osmanlı nın son dönemlerinde türkiye

entry1 galeri2
    1.
  1. günümüzdeki neo osmanlıcıların özlem duyduğu ülkedir.

    sürekli osmanlı'ya öykünenler için osmanlı'nın son dönemlerinde, o çok sevdikleri padişah vahdettin döneminde ülkenin ne halde olduğunun kısa bir özetini yapalım dedik.

    ortaya şu tablo çıktı;

    •Nüfus; 13 milyon civarı, bunun 10 milyonu köylerde yaşıyordu.

    •40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu.

    •Traktör sıfırdı, kullanılan alet karasaban’dı.

    •5 bin köyde sığır vebası vardı. Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.

    •iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu.
    Bebek ölüm oranı yüzde 48’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu.

    •Memlekette sadece 337 doktor vardı.

    •Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i Türk’tü. Diş hekimi, sıfırdı. Dört hemşire vardı. sadece 136 ebe vardı.
    ve Ortalama ömür sadece 40’tı.(kırk)

    •Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu ama Kiremit bile ithaldi. Adı; Marsilya kiremidiydi.

    •Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.

    •Toplam sermayenin sadece yüzde 15’i Türk’tü.

    •Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı; Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri…diğer sanayi işletmeleri ermenilerindi.
    kobiler ise yahudi ve rumların.

    •Elektrik sadece istanbul, izmir ve Tarsus’ta vardı.

    •Otomobil sayısı bin 490’dı.

    •Sadece dört şehirde özel otomobil vardı.

    •Ahali ineğine verecek saman bulamazken, vahdettin yıldız sarayında 18 yaşındaki yeni eşi ile düğün yapıyor, gerdeğe girmeye hazırlanıyordu.

    •o zaman henüz halife olmayan son halife abdülmecid efendi nü tablolar yapıyor, goethe'nin faust eserini hayranlıkla okuyordu.

    •Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu.

    •Arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.
    bergama'daki antik kent, koca bir kent komple berlin'e götürülmüştü.
    truva hazineleri de öyle...

    •günlük yaşam da epey zordu. halk kendi arasında anlaşamıyordu mesela.
    şöyle ki;
    Kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12:00 kabul ediyordu.
    Kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12:00 kabul ediyordu.
    Kimisi güneş batarken gurubi saat’i esas alıyordu,
    Kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu.
    “Saat kaç birader” diye sorduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.,

    •Kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi Rumi takvim kullanıyordu. Kimisinin Şubat’ı kimisinin Aralık’ına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi, ama farklı aylarda yaşıyordu...

    •Dirhem, okka, çeki vardı. Arşın, kulaç, fersah vardı. Ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz…
    yani Ölçülerimiz ortaçağ’dı.

    •Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
    yani halkın çoğu daha o zaman da dedelerinin mezar taşlarını okuyamıyordu.

    •Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi.

    •Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.

    •Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı.

    •Türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.

    •Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu.

    •Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi.
    Ülke bilim’den, ilimden, fenden bir hayli uzaktı.

    •600 sene boyunca Türkçenin ırzına geçilmiş, Osmanlıca denilmişti.
    Arapça, Farsça, Fransızca, italyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan Arapçayla Türkçe yazmaya çalışıyorlardı.

    •“Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” deniyor ya…
    ibrahim Müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz?
    Sadece 417’ydi.
    Bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı ki zaten, Müteteferrika da devşirmeydi, Macar’dı.

    •Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, 5 milyar adet satılmıştı.
    bu konuda Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”

    ha bir de unutmadan "toprak kaybettik falan diyenler var ya.
    işte osmanlı'nın son dönemlerinde elinde kalan toprak parçası;
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1114996/+

    bu da atatürk'ün kurduğu türkiye cumhuriyeti.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1114998/+

    hangisinin toprağı daha fazla?
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük