' demek hakaret sayılmış", "türk" sözcüğü, anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur.(8)

    istanbul alındıktan sonra, osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları türke kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği enderun okullarına türkler alınmamışlardır.(9) istanbul'un alınmasından 4. murat'ın ölümüne dek geçen 187 yıl içinde, devşirmelerden 66, türk kökenlilerden de 10 kişinin sadrazamlığa atandığını, aynı dönemde devşirmelerin toplam 167 yıl, türk kökenli sadrazamların da 17 yıl görev yaptığı(10) gerçeği, türklere yaklaşımı gösteren ayrı bir kanıttır. padişahlar, yakın korumalarını da hep devşirme (kul-köle) olanlardan seçmişlerdir.

    osmanlı yönetiminin bu tutumuna karşın halk da kendi arasında birlik ve beraberlik içinde değildi. 12. yüzyıl ortalarında ahmet yesevi'nin kurduğu; türk geleneğini, dilini ve kültürünü şamanlık ile bütünleştiren (bektaşilik gibi) tarikatlar anadolu'da yayılmaya başladı. bir taraftan yesevi yanlısı ve türk kimliğini taşıyan tarikatlar yayılır iken, öte yandan da, sünni iran kültürünü benimseyen nakşibendi tarikatı, yeniliklere karşı koyma alışkanlığını güden zeyni tarikatları ve fars diline önem verdiği için daha çok aydınlar (!) arasında yayılan mevlevilik, yaygınlık gösteriyordu. bu tarikatlar içinde, türk kökenli olanları, doğal olarak arap kültürü görmüş olan medreselilerce aşağılanmaya çalışıldı. bu koşullar altında türk halkı kendi yurdunda aşağılanmış oldu. "kaba türk", "anlayışsız türkler", "pis türkler" gibi önyargılar dönemin özelliklerinden oldu.(11)

    osmanlı yönetiminde türke yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir:

    "türk değil mi, merzifon'un eşeği,
    eşek değil, köpekten de aşağı."

    osmanlı'nın bu yaklaşımına türkün verdiği yanıt, bir şiirin dizelerinde şu şekilde yer almıştır:

    "şalvarı şaltak osmanlı
    eğeri kaltak osmanlı
    ekmede yok biçmede yok
    yemede ortak osmanlı"(12)
    kendi yöneticilerinin bu tutumu karşısında, yabancılardan da olumlu yorum beklenemezdi. yabancılar, türkleri "yaklaşık 1000 yılına kadar arapların esiri olan türkler dağ insanı niteliğinde bir kavimdir"(13) şeklinde yorumluyorlardı.

    ulusçuluğun etkisi ile etnik kökenlilerin, osmanlı yönetiminden birer birer ayrılmaya başladığı 19. yüzyılın ilk yarısında hatta sonlarında bile, osmanlı yönetiminin türke olan yaklaşımı değişmemişti. 1874 yılında "dünya tarihi" kitabının yazarı, askeri okullar bakanı süleyman paşa, "osmanlı devletin adıdır, milletimizin adı türktür" görüşünü savunmasına karşın, bu düşüncesini kendi kitabında bile kullanmaya cesaret edememişti.(14)

    koçu bey, 4. murat'a sunduğu risalesinde (küçük kitap) türkler hakkında şunları yazıyordu: "...mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, türk, çingene, tatar, kurt, ecnebi, laz, yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler..."

    "harem-i hümayuna kanuna aykırı olarak türk ve yörük, çingene, yahudi, dinsiz, mezhepsiz, nice kallaş ve ayyaş şehir oğlanları girer oldu." bu sözler yazılıp türk olduğu söylenen padişaha veriliyordu.(15)

    abdülhamit'in araplara ve islamiyete dayanan siyaseti, türkü, türkçüleri baş düşman olarak görmekteydi. onun zamanında "türküm demek, türkten söz etmek büyük suçtu".(16) devletin dayandığı kendi halkına bu denli yabancılaşmasından olsa gerek, osmanlı devletinde kamu ile ilgili belgelerde, türkçe sözcüğe 1876 anayasasına değin rastlanmadı.(17) zaten, dini ile dilini de değiştiren bir ulusa osmanlı devletinden başka yeryüzünde rastlanmamıştır.

    osmanlı yönetimi, kendilerini türk olarak görmedikleri için, türk kökenliler "azınlık" konumunda kaldı. 1897 tarihinde, bir ingiliz gezgini şunları söylüyordu: "türk adı nadiren kullanılır, onun iki yolda kullanıldığını işittim; ya bir ırkı ayırt eden deyim olarak, örneğin bir köyün 'türk' veya türkmen' olup olmadığını sorarsın, ya da bir hakaret deyimi olarak, örneğin ingilizce söyleyeceğin 'eşek kafalı' anlamında, 'türk kafa' diye homurdanırsın."(18)

    aynı yıllarda, türk-yunan savaşı ortamında şair mehmet emin'in yayımladığı kitapta, "ben bir türküm dinim cinsim uludur" dizeleri yer alıyordu. ancak, üstünlüğü kanıtlamak için şiirler yeterli değildi. kendi yöneticisi tarafından aşağılanan, üst üste gelen yenilgiler sonucunda benliğini, kişiliğini yitiren ve varlığını yitirmek üzere olan türk halkı tarihin en zor dönemini yaşıyordu.

    yabancıların türk imgesi ise osmanlı'nın, türke yaklaşımından farklı değildi. türkologlara göre türkler; insanlar arasında anlayış bakımından sonuncudur. inançtan ötesini kavrayamazlar; anlamaya da çalışmazlar... islam dininin türkler üzerindeki etkisi iyi sonuç vermemiştir. türkler, müslüman asya'nın avrupa'ya karşı savaşan askeri oldu. müslümanlık, türk dehasına ters düştü. islam, bu "yarı çinliler"den "acımasız iranlılar" yarattı.(19)

    türk aydınının durumuna gelince; çok az sayıda olsa da uyanma belirtileri başlamıştı. bunlar arasında en önemlisi ziya gökalp adını taşıyor.

    "sorma bana oymağımı boyumu,
    beş bin yıldır millet gibi yaşarım...
    deme bana oğuz, kayı, osmanlı,
    türküm, bu ad her unvandan üstündür,"

    diye haykırıyordu.
    öte yandan, özgür düşüncenin olmadığı bir ortamda, kendi ulusal çıkarlarını savunma olanağından yoksun olan bir avuç kişi yurt dışında özgürlük arıyorlardı. bu aydınlar, yurt özlemi ile, ülkelerinden aldıkları yüz kızartıcı haberlerin ve kötü gelişmelerin ezikliği içindedirler. onlardan birisi, o günlerin koşullarını, şu duygusal satırlarla günümüze aktarmaktadır: "bir mayıs sonu ya da bir haziran başı idi. bağımsız fakat, bütün kalbiyle ittifak devletlerinin zaferini kutlayan bir avrupa şehrinde, başım eğik, gözlerim yaşlı dolaşıyorum. yüreğim bir derin uçurum, kafam bir cehennemdir. ...gün geçmiyor ki, bir mağazada bir lokantada türk olduğum anlaşılınca acı bir alay edilme veya ağır bir hakaretle karşılaşmayayım. ...lakabımız 'makak'tı. (bir çeşit şempanze maymun türü). ... gönül verdiğimiz genç kızlar türklüğümüzü sezince bizden iğrenip kaçıyordu.

    işte, o şehrin bu cehennem atmosferi içinde, bir gün yılgın ve çekingen dolaşırken, gözlerim, ansızın, bir gazete satıcısının sergisinde, bir sürü gazete adı ve başlıkları arasında, iri harflerle dizilmiş şu satırlara ilişiverdi: 'bir türk generali itilaf kuvvetlerine karşı yeniden harbe hazırlanıyor.' titreyerek gazeteyi aldım. yürürken okuyorum; 'mustafa kemal paşa isminde bir türk generali.' "(20)
    işte o mustafa kemal önce bölgesel sonra ulusal toplantılarla türke türklüğünü, dünyaya insanlığını anımsatacak uğraşısını başlatmadan önce geldiği istanbul'dadır.

    ancak biz başa dönerek, osmanlı yönetiminin birinci derecede yöneticisi konumunda olan padişahların kökenlerine bir kez göz atalım. böylece, 3. padişah olan 1. murat'tan başlayarak padişah analarının kökeni öğrenilecek, türk ulusunun kanı ve canı üzerine kurulan saltanata karşın, türke düşman oluş nedeni daha iyi anlaşılacak, "ecdat" özlemi çekenlerin "ecdatları" daha iyi tanınmış olunacaktır.

    dipnotlar:
    1) şevket süreyya aydemir, makedonya'dan... c.2, s.440.
    2) burhan oğuz'dan aktaran, şakir keçeli, a.g.y., s. 118.
    3) aktaran, şakir keçeli, a.g.y., s. 121.
    4) çetin yetkin, türk halkı... s.161.
    5) naima mustafa efendi, tarih-i naima, türkçeleştiren: zuhuri danışman, istanbul, c.1, s.168, 238, c.2 s.536. c.3, s.1180, c.4 s.169.
    6) aktaran, çetin yetkin, a.g.y., s.12.
    7) mustafa coşturoğlu, a.g.y., s.278, 279.
    8) bozkurt güvenç, türk kimliği, s.22, 23, cahen'den aktaran, bernard lewis, modern türkiye'nin doğuşu, s.1.
    9) hikmet bayur, a.g.y., s.15.
    10) hikmet bayur, a.g.y., s.17.
    11) özer ozankaya, türkiye'de laiklik, istanbul, 1990, s. 253.
    12) özer ozankaya, a.g.y., s.121.
    13) warshew'den aktaran, bozkurt güvenç, a.g.y., s. 311.
    14) bozkurt güvenç, a.g.y., s.26.
    15) aktaran, çetin yetkin, a.g.y., s.145.
    16) esat kamil erkut, a.g.y., s.63.
    17) m.rauf inan, atatürk'ün evrenselliği, önder kişiliği, eğitimci kişiliği ve amaçları, ankara, 1983, s.198.
    18) ramsay'dan aktaran, bernard lewis, a.g.y., s.331.
    19) türkoloji uzmanı cahun'dan aktaran, bozkurt güvenç, a.g.y., s.308.
    20) yakup kadri karaosmanoğlu, atatürk, istanbul, 1971, s.24, 25
    --spoiler--

    üstteki kısım bir başka sözlükten alıntıdır. söylemek istediklerimi birebir söylemiş olduğu için kopyala yapıştır yaptım. lakin buna dahi eklememiz gereken bazı ekler bulunmaktadır...

    yeniçeri ocağı'nın lağvedilmesiyle birlikte mehter takımı da tarihteki yerini almıştır. o zaman söylenen, çalınan marşlar ise kaybolmuştur. bugün türk kelimesinin geçtiği hepimizin oha diyerek dinlediğimiz mehter marşları ise 1940 lardan sonra türkiye sanat musikisi cemiyeti sanatçılarının kendi besteleridir. bundan öncekilerde ise türk kelimesinin geçmediği marşlardır.

    bunlardan öte olarak osmanlı'nın yok ettiği beylikler ya da imparatorluklar gözden geçirilirse eğer basitçe gözükecektir.

    alâiye beyliği
    aydınoğulları beyliği
    candaroğulları beyliği
    canik beylikleri
    çobanoğulları beyliği
    dulkadıroğulları beyliği
    eretna beyliği
    eşrefoğulları beyliği
    germiyanoğulları beyliği
    hamidoğulları beyliği
    inançoğulları beyliği
    kadı burhaneddin ahmed devleti
    karamanoğulları beyliği
    menteşeoğulları beyliği
    pervaneoğulları beyliği
    ramazanoğulları beyliği
    sâhipataoğulları beyliği
    saruhanoğulları beyliği
    tacettinoğulları beyliği
    tekeoğulları beyliği

    üstteki beyliklerden yalnızca eşrefoğulları beyliği ilhanlılar tarafından yıkılmıştır.

    bunlardan ayrı olarak osmanlı'nın saldırarak yıktığı ya da bir şekilde yıkılmasına sebep olduğu diğer türk devletleri de vardır...

    ak koyunlu devleti ile otlukbeli savaşı sonucu ak koyunlu devleti yıkılmıştır.

    memlüklüler devleti ile ağaçayırı meydan savaşı, mercidabık muharebesi, ridaniye muharebesi, turnadağ savaşı,

    safevi devleti ile yapılan 17 savaş,

    kavalalı mehmet ali paşa ile osmanlı arasında nizip savaşı

    emir timur ile ankara savaşı

    türk milletinin saraydaki arap, ermeni, rum, fars üstünlüğünden dolayı ezilmesi sonucu çıkardıkları onlarca isyan bu isyanların bastırılma şekilleri...

    sonuç itibariyle osmanlı'da türk düşmanlığı olduğu kaçınılmazdır. bundan sebeple ki padişah anaları sırp, bizanslı, rus, arap ya da kürttür.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük