osmanlı bizans'ı fethettiğinde fatih;
"truva'nın intikamını aldık" demişti...
ondan yüzyıllar sonra da atatürk dumlupınar zaferi sonrası;
"hektor'un intikamını aldık" demiştir...
bu şu demek,
truva savaşı ile anadolu'yu yurt edinen bizans'ın atası grekler, türk soylu truvalıların yine türk soylu torunları tarafından anadolu'dan iki kez dışlanmıştır.
bu durumda osmanlı'ya bizans'ın değil, "truva'nın devamı" demek daha doğrudur...
Lakin içerik yanlış. 2. Mehmet hemen turklestirmeyi başlatmıştır. En büyük ibadethaneyi cami yapmıştır. Patrikhaneyi katoliklige karşı himayesine almış üstüne ermeni patrikligini kurmuştur.
lord kinross kitaplarında bolca örnek verilerek açıklanmış konu.
bazıları şunlar..
katolik dünyasının siyasi hasımlığını üstlenmesi. (patrikhaneyi hem yaşatıp hem de siyasi bir osmanlı kurumu haline getirmesi üç tuğlu paşa seviyesinde taltif etmesi.
mimarisini aynen örnek alması.(neden bütün camilerimiz ayasofyaya benziyor sorusunun yanıtı.)
osmanlı padişahının yeni kaiser olduğunu ilan etmesi.
hemen hemen aynen 1071 deki bizansın haritasının üzerinde gelişmesi.
yine bizans gibi istanbulu siyasi merkez yapması.
fatihin geçmişteki barbar akınlarının roma ve bizans dolayısı ile medeniyet üzerinde nasıl yıkım yaptığını üzülerek tespit etmesi aynı hataları tekrar etmemesi.
ilber ortaylı'ya göre osmanlı devleti kurumlarıyla, azınlıklara yaklaşımıyla, ekonomik, sosyolojik ve siyasi yapısıyla roma imparatorluğunun devamı olarak düşünülebilir. bir dönem çarlık rusya'sı romanın devamı olduğunu iddia etmiştir lakin ilber ortaylı bu konuyu uluslarası konferanslarda dile getirdiğini ve oldukça ilgi çektiğini söylüyor.
Rakun (Procyon), rakungiller (Procyonidae) familyasından memeli hayvan cinsi.
Rakun'un yurdu su yollarının, göllerin ve bataklıkların çevresidir. Geceleri buralarda su kıyılarına dadanan başka hayvanları avlar. ince parmaklı rakun iyi bir yüzücüdür. Yüzerken balık, kerevit, kurbağa, semender ve midye gibi avları yakalar. Fakat bu hayvan, yumurta, kuş, böcek, sıçan ve sürünen herhangi bir yaratıkla da aynı iştahla karnını doyurur. Mevsiminde cevize, meyvalara, özellikle çilek ve böğürtlene bayılır. Mısırlar olgunlaştığı zaman, mısır tarlaları da rakun'un gece baskınına uğrar. Rakun'un, yiyeceği eti önce suya batırması âdeti ilgi çekicidir. Bundan ötürü kendisine «yıkayıcı» (lotor) adı yakıştırılmıştır. Et parçası ne kadar temiz olursa olsun, onu o yakınlardaki bir suya iyice batırıp yıkamadan yemez.
Rakun'un parmakları uzundur. Dokunma duyusu çok gelişmiştir. Bir ağaç kovuğunda veya kayaların arasındaki ılık bir mağarada barınır. Bu etobur hayvan ağaca çok rahat çıkabildiği ve çok kere bu sayede hayatını kurtardığı halde, uyanık saatlerinin çoğunu yerde geçirir. Gündüzleri dinlenmek, geceleri ise yiyecek aramakla geçen uzun bir yazdan sonra inine çekilerek ilkbahara kadar uyur. Bu arada çiftleşmek veya karnını doyurmak için bazen uyandığı olur. Erkek rakun, tıpkı ayı gibi, aile problemlerini hiçbir sorumluluk kabul etmemek suretiyle çözümler. Kış ortasındaki kısa bir flört devresinden sonra yine bekâr hayatına döner.
istanbul' un fethinden sonra bizans' a son veren osmalı hükümdarı bizans krallarının kullandıkları asalet ünvanlarını kullanmışlar kıskançlık krizine giren ruslar da buna karşı ''çar '' ünvanını kullanmaya başlamışlardır.
kültür olarak değil de teşkilatlanma ve devlet yapısı bakımından söylenmiştir.
osmanlı bu işleri sadece selçuklu'dan örnek alarak geliştirmedi. bin yıldan fazla süren bir imparatorluk geleneği olan bizans'tan da bir şeyler aldı, almalıydı.
Fatih bir madalyon üstüne bizans imparatoru fatih yazdirmis ama bu tip veriler bence tek başına bunu ispata yetmez.
Bazı tarihçiler Osmanlı devletini bizansın kurduğunu söylüyor. Hatta ilk dönemlerde islam hukuku değil örfi hukuk uygulanıyordu diyenler var. Karışık işler.
Fatih istanbul u fethettikten sonra kendisine kayser-i rum ünvanı verir ayrıca Ortodoks mezhebini tüm siyasi gücü ile hayatta tutmayı yeğler zira bunu avrupada ikilik çıkarmak için kullanmayı amaçlar. Bir bakıma Bizans ın dini ve tarihi misyonunu devam ettirmiştir osmanlı en azından fatih in hayatta olduğu süre bakımından. .gibbon ve lord kinross un kitapları bu konuya sıklıkla vurgu yapmışlardır öyle olur mu öyle şey yeaa deyip geçilecek basit bir şey değildir. .fatih Sultan Mehmet tarihinin çok önünde bir dehadır. .