Ellerinden değil ayaklarından öpüyorum
Sebebim ustam koca babam
Sana yazıyorum ey gidi ihtiyar
Ellerinden değil ayaklarından öpüyorum
Köylüydün belki ama onurlu mamur
Bilirdin bir çok şeyi bir çok bilenden
Sıcaklar altında orak sallayan
Güneşten kavrulan teni bilirdin
Kendini bilirdin kendini
Onaltı yaşındaydım
Bir gün türkiye tanıyacak diyordum beni
Rençperiydim vahşi ve çılgın saflıkların
Gülerdim benden ileri ve geri olanlara
Dengesiydim her ikisinin
Çocuksu, saf, masum gülerdim
Birazda erkekçe
Onaltı yaşındaydım
Kırıldım belki defalarca bil ki eğilmedim
Utanmadım ruhuma çizilen resmin yırtılışından
Bir gül dalıydım koparılan
Çelik bir kol
Her fırsatta kasırgalaşan yellerinde
Yerlerinde yeller eser diyebilecek kadar büyümüştüm
Kırıldım belki defalarca bil ki eğilmedim.
Bu ezan hangi selaya çıkar baba
Nefesim acıyor.
Sözlerim gözde kaldı artık
Kaşlarım sual.
Duymasın güzellerin gülü can birazdan gideceğimi
Birikmesin gözlerinde intihar yüklü bulutlar
Ben de yolculuk telaşı var.
Bu ezan hangi selaya çıkar baba.