Şüphesiz ki 1901 yılında yaptığı, bir rahlenin üzerine oturan kadını tasvir ettiği ve kadının ayak uçlarında sağa sola fırlatılan kuran-ı kerimlerin olduğu tablodur.
Çeşitli defalar el değiştiren tablo; sırasıyla müzayedeci Aret Portakal, Mesut Hakgülen, Çiğdem Simavi tarafından satın alınmış olup son bilinen sahibi Demirbank. ancak arşivlerinde yer almasına rağmen banka tasfiye edildikten sonra koleksiyonda tablo ortaya çıkmamıştır ve nerede olduğu bilinmemektedir.
bu tablo osmanlı döneminde yapılmış olup kimse bu tablo sebebiyle osman hamdi bey'i linç etmemiştir. evet.
Tablo bulundugu yerde yakılmalı imha etmeli çünkü kuranı ayaklar altına alan bir eser sergilenemez ayrıca osman hamdide öteki tarafta cehennemin dibinden çıkmasın.
bi şeye tepki vermek için yapılmış olabilir, yani nefsin kuranın önüne geçtiğine dikkat çekilmek için, hikayeyi bilmeden iki tarafa da yorumlamak yanlış olur diye düşünüyorum.
Tablodaki Kitapların kur'an olduğuna dair hiçbir kanıt yok.
üstlerindeki yazılar seçilmiyor.
islam kültürünü bilen hiç kimsenin kur'an'ı yere atacağını sanmam.
Pek çok insanın kutsal buldugu bir şeyi Neden yere atsın?
Her arap harfli yazı dini içerikli değildir.
olmadığına dair de yok. sonuçta kadının bulunduğu yer bir cami mihrabı, üzerine oturduğu yer de kuran rahlesi. doğal olarak da ilk akla gelen kuran'ı kerim.
ayrıca bu hususta sayısız insan fikir yürütmüş ve bir karara varamamış.
--spoiler--
Osman Hamdi Bey’in, Abdülhamid istibdadının en yoğun olarak yaşandığı zamanda yaptığı Yaradılış (1901, 210×108, tuval üzerine yağlıboya) adlı resmin de L’Origine du Monde benzeri çalkantılı bir yaşam öyküsü var. Resmin röprodüksiyonunun görülmesi bile Türkiye’de neden hâlâ sergilenemiyor olmasının anlaşılması için yeterli: Bir mihrabın önünde, ayaklarının altında aralarında Kuran’ın da olduğu kutsal kitaplar saçılmış halde rahlede oturan hamile bir kadın. Resmin orijinalini sadece birkaç kişinin görebilmiş olmasından dolayı, taşıdığı tartışmaya açık anlamı üzerine bu güne dek yazılanlar oldukça sınırlı ve temkinli. En son, 2001 yılında TMSF tarafından el konulan Demirbank’ın koleksiyonunda görünen yapıtın şimdi nerede olduğu ise devlet sırrı. Ressamın birçok tuvalinde yaptığı gibi bu eserinin de kendi elinden çıkmış iki kopyası olduğunu biliyoruz
--spoiler--
ister kuran-ı kerim olsun, ister farklı bir kitap olsun, şu sağ alttaki kitabın bende yarattığı imaj; kuran-ı kerim olabileceğine dair. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1273742/+
mağaradan yeni çıkmış sözlük yazarlarının tartıştığı tablodur. osman hamdi bey tablolarında herkezin bildiği üzere ironiyi bolca kullanmıştır. kaplumbağa terbiyecisi tablosunda osmanlıda işleyişin ne kadar yavaş olduğunu hicvetimiştir.
bu tabloda ise ingiltere kraliçesinin mihraba ve kutsal kitapların üzerine oturtarak ortadoğu müslüman dünyasının tüm kutsallarının üzerine oturduğunu yerlebir ettiğini hicvetmiştir sayın yazarlar.
Söz konusu kitap son derece sıradan bir süslemeye sahip.
Kitaplığımdan rastgele seçtiğim tevfik fikret'in rübab-ı şikeste adlı kitabında bile var benzeri.
Yarın öbür gün yobazın biri eve gelip ortada görse kur'an'a saygısızlık ediyor diye başıma dert açacak yani.
Çok tuhaf tiplersiniz gerçekten. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1273791/+ http://i.hizliresim.com/VPYQly.jpg
Yere saçılmış kutsal kitaplar hakkında en ayrıntılı bilgileri yine Eldem veriyor: “Açık olanların birkaçının Kuran olduğu şüphesizdir. Kadının sol elbise kolunun altındaki parçalanmış kitapta hizip güllerinin yanı sıra bir sure başı tezhibiyle besmele de seçilebiliyor. Bunun altında, tablonun en sağındaki açık kitabın da keza Kuran’dan başka bir şey olmadığı anlaşılıyor. Aynı şey buhurdanın hemen sağ üstünde olan kitap için de geçerlidir. Fakat bütün bu kitapların arasında özellikle ilginç olan iki yazmayı ayrı ele almak gerekir. Bunlardan biri Sakiyâ Mevlâ’ya benzeyen bir türlü çözemediğimiz bir kitap başlığı olduğu anlaşılmaktadır. (Eldem Habertürk’te yer alan söyleşisinde, iki kişinin, Sakiyâ Mevlâ gibi okuduğu şeyin Budizm’in kitabı Sakiya Muni olabileceğini söylediğini belirtmiştir.) Diğeri Zend-Avesta diye bilinen ama aslında Zend-i Avesta diye okunması gereken Zerdüşt dininin kutsal metinlerini oluşturan Avesta’nın yorumundan ibarettir.
siz hala kuran değil, vırt değil, zort değil. az okuyun okuyun. evet.
Selamın aleyküm.
Ne garip kimse yazmamış ama tablonun son sahibi rahmetli mustafa koç'tur.
Mustafa koç vefat ettiğinde ak itler çalışma odasının duvarında bu tablo var diye mustafa koç'a saygısızca bir linç kampanyasına girişmişlerdi.
Bu kısa ön bilgiden sonra gelelim tablonun gizemine.
Efendim bu tabloda osman hamdi bey islama ve kurana saldirmamis, bilakis islamı ve müslümanları birtakım tehlike ve tehditlere karşı uyarmış dikkat çekmeye çalışmıştır.
Zaten osman hamdi bey sarayın resmi ressamı idi.
Sarayın resmi ressamı olan bir zatın da islama alenen hakaret ettiğini düşünmek abesle iştigal olur.
Neyse efendiler biz yine tabloya dönelim.
Osman hamdi bey mihrap adlı tablosunu 1901 yılında yapmıştır.
Tablodaki kadın ingiltere kraliçesi victoria hanım'ı temsil ve tasvir etmektedir.
Victoria hanım 1901 yılında ölmüştür ve osman hamdi bey de onun ölümü üzerine bu tabloyu yapmıştır.
Tabloda görüldüğü üzre kraliçe victoria bir kuran rahlesinin üzerine oturmuş ayaklarının dibinde de pek çok musaf bulunmakta.
Burada victoria'nın üzerinde oturduğu rahle "islam dünyasını" ayaklarının dibindeki kuranlar da "müslüman milletleri" sembolize etmektedir.
Hal böyle iken osman hamdi bey bize britanya'nın müslüman sömürgelerini ve islam dünyasına olan düşmanlığını anlatmaya çalışmış, islam dünyasının britanya'ya karşı birlik olması gerektiğinin mesajını vermiştir.
Bu tablo ile ilgili anlatacaklarım bu kadar.
Bir başka titanik efendi tablosunda görüşmek üzere hoşçakalın.
Kaplumbağa terbiyecisi tahlosuyla benzer bir mesaj veriyor. Hamile Kadın kuranı ve diğer doğu dinlernin kutsal kitaplarını ayaklarının altına almış rahleye oturmuş sırtını mihraba yüzünü batıya dönmüş. Yani diyor ki yeni nesil dinsiz (islam düşmanı) ve batıcı olacak. Yerdeki Kutsal kitapların arasında incil ve Tevrat olmaması manidar.
