psikolojik olarak faydalı olabilendir. yeme gibi içgüdüsel bir eylemi kestiğin zaman vücut tatmin yollarını kaybeder böylece asıl sorunlarını farkedebilir. ya da bu hayatta aslında hayat için var olmadığının farkına varabilir.
islam'ın şartlarından bir tanesidir. her ergen bireyin yerine getirmesi gereken bir farzdır. ancak, değinmek istediğim konu türk toplumunun oruca yaklaşımıdır. bakıldığında, ramazan ayında oruç tutmayan yetişkin bir bireye yaklaşım bazen çok sert olabiliyor. belki haklı bir yaklaşım ve eleştiri fakat, normal zamanda namaz kılmayan bir bireye aynı sert yaklaşımda bulunulmuyor. sonuçta ikisi de farz. ''namaz kılıyor musun?'' diye sorulduğunda ''kılmıyorum'' cevabından sonra alınacak tepki ve maruz kalınacak bakışlarla, ''oruç tutuyor musun?'' sorusuna verilen ''tutmuyorum'' cevabından sonra maruz kalınacak bakışlar arasında dağlar kadar fark var. madem ikisi de farz, ikisi de yapılması gerekiyor, neden aralarında ki bu fark? neden insanlar namaz konusunda rahat davranabiliyorken oruç konusunda yeri geldiğinde oruç tutmadığını gizlemek zorunda hissediyor? başlı başına bir ironi.
4-5 yaşımdayken hergün öğlene kadar tutardım. tabi kahvaltıdan sonra başlardı orucum. dedem de iki günkü yarımları bağlar ve tek bir oruç yapardı. sevgili dedem, özledim seni. şimdi tutmadığımı görsen kızardın heralde!
niye bu kadar eleştirildiğini anlamadığım, aileyi tek bir sofraya aynı anda toplamasının bile bence büyük faydalı olduğu bir dini ibadetten çok daha yüce bir eylem.
-lan ramazan niye oruç tutuyon sen?
-alışkanlık işte.
-sen niye tutuyon ahmet?
-bi deneyeyim dedim, merak ettim. sen hiç tuttun mu lan?
-allah şükür hiç tutmadım.
'' Milyarlarca insan kendine eziyet etmiyordu. Orucun içlerinde
uyandırdığı mutlak acizliği tadıyorlardı. Bizi biz yapan
acizlikti.Bizler, ölümü öldüremeyen birer hiçtik. Hiçliğimizde tecelli
ediyordu tüm anlamlar, tüm hikmetler... cümlesi aklımdan geçerken tam o
sözü ettiği mekânın önünden geçiyordum. Dükkânda satılan dondurmadan
milyon kat daha lezzetli geldi o an acizlik. ''
Kuran-ı Kerim'in Bakara Suresi'nin 183,184,185 ve 187 numaralı dört ayetinde oruçla ilgili tüm bilgiler verilir. Bu dört ayeti inceleyen kişi oruçla ilgili bilmesi gereken her noktayı öğrenir. Bu ayetler şöyledir:
183-Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi, sizin de üzerinize yazıldı. Umulur ki sakınırsınız.
184-Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Zorlukla dayananlar, fidye olarak bir yoksulu doyurmalıdır. Kim gönülden bir hayır yaparsa, bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız bilirseniz sizin için daha hayırlıdır.
185-Ramazan ayı ki; insanları doğru yola ileten, apaçık ve ayırt edici olan Kuran onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya tanık olursa, onda oruç tutsun. Hasta ya da yolculukta olanlar tutamadığı gün sayısınca diğer günlerde. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu, sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola ilettiğinden dolayı Allah'ı yüceltmeniz içindir. Umulur ki şükredersiniz.
187-Oruç gecesi kadınlara yaklaşmanız helal kılınmıştır. Onlar sizin giysiniz, siz de onların giysilerisiniz. Allah sizin benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tevbelerinizi kabul edip, sizi bağışlamıştır. Artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinde beyaz iplikle siyah iplik ayırt edilinceye kadar yiyin için, sonra da orucu geceye kadar tamamlayın...
2- Bakara Suresi 183, 184, 185, 187
Arka arkaya gelen bu dört ayetten orucu öğreniyoruz. Bu ayetleri incelersek oruç hakkındaki tüm bilgiyi öğrenmiş oluruz. Bu ayetlerin de ışığında orucu şöyle değerlendirebiliriz:
1- Oruç Kuran'ın emrettiği, üzerimize yazılmış bir farzdır.(2 Bakara Suresi 183)
2- Oruç Ramazan ayında tutulur.(2-Bakara Suresi 185) Ramazan Kuran'ın indirildiği aydır ve oruç bu ayın günlerinde tutulur.
Ramazan, Ay takviminin bir ayıdır. Ay'ın hareketlerine göre belirlenir. Ay'ın görünmesiyle başlayan bu ayın başlangıcını astrolojik hesaplarla aylar, hatta seneler önce bilebiliriz. Günümüzde bu ayın başlangıcını takvimlerle çok önceden ve çok rahat bir biçimde bildiğimiz için Ay'ı gözetlememize gerek kalmamıştır. Günümüzde Ay ve Güneş tutulması gibi çok daha kritik gök olayları bile senelerce önceden, hem de nereden en iyi gözlemlenebileceğiyle beraber bilinmektedir. Bazıları "Biz takvimlere itibar etmeyiz, Ay'ı gözetleriz, gök yüzünde Ay'ı gördüğümüz zaman, Ramazan ayı başlar" demişlerdir. Üstelik Ay'ı ilk görene ödüller de vaat edilince, ne hikmetse her sene takvimden bir gün önce Ay'ı gördüğünü iddia edenler çıkmış ve Müslümanlar'ın kimi Ramazan ayına bir gün önceden başlamışlardır. Son zamanlarda bu hatanın düzeltildiğini ve astronomiye dayalı hesabın geç de olsa bazılarınca da kabullenildiğini görüp seviniyoruz. Yoksa her sene Ay'ın görülmesinin mümkün olmadığı bir gecede Ay'ı, ödül için bir gün önceden gördüğünü iddia eden birinin çıkması yine devam edecekti. inşallah artık bu komediye son verilir ve bilimden yararlanmanın Allah'ın bir rahmeti olduğu anlaşılır.
3-Hastalık, ya da yolculuk sebebiyle oruç tutamayanlar tutamadıkları günlerin sayısı kadar başka günlerde oruç tutarlar.(2-Bakara Suresi 184) Buna karşılık orucunu kasten bozanın arka arkaya 61 gün oruç tutması gerektiği uydurma hadis ve mezheplerin bir izahıdır, Kuran'da böyle bir izah geçmez. Kuran'da, hacla ilgili bazı eksikliklerde orucun fidye olarak tutulması (2-Bakara Suresi 196), yanlışlıkla ölüme sebebiyet verip, köle affetme cezasını yerine getiremeyenlerin iki ay kesintisiz oruç tutması (4-Nisa Suresi 92), yemin bozanların kefaret olarak oruç tutması (5-Maide Suresi 89), hacda avlanma yasağını çiğneyenin kefaret olarak oruç tutması (5Maide Suresi 95), hanımlarını cahiliye adetlerinde olduğu gibi anası, kız kardeşi gibi yakın akrabası ilan edip, boşanmaya kalkmanın cezası olan köle azadını yerine getiremeyenlerin, kesintisiz iki ay oruç tutması geçer (58-Mücadele Suresi 4). Görüldüğü gibi Kuran, bazı suçların cezasında orucun, suçun dünyevi bir karşılığı olarak tutulmasını söyler. Tüm bu detayları veren Allah, orucun kasten bozulmasının iki ay kesintisiz oruç tutma gibi bir cezası olsaydı, bunu da açıklardı. Madem ki açıklamamıştır; böyle bir ceza yoktur. Yukarıdaki suçları incelersek, bu suçlardan kiminin oluşma ihtimali binde birden bile az bir ihtimaldir. insan hayatında olma ihtimali bu kadar az olan şeyleri açıklayan Allah’ın, kişilerin kasten oruç bozması gibi olma ihtimali çok daha yüksek olan bir olayın özel bir cezası olması gerekseydi, bunu açıklamamış olması hiç mümkün müdür?
4-Oruca zorlukla dayananlar bir yoksulu doyuracak kadar fidye verirler.(2-Bakara Suresi 184) Bazı mezhepçiler "zorlukla dayanma" ifadesini yaşlılık, iyileşmeyen hastalık gibi ifadelerle sınırlamaya çalışmışlardır. Bu şekildeki yorumlar, Allah'ın ifadesini şahsi görüşle sınırlamaya çalışmanın bir ürünüdür. Eğer gerekseydi Allah kendisi bu sınırlamayı yapardı. Allah oruca zorlukla dayananların, bir yoksulu doyuracak şekilde fidye vermelerini öngörmüş ve zorlukla dayanmaya bir kayıt getirmemiştir. Herkes 2-Bakara Suresi 186. ayetinde belirtildiği gibi Allah'ın bize yakın olduğunu unutmadan değerlendirmesini yapacaktır. 2-Bakara Suresi 185. ayetin sonundaki oruç tutmanın bizim için daha hayırlı olduğu göz önünde bulundurularak "zorlukla dayanma" ifadesi değerlendirilir. Yoksulu doyurmak isteyenlerin, yoksulu neyle, ne kadar, kaç öğün doyuracakları hususlarını belirlerken aynı ayetteki "Gönülden hayır yapanın kendisi için hayırlı olacağı" ifadesini göz önünde bulundurulmasında fayda vardır.
5-Orucun vakti tan yerinin ağarmasıyla başlar. Bu vakitte (tan yerinde) siyah ipliğin beyaz iplikten ayrılması ifadesi açıklanırken; tan yerinde beyazlığın, ufukta yatay uzanan bir ip gibi görülmesinden dolayı, tan yeri ağarmasına ip dendiği söylenir. Ayrıca kimileri Arapça'daki "hayt(ip)" kelimesinin mecazen renk anlamında kullanıldığını söylerler. Bu açıklamalarla ve "sizce" ifadesiyle, orucun başlangıç vaktinin tan yerinin hemen başı değil, aydınlık ve karanlığın birbirinden seçilebildiği zaman olduğu söylenmiştir. Şimdiki takvimlerde orucun başlangıcı tedbiren tan yerinin hemen başı olan ilk ışık belirtileriyle başlamaktadır. Yani bu izahlara göre orucun başlangıcında bir miktar daha esneklik olduğu düşünülebilir. Orucun süresi geceye dek devam eder. Kuran'da günün gece ve gündüz diye iki kısım olduğunu görüyoruz. Orucun bitiş zamanı gecenin başı yani gündüzün sonudur.(2-Bakara Suresi 187)
6-Oruç gecesi kadınlara yaklaşabileceğimiz söylenir.(2-Bakara Suresi 187) Yaklaşma kelimesi mecazi anlatımlı bir kelimedir. Kadın erkek cinselliği için aynı şekilde Türkçe'de de "beraber olma" gibi deyimler kullanılmakta, bu deyimle cinsel ilişki kastedilmektedir. Yine 2-Bakara Suresi 187. ayette orucun başlangıç vaktine kadar yiyebileceğimiz ve içebileceğimiz söylenir. Böylece orucu oluşturan üç unsur olan: 1- Yememe 2- içmeme 3- Cinsel ilişkiye girmemenin, oruç vaktinde yerine getirilmesi anlaşılır. Belirtilen zaman dilimi içinde bu üçünün yapılmamasıyla oruç gerçekleşir. Orucun bitiş vakti olan gecenin başlangıcından sonra bunlar serbesttir. Kan vermenin, kusmanın, küfretmenin, kavga etmenin orucu bozduğu şeklindeki izahlar uydurmadır. Orucu oluşturan unsurlar bellidir. Yeme, içme ve cinsel ilişki dışında hiçbir şey orucu bozmaz.
Görüldüğü gibi Kuran'ın anlattığı oruç, Kuran'ın bu dört ayetinde açıklanmıştır. Bu ayetler dışında oruçla ilgili izahlar gereksizdir. Oruç adına ne anlaşılacaksa bu dört ayetten anlaşılmalıdır."]
14.08.2010un yarısını uykuyla geçirmeme sebebiyet vermiştir. saat 17:00da uyandım. rüyamda oruç tutuyodum.
(bkz: sadece yazarı ilgilendirecek derecede subjektif entry girmek.)
oruç açlık ve cinsellikle alakalıdır neden derseniz;Çünkü bütün kötülüklerin anası bu ikisidir.
Ev (beyt) ve hukuktan (şeriat) sonra en önemli insanlık hamlesi ahlak fikrinin doğuşudur. Ahlak, insanın kendini içsel tutuşu ile ilgilidir. Bu nedenle oruç ahlakın kök dinamiğidir. Demek ki insanı hayvandan, şehri ormandan ayıran üçüncü temel vasıf kendini tutmayı bilme yani bir huyu ilke/kural edinme veya bir ilkeyi/kuralı huy edinme demek olan ahlak fikridir.
Ahlak, hukuk gibi dışarıdan bir yasaklama değildir. insanın içten kendini tutması, sorumluluk yüklenmesi ve çevresine, özellikle de hemcinslerine karşı şunu yapmamalıyım, bunu etmemeliyim demesidir.
insanlarda ilk tabular; yeme içme ve cinsellikle ilgilidir. Tabu; Freud'un sandığı gibi ilkellik değil; ilkellikten insanca yaşama geçişi sağlayan, kendini tutuşlardır. ilkel insanlar hiçbir tabusu (yasağı, dokunulmazı, ilkesi) olmayan insanlardır. insan eti ve leş yerler, kan içerler, önüne gelenle yatarlardı. insanlığa geçişle birlikte bunlar dokunulmaz ve yasak oldu.
Demek ki insan dediğimiz kendini tutmasını bilendir.
işte oruç bize bunları öğretir. Bu nedenle aslında insan orucu değil; kendini tutar. Kendini tutmayı öğrenir. Oruçla bize bunun talimi yaptırılır.(ihsan eliaçık hocaya saygılar).
mantik hatasina sahip olaydir.ac insanlarin halini anlamak icin yapilan bir eylem olan oruc,16 saat yemek yemeden su icmeden durulup sonra aksam ziyafet vermek olmamalidir.ac insanlarin onune boyle bir sofra asla gelmez ne ramazanda ne de normal zamanlarda.
"bütün gün aç durup, akşam ne yiyeceğinin hayaliyle yaşayıp, iftar olunca da öküz gibi ne bulursa yemek" olmaması gereken bir kavram. çoook küçükken öğrendik biz; oruç tutmak fakirin, açın halinden anlamak, nefsi kontrol etmek içindi. yani aslı buydu. ama sonraları ramazan sofraları oldu, insanlar sadece kendisini doyurdu, aç yine aç kaldı. hayatta birşey yapılacaksa gerçek amacı için yapılmalı, saptırılmamalı. ama nerde bizde.. oruç tutmayanı gavur diye belle, ana avrat düz git, sonra da "ben oruç tutuyorum sevap işliyorum" de. olduu...
toplumlarda bulunan kutsal yiyecekler 'yasak'lardan doğar.
'yasak elma' kültü.
bazı yiyecekler yasaklanırken bazıları helal olarak kabul edilir,
ya da yiyeceklerin 'bazı' zamanlarda yenmesine izin verilir.
bu yasakların sembolikleşmesinden dolayı 'oruç' olgusu ortaya çıkmıştır.
''Yavrum benim,demişti, ne zamana dek yiyeceksin içini,
yemeyi içmeyi unutup,ağlaya sızlaya ?
Bir kadınla sarmaş dolaş olmak iyi şey,
neden bundan yoksun ediyorsun kendini '' *
''ölü yakını; cenaze sonuna kadar yeme, içme, uyuma ve cinsel ilişki yasağına bağlı kalır.'' bu eski toplumda 'iç yamyamlığı' yasaklamanın da ifadesidir.
toplum birimleri ayın belirli zamanlarında birbirlerine kurban* verirler
ve kurbanların geldiği toplumun mensupları kurban'dan yemez.
insan kurban etme, eski toplumun yaşayış biçimine ve yasaklar listesine örnektir.
'tanrı; evren'i, gökleri, yerleri 6 günde yaratmıştır ve
7. günü dinlenmeye bırakmıştır.' **
7. günde çalışılmayacak, dinlenilecek, çalışanlar öldürülecek*
ve kimse çalışmadığı için de herkes aç kalacak. yas tutacak,ölülerine ağlayacak.
dinlenme günleri; bir ayın her 7. günü gerçekleştiği ve ritüel bir olgu haline geldiği
ve zamanla diğer yeme-içme yasakları ile de birleştiği için zamanla daha uzun
süreli yememe-içmeme haline yani 'oruç'a dönüşmüştür.
oruç, yasaklar silsilesinin sonucudur. nefsi terbiye etmekle alakası yoktur.
gün boyu aç kalıp, iftarda yemeğe saldırmak nefsi terbiye değildir.
organizma için de pek sağlıklı olduğu söylenemez.
''Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı... Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın.'' *
yani oruç olgusu hakkında yazılanlar/söylenenler, yasaklar/helaller değişmiş durumda.
toplumların yaşayış biçimlerine bakıldığında yasakların, ritüellerin,
geleneklerin değişimine ve oluş biçimlerine göre 'yeme-içme' yasağının
yani 'oruç'un hangi kaygılardan, maddi koşullardan ve kabullerden ortaya
çıktığı ve 'nefs terbiyesi', 'açın halinden anlama', 'ruhu temizleme' gibi
söylemlerin arkasına sığınarak, nasıl 'inanç' haline geldiği görülebilir.
oruç insanın nefsine ve iradesine hakim olarak allaha yaklaşma ibadetidir. milyarlarca müslümanın özellikle de yaz sıcaklarda aç susuz kalması birçok insan tarafından anlaşılamamakta biçok insan tarafından da inandığınız tanrı sizi aç susuz bırakıyor, size eziyet ediyor gibi farklı bir açıdan yorumlanmaktadır.
oruç tutan kendi isteği ile ve bunu bir ibadet olarak yapmakta bu sayede hem emre itaat etmenin huzurunu yaşamakta hem iradesine hakim olmayı öğrenmekte hem de aç susuz kalan fakir insanları anlayabilecek duyarlılığı kazanmış olmaktadır.
orucu sadece aç kalmak, eziyet olarak gören insanlar için ekşi sözlükte yazılan yorumlardan biri gerçekten hoştur;
--spoiler--
134.nasıl ki bir öküz treni bir noktadan bir noktaya hareket eden bir demir yığını olarak değerlendiriyorsa oysa tren aynı zamanda insanları birbirine kavuşturan bir ulaşım aracı ise oruç ta kimileri için kendini aç susuz bırakan enayi yığını iken aynı zamanda tutan için bir ulaşım aracıdır.
öküz haklı mıdır? bence haklıdır. lakin öküzdür.
--spoiler--
oruç tutmayanın oruç hakkında yorum yapması tamamen onun içeriğini ve insanda oluşturduğu maneviyatı bilmemesinden, anlayamamasındandır. bu sebeple eleştiri ve karşıt görüşlerine sabrınız elverdiğince hoşgörü ile bakılmalıdır.