ne halt etmeye bu kadar arapça, farsça kelime almış ki? diye soranlar için şöyle söylenebilir.
avrupa milletleri orta çağ başlarında incil-i şerif'i yunanca olarak buldukları için, birçok dini terimleri yunanca kökenlidir. yunanca latince!ye de çok benzemektedir. dolayısıyla avrupa dillerine latin, slav ve iskandinav dilerine sadece dini terim olarak değil pek çok yunanca kelime geçmiştir ve onlar bunu bir gurur meselesi haline getirmemişlerdir.
dünyadaki 15 milyona yakın yahudinin de ibranice'yi sular seller gibi bilmesi de size bu konuda verebileceğim bir örnektir.
buradan hareketle osmanlıca'nın bazı ''milliyetçi'' kesim tarafından (onlar kendini iyi bilir) yalaka ilan edilmesi de yanlıştır. sizin milliyetçiliğiniz ancak din konusunda ortaya çıkar zaten... ikiyüzlüler.
içeriği öztürkçe olup alfabe olarak ise arap ve farsî unsurların tercih edildiği bir yapıdır. bunda islamî faktör belrleyici unsur olarak kabul edilir. kuruluş yükselme dönemlerinde gayet de açık sade saf öz bir yapı konumunda olan osmanlıca, yerini son osmanlı dönemlerinde içinden çıkılmaz, zor anlaşılır bir yapıya bırakmıştır ki bunun sebebi ise gerek iran fars kültürüyle yakınlaşılması gerekse herkesçe malum olan bürokratların beceri gözetilmeksizin göreve alınması, bunları yetiştiren ulema ve medrese kurumlarının giderek bozulmasıdır. dil de haliyle bu yozlaşmadan payına düşeni almıştır. aşıkpaşazade metni ile bir divan şairinin metni arasındaki fark kesinlikle aynı özelliklere sahip değildir. biri arap alfabesine hakim olunması durumunda sular seller gibi okunabilmesine karşın diğeri ise yüksek alfabe bilgisinin yanında fars arap frenk(batı) literatürüne de hakim olunmasını gerektirir.
yanılmıyorsam mustafa abdulhalik renda'nın bulgaristan'a "atık kağıt" diye gönderdiği belgelerin arapça harfler kullanılarak yazıldığı dildir. amerikalı, israilli, rus, ingiliz ve bilumum batılı ilim erbabının kadr-u kıymetini bildiği, osmanlı gibi muazzam bir devletin altı asır nasıl yaşatıldığını anlamak için iştiyakla öğrendiği; amma velakin o dilin sahiplerinin torunlarınin bu kıymetin pek de farkında olmadığı bir yitiktir.
merak edilir. acaba yeryüzünde kendi arşivlerini okumak için başka bir alfabe öğrenmek zorunda olan ikinci bir millet var mıdır?
halk eğitim merkezleri ile hayrat vakfı'nın işbirliği çerçevesinde ücretsiz olarak öğrenilebilecek dil. bulmacalardaki (eski dil) ibaresinin atıfta bulunduğu dil.
arapçadan alfabe olarak farkı ç ve p harflerinin olmasıydı. ayrıca okurken de vav harfi o -ö - u - ü , ye harfi ı - i , elif a - e diye okutur. arapçadan pek farkı yoktur.
modern ingilizce'nin kelime dağarcığının %75'inin yabancı kökenli olduğu düşünülürse içindeki yabancı kelimelerin fazla olmasının bir sorun yaratmayacağı, bunların atılması için yapılan tüm çabaların boş bir uğraş olduğu sonucuna varılabilir.
batı türkçesinin ikinci devresidir. bu devre türkçenin arapça ve farsça unsurlarla sınırsız şekilde sarıldığı bir devredir. 15 yy sonlarından 20 yy başlarına kadar devam etmiş bir yazı dilidir.
doğu türkçesinin yeni gramer şekillerini içerir. farsça ve arapçadan transfer edilmiş dil bilgisi, gramer öğelerine ve kurallarına sahiptir. kelimelerin en fazla 5 te biri türkçedir.
Türkçemize islamiyet etkisiyle girmeye başlayan ama zamanla Türkçeleştirdiğimiz aidiyet duygusuyla alıp yararlamaya başladığımız Arapça ve Farsça kelimerin yoğun olarak kullanıldığı Türkçenin bir dönemidir. Ne kadar inkar edilirse edilsin Türkçe en verimli çağını bu dönemde yaşamıştır. Kelime haznesi, anlamlandırma açısından belki de dünyanın en zengin dilidir. Zordur ya da bana zor gelmektedir onu bilmiyorum ama altyapısız gerçekleştirilmeye çalışılan Öztürkçeleşme hareketi dilimize çok çok zararlı sonuçlar doğurmuştur.
Ama ve lakin dersini aldığım Osmanlı Türkçesi 1 dersinden de Osmanlı Türkçesi 2 dersinden de kaldım. Öğreneceğim seni Osmanlı Türkçesi!!!.
tarih bölümlerinde osmanli paleografyasi adıyla okutulur. bugün kıllanılmadığı için gerek yok gibi görülsede öğrenenin türkçesini geliştireceği bir gercektir.
tarafından kaleme alınmış ve üniversitelerimizde ders kitabı olarak okutulan eserleri alıp incelemelerini tavsiye ederim.
osmanlıca, bugün kullanmakta olduğumuz 'anadolu türkçesi' sözcüklerinin yaklaşık, %56'sına* da kaynaklık eden; arapça, farsça ve fransızca ağırlıklı yabancı sözcüklerin, türkmen-uygur-tatar-kırgız-kazak-azeri türkçesi sözcüklerle, gramer özellikleri açısından tam uyum içinde harc-edildiği bir 'dil'dir.
divan edebiyatı eserleri'ne; halktan kopuk ve anlaşılmaz olması dışında fazlaca bir eleştiri getirilememesinin temel sebebi de edebi eserler için sağladığı geniş sözcük haznesi ve gramer yapısında sağlanan bu büyük başarıdır.