Bakınız, bir kültürü anlamak için önce o kültürü “tarihselliği içinde” değerlendirmeyi öğrenmeniz gerekir. Fakültelerin TARiH bölümlerinde önce bu öğretilir öğrencilere… Örneğin, Osmanlı kültürüne bugünkü bakışınızla bakarsanız “SAPIK” kültür der geçersiniz…
Ki zaten öyle yapılmıştır… (Okullardaki edebiyat ve tarih öğretmenlerimiz sağ olsun.) Biz, Fatih Sultan Mehmet’in “istanbul’u alışını” kutlarız da aynı Fatih’in “bir erkeğe yazdığı aşk şiirini” “yok” sayarız…
16 Türk devleti kurduğumuzla “övünürüz” de kimsenin aklına 16 devlet kuranın en az 15’ini yıktığınından söz etmeyiz… (Her Türk devletini da başka bir Türk devleti yıkmıştır ha…)
Halk şiirini “halkın dilini kullanır ve halkın acılarını anlatır” diye anlamışızdır da; oysa en “baba” halk şairlerimizin “halkın acılarından çok sevgililerini anlattığını” pek okumadığımızdan o halk şairlerinin bu tür şiirlerini “pas” geçmişizdir…
Önce şunu bilelim.. Osmanlı toplumu bir “şeriat toplumu” asla olmamıştır… Yani “bugünkü iran ya da Afganistan’ın Taliban’ı” değildir Osmanlı… Görünüşte bir “şeyhülislam” vardır da “asla” “ulema” sınıfı yönetmemiştir Osmanlıyı… Şeyhülislamı padişah atamış, atanan şeyhülislam da padişahın dediğinden pek çıkmamıştır… Çıkar gibi görünenler de görevden alınıp bir eyalete “vali” ilan edilmiş, ilan edilir edilmez de boğdurulmuştur.. Osmanlı da öldürülen “şeyhülislam” yoktur… Şeyhülislam, padişahın dediklerine “hık mık” ederlerse, o görevden alınır, bir eyalete vali ilan edilir, sonrada da boğdurarak öldürürlerdi… Yani Osmanlı’da atanan şeyhülislam, ancak siyasi göreve alınınca idam edilirdi.. (Şimdiki iran’da bir ULEMA’yı boğdurmak AHMETiNECAT’ın bile yapacağı iş değildir…)
Osmanlı kültüründe Halk şairlerinin yaşamları pek bilinmez; ama Divan şairlerinin ve padişahların neredeyse doğum ölüm günleri bile bilinir. O nedenle günlük yaşamaları da mercek altındaydı… Divan şairinin en büyük dileği “saraya” girmekti… O dönemde padişah, güçlü ve anlamlı şairlere sarayında yer açar, (biz cumhuriyette hapse attık) onlara adeta dokunulmazlık verirdi… Koca Kanuni Sultan Süleyman, BAKi’nin onca şımarıklarına bile katlanmıştır…
Osmanlı padişahları, entellektüelleri ve zenginleri için yaşam, “yaşamdan alabildiğince zevk almak” tı. Dünya devletiydi ya Osmanlı… (ABD başkanı oral de sekreteriyle oral yapmıştı da kimse sesini çıkaramamıştı.. ABD dünya devletiydi.. Bu yüzyılın… ) Evli oldukları ve çocukları oldukları kadınlar yanında “cariyeleri”, “sevgilileri” hatta “oğlanları” vardı…
Osmanlı da üst düzeyde yaşanların onca kadınlarının yanında bir de “oğlanları” vardı… Bu oğlanlar genellikle yakışıklı genç Hıristiyan çocuklardan oluşurdu… Osmanlı üst düzeyde yaşanları “kadınla birlikteliği” ancak “çocuk yapmak” diye düşünürlerdi… “Oğlanı” olmayan bir üst düzey yaşayan Osmanlı, pek ciddiye alınmazdı… “Oğlanı olmak” zengin ve güçlü olmanın bir göstergesiydi…
CEVDET PAŞA (koca “Cevdet Paşa Tarihi” yazan Osmanlı tarihçisi) Tanzimat ilan edilince (bugünkü AB yasaları gibi düşünün) “ya şimdi OĞLANLARIMIZI saklayacağız” diye yazmaktaydı…
Bakınız, o istanbul’u fetheden FATiH SULTAN MEHMET “Avni” mahlasıyla bir erkek Hıristiyan gence neler yazmış :
“Bağlanmaz firdevse gönlünü Galata’yı gören
Servi anmaz anda ol serv-i dilara gören
(O servi boylu sevgiliyiyi Galata köprüsünde gören bir daha gönlünü Firdevse bile bağlamaz.)
Bir firengi şiveli isa gördüm anda kim
Lebleri dirilmiş der idi isa’yı gören
(Bir Batılı şiveli isa gördüm, dudaklarını gören isa dirilmiş derdi (sanki onu isa diriltmiş sanırdı)
Akl-ü fehmin din-i imanün nice zabteyleyesin
Kafir olur mu müselmanlar o tersayi gören
(Aklımı imanımı nasıl kısıtlayayım, onu o Hıristiyanı gören kafir olur )
Kevseri anmaz o içtiği mey-i nabi içen
Mescide varmaz o verdığı kilisayi gören
(Peygamber kevseri içse de o hıristiyanı gören mescide bile varmazdı)
Bir firengi dilber olduğunu bilürdi Avni ya
Bel-ü boynunda o zünnâr-ü çelipâyı gören
(Belki Avni bir Hıristiyan bayan sanırdı onu da beline takdığı kuşak olmasa)
Aklım elverdiğince çevirdim de bu şiirde Fatih’in söz ettiği kişi bir kadın olamaz… Hıristiyan
kadınlar bellerine “ZÜNNÂR” bağlamaz…. Onu sadece papazlar ve keşişler bağlar. Zaten AVNi de (Fatih de) “bir Hıristiyan dilber sanırdım onu…” diyerek belirtiyor bunu…
Ben diyorum ki “bu durumu devrine göre anlayın” hepsi bu…
Şimdi “oğlancı” olmak “sapıklıktır” da o dönemde ŞAN dır…
Fatih Sultan Mehmet’in “Hıristiyan olan annesinin etkisiyle” saraya bir “kilise” yaptırmak istediği; ama halkın tepkisini çekmekten korkan yakınlarının bunu engellediğini yazsam… Hatta ve hatta, annesini çok seven Fatih Sultan Mehmet’in, bir ara “acaba Hıristiyan mı olsak” diye düşündüğünü…
Dedim ya… Olanlar başka / olması gereken başkadır….
Sorun, olanları anlamak, Tarih gerekenlerle UĞRAŞMAZ…
“Osmanlı ve oğlancılık” la ilgili çok açık net şeyler yazarım da “blog” izin vermez…
Sadece en güçlü kişi görünen FATiH SULTAN MEHMET’le yetindim.. (Kanuni Sultan Süleyman’ın “MUHiBBi” mahlasıyla yazdığı şiirleri almayayım…)
az veya çok değildir.hastalık gözüyle bakılmamalı.yeniçeriler, fatihle ilgili malum muhabbetler dahildir aslında buraya.birde dönemine göre değerlendirilmelidir.yani normal kabul ediliyorsa günah keçisi aramak saçma olur.
"Ey sevgili... Bugunlerde, yeni bir kadin turu ortaya cikti... Bunlara sevici (lezbiyen) diyorlar.
Eskiden boyle bir sey yoktu, hic isitmedik. Sevicilik, kadin milleti icin sanki kotu bir hediye... Birbirlerine gonul verip asik oluyorlar. Cimayi(cinsel iliskiyi ) taklit edip, hileye baglamislar. Zibik isimli bir alet kullaniyorlar.
Isin garibi, bu yola girenlerin hepsi temiz huylu, nazik, okuyup ilim-irfan sahibi olmus kadinlar. Kendi aralarinda gecinip gider, sevgilileri icin canlarini verir, birbirlerin ustune cikarlar. Baslarini cevirip bir baskasina hic bakmazlar."
"Buna ek olarak yenicerilerin bugünkü anlamda escinsel olmadigi aslinda tam manisiyla heteroseksüell olup opportunist yani oportünizm, fırsatçılıga veya eyyamcılıga bagli olarak escinsel iliskileri tercih etmek zorunda kalmis olmalari söylenebilir. Bu yüzden yeniceriler günümüz zamanda serbest yasanan escinsell birlikteliginden farkli olarak sadece cok kadinimsi, bir kadini cok andiran genc erkekleri tercih etmislerdir. Özellikle devsirme yönteminin kaldirilmasindan sonra yeniceri ocagina yeni oğlanlar alinmadigi icin bundan sonra Yeniceriler bunun icin "civelek" adini verdikleri kiz gibi genc ve güzel olan gencleri disaridan secmeye baslar."
terbiyesizliğin bir yüzü de şudur: "oğlan" kelimesini gördüler mi, hemen eşcinsel anlarlar. arkadaş, oğlan kelimesinin o anlama gelmesi kaç senelik?
acemi oğlanlar ocağı falan gibi kurumlar vardır osmanlı'da. resmi kurumlar bunlar. mesela bugünkü jandarma teşkilatı falan gibi... yarın öbür gün jandarma kelimsesinde bir anlam kayması olursa, bütün jandarmalara... resmi kurum bu ya, ne alaka?
mesela fransızca'da garson vardır bizde oğlan gibi. al ülkedeki tüm garsonları "oğlan" ilan et...
izn alub Cuma namâzına diyu mâderden
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşub iskeleye doğru nihân yollardan
Gidelim serv-i revânım yürü Sad-âbâda
-Nedim
Nedim, servi boylusunu zamanın eğlence mekanı olan Sadabad'a, eğlenmeye çağırıyor.. Gizli yollardan gitme teklifinde bulunuyor... Ancak ortada şöyle bir durum var:
servi boylusuna "Annenden cuma namazına diye izin al." diyor.
osmanlı da eşcinsellik bugünkü türkiye'de ne kadar varsa o kadar vardır. paylaşılan bazı minyatürler irani. kabusname osmanlı sultanına yazılmış değildir kuhistan sultanı tarafından 1080-1100 arasında yazılmıştır. ilyasoğlu mercimek ahmet ise bir kez daha tercüme etmiştir. bazı dangalaklar kabusnamedeki oğlan meselesini zırt pırt dile getirmesine rağmen nedense tamamından bahsedilmez. işret içki içme meclisidir o zannetiğinizin işin değil.
utançlar içinde kalmamıza sebep olmuştur.
Osmanlıdan gelenler yani bizler - bazı ırklar uzayda yaşıyordu o zamanlar - bunu saklamak için yıllarca çabaladık ama tüh ki başaramadık.
Dünyanın hiçbir yerinde olmayan eşcinselliği tarihimizde bulundurduk.
tüm dünyanın önünde kendimizden utanmalıyız ey evlad-ı osmanî.
osmanlı'da eşcinsellik konusu ile ilgili olarak düşülmesi gereken çok önemli bir not daha vardır.
Eşcinsellik batılılaşmanın ilk filizlerinden, yani tanzimat'tan sonra gizlenmeye, ayıp ve hakir görülmeye başlanmıştır. Ağzından salyalar saça saça, "avrupa'nın iyi yönlerini alalım ahlaksızlığını değil!" diyenlerin bu konuyla ilgili açıklamalarını merak etmekteyim.
ha eşcinsellik, ayıplanacak, hakir görülecek bir durum mudur? bence değildir. beni sinirlendiren osmanlı'daki eşcinsellik değil, ahlakçı geçinen müslim Osmanlıcıların bu konuyu görmezden gelmesi...