osmanli da sharon stone meselesi

entry1 galeri0
    ?.
  1. Sözkonusu hanım, biliyorsunuz, 'heykel gibi' kadındır. iyi de oyuncudur. 'Diabolique' filminin yeniden çeviriminde, evvelce Simone Signoret'nin oynadığı rolde, evvelce Vera Clouzot'nun oynadığı roldeki Isabelle Adjani'yi katlamış, kenara koymuştu.

    Daha ilk cümlede beş yabancı isim geçerse sizin eliniz bu yazıyı okumaz ama benim de hiç umurumda değil.

    Mezkur hanımın katil bir yazarı canlandırdığı bir filmde de (adam öldüren yazarlar da var, ona göre ayağınızı denk alın ha!) o akıllara ziyan ve de şeftali gibi kukusunu gösterip umum LAPD personelinin, yani Los Angeles Emniyet Müdürlüğü kadrolarının ruhlarında ne derin yaralar açtığı da hatırlardadır... Filmin adını yazmadık ki yabancı isim sayısını azaltalım, yoksa Yahoo'ya bakamayacak kadar keriz değiliz. (Tüh, fakat bir yabancı isim daha oldu.)

    Bir süredir yeni film yapmıyor, yaşı da, bizim Hülya Avşar gibi azıcık geçmeye başladı.

    Bir Türk'ün bu hanımla karşılaşması daima gündem oluşturur.

    Türk basınında ne hikmetse bu hanıma karşı garip bir kompleks vardır. Halle Berry, Angelina Jolie, Jennifer Lopez gibi 'afet-i zaman' ortalığı yıksa aldırmazlar da, bu hanım burnunu silse bizim matbuatta olay olur.

    işte yeni bir örnek: Davos'ta, başbakanımız Sharone Stone'la 'otelin koridorunda' karşılaşmış ve tokalaşmış. Başbakan ingilizce bilmediği için danışmanı da hanımla 'bir süre görüşmüş'... Ne konuştular acaba? Herhalde Türkiye'yi tanıtma görevini yerine getirmiş ve kendisini buraya davet etmiştir. Ya ne konuşacaklar, Kerkük meselesini mi?

    Türk basını bunu da mal bulmuş Mağrıbi gibi yazıyor.

    Namahrem eli sıkmaktan günaha girip girmediğini başbakanın kendi yandaşları tartışsınlar, ben şu şehirlilerin 'el sıkmak' dedikleri harekete köylülerin niçin 'tokalaşmak' tabir ettiklerini merak ederim. 'Boğazlarım ağrıyor' gibilerden bir laf yani. Ya da 'iğne vurmak' gibi bir şey.

    Abdülaziz efendimiz de imparatoriçe Eugenie'ye elini uzattığında 'toka kokona' demişti de, Keçecizade Fuat Paşa'nın başından aşağı kaynar sular inmişti... (Kaynar su nereden çıktı? Yazar Türkçe bilmiyor, ya Yahudi, ya Ermeni, ya da Çerkes olmalı!)

    Bir Türk bu hanımla karşılaştığında bu daima 'tarihi bir karşılaşma' sayılıyor.

    Bir gazetemizin genel yayın müdürü de, aynı patronun başka bir gazetesinin genel yayın müdürüyle patron kesesinden çıktığı bir gezide bu hanıma otuz santimetre kadar yaklaşmayı başarmış, kendisini bu kadar yakından görebilmişti! Canlısını! Bu büyük bir mazhariyetti...

    Yüzünü canım, başka yerini değil. Herkes o filmin ekibi kadar şanslı olamıyor.

    Müdür döndü, ve ciddi ciddi bunu köşesinde yazdı (müdür olduğu için elbette 'kontenjandan' bir de köşesi var.)

    Ben de dalgamı geçtim.

    O da bunu bir kenara ayrıca yazmış.

    Aradan kısa bir süre geçti... Bu müdür ve kadrosunda çalıştırdığı 'esas oğlanı', evvelce çalıştığım gazetede patron değişikliği gerçekleşip de ertesi gün benim de izin günüm olduğu için yazım çıkmayınca, 'kovulduğumu' sanıp döşendiler. Fırsat bu fırsattı, pek sevinmişlerdi ve kovulduğuma göre cevap verecek halim yoktu... Ayvayı yemiştim.

    Fakat bir sonraki gün yazı günüm olduğu için de 'istihkaklarını' almakta gecikmediler. Meğerse herif çalışmayı sürdürüyormuş!

    Diyeceğim, bu Sharon Stone denilen hanım Türk basın mensuplarına pek yaramıyor... Kafa karıştırıyor... Kendisinde ağda tüyü olduğunu o filmde görmüştük ama şeytan tüyü de var mıdır, bilemem.

    engin ardic
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük