Buna inanan adamlarla aynı havayı teneffüs ediyoruz, buna inanan adamlarla aynı haklara sahibiz, buna inanan adamlarla oyumuz bir sayılıyor. Sonra bu ülke neden adam olmuyor diyoruz.
ulan adamların daha fatih dönemine kadar yazılı bir tarihleri yok o zamana kadar öğrendiklerimiz hep doğu roma kaynaklı bilgiler kalkmış osmanlı zamanında suç yoktu diyorlar. saydın mı? istatistik denen bilimden bile neredeyse yıkılmaya yakın zamanlarda haberi oldu bunların. gerçi sizin osmanlı'nız peygamberler tarafından idare ediliyordu değil mi? kimin haddine suç işlemek.
inandırıcı olmayan rakamlardır. osmanlı'yı övmek için inandırıcılıktan uzak ekstrem rakamlar sallamaya gerek yok; öveyim derken durumu şüpheli hale getirmiş olursunuz ancak.
Ulan görece yakın tarihli olması gereken Hezarfen olayında bile resmi bir kayıt yok mit midir masal mıdır belli değil sen hala osmanlının kayıt tuttuğunu söylüyorsun lan tutsa tutsa öşür cizye kaydı tutmuştur.
aynı istatistiklere ve osmanlı tarihine göre kalkülüs de yoktu,
genel görelilik fiziği ve termodinamik mekaniği de,
nüfus sayımlarının başladığı on dokuzuncu yüzyıldan önce kadın popülasyonu da mevcut değildi mesela,
osmanlı literatürüne geçmeyen hasbelkader binlerce hadise de.
osmanoğulları ailesi dahil halkı elektrik şebekesi, kanalizasyonu, ısıtma sistemi, yolu, telefonu, matbaası olmayan köylere mahkum eden batılı ve doğulu bütün hanedanların, ve onlara ısmarlama tarih yazan bütün satılık kalemlerin götüne koyayım.
yoksul köylüler bir avuç darıyla, kerpiçten, tezekten yapılma, kereste panjurlu soğuk hava depolarından farksız derme çatma köstebek kulubelerinde yaşam kalım mücadelesi verirken,
tarlaya çukur açıp hacet giderirken,
geceleyin yeterince varsılsa yakacak ışığıyla aydınlanırken,
bir yığın el yazması vesika hariç, okuyacak tek sayfa basılı kitap bulamazken altın varaklı alaturka lavabolara sıçan saray soytarılarına inanmak için inanılmaz seviyede gerzek olmalısınız.
sikeyim osmanlıyı,
sikeyim romayı,
uzak akraba kavramıyla bile yirmi birinci yüzyılda karşılaşmış bir milletiz biz,
cumhuriyet devrimine rağmen sanayi ihtilali bu topraklara hiçbir zaman ayak basmadı.
dedelerimizin atla seyahat ettiği,
köyler arası kervan ve ulaklarla haberleştiği,
bir avuç darı ve onlarca hastalıkla cebelleştiği,
koca ülkenin tek bir ailenin fertleri arasında paylaşıldığı ve ordunun bu sülalenin hizmetine sunulduğu dönemlerin neyini özlüyorsunuz?
mabadını ulu orta yerde teşhir edip tarlaya sıçmanın neresi insanice?
soğukta yakacak odun bile bulamayan atalarımızın donarak ahirete intikal etmelerinin neresi ahlaka uygun? soytarı bir zümre ve cenah sarayda zevki sefa içinde yaşarken?
burjuva devriminden önceki dünya yarrak gibiydi, hiç kusura bakmayın, kişi başına düşen milli gelir oranı yedi bin sene boyunca değişmemiş amına kodumun insanlık tarihinde.
(bkz: her makineyi yapan makinenin icadı)