Hiçbir şeyi özellikle dini olguları tam olarak bir mantığa oturtamazsınız.
Oruç her ne kadar dini bir olgu olsa da bilimsel olarak da faydasının olduğu aşikar.
Vücudun kendisini toksiklerden arındırması için yılın belli dönemlerinde 10 saat gibi bir süre hiçbir şey yemeyip içmemek bedene çok iyi gelen bir durum.
Dini olarak yapmasanız da öğünleri ertelemek diye de tanımlayıp uygulayabilirsiniz.
Oruç tutmak, ruhu ve bedeni dünyevi isteklerden uzak tutmak, nefsi terbiye etmek ve nimetlere şükr etmek diye tanımlayacak olursak. Aslında gerçeğin tam da böyle olmadığını söyleyebiliriz. Madalyonun diğer tarafında bambaşka bir durum ortaya çıkıyor.
Şöyle ki, Oruç tutan herhangi bir insan, kendini dünyevi haz ve isteklerden uzak tutarken bir taraftan farkında olmadan bu isteklere karşı normal bir insandan daha fazla değer biçmek durumunda kalır. Yani bir insan, oruç tutup suyun, ekmegin değerini anlamak, nefsi terbiye etmek isterken bir taraftan, açlığın, susuzluğun vs. etkisiyle zihninde bunlara karşı fazladan bir değer yargısı oluşturur.
Bu değer yargısı da, hepimizin sandığı gibi açların, fakirlerin durumunu anlamak veya nefsini terbiye edip nimetlerin kıymetini bilmek değil de, ruhun ve bedenin isteklerine keskin bir şekilde set çekerek, nefsi daha iştahlı ve daha savunmasız hale getiriyor.
Siz buna, bir ay oruç tutup, 11 ay iftar sofrasında oturmak da diyebilirsiniz. Ne mutlu ki, aklıyla düşünenlere.
aslında tam olarak fakirleri anlamak değildir. işin içinde o da vardır ama bu kadar basit değil daha kapsamlıdır. asıl amaç nefsi kırmak ve terbiye etmektir. nefsini terbiye eden insan da zaten fakiri anlar yardım eder.
sadece sabretmek değil, ayrıca dayanışma, yardımlaşma ve akraba ilişkilerini güçlendirme olarak bakılırsa sosyal ilişkileri kuvvetlendiren bir durum olarak da bakılabilir.
saymakla bitmez, insan bedenine faydaları aşikardır. manevi olarak da bir çok güzellik müjdelenmektedir. Lakin meseleyi çarpıtarak tutmamaya mazeret aramak ise cahilliğin dik alasıdır.
Hani bir an için mantığının olmadığı düşünülse bile paşa gönlüm öyle istiyor varmı daha ötesi benim bedenim benim kararımdır.
eğerki bütün ibadetlerini yapıyorsa saygım sonsuzdur ama, sen git karı kız kes oruç tutmayana dinsiz de onun bunun hakkını ye git oruç tut, siktir git demek istiyorum.
bu zamana kadar anlamayanları anlayamıyorum dememe sebeb olan durum. ulan adam anlamaz mı be orucun ne olduğunu allahın emridir sen allahın kulu değil misin yavşak.
fakirlerin halinden anlamak? nefsi biraz olsun terbiye etmek?
siz yiyor musunuz bunları? hayır ben her iftar sofralarına baktığımda bu ikiyüzlülüğü görüyorum da ondan yiyemiyorum herhalde ama siz yiyorsanız afiyet olsun: uludağsözlük için iftar vakti buyrun.
oruç tutmayanın, sıcak ve uzun günlerde aç susuz allah'ı zikrederek, gün sonunda iftarını açıp, demek ki ekmeği yemeği olmayanlar neler çekiyormuş diyerek şükür etmeyenlerin hiç bir zaman anlayamayacağı mantıktır.
oruç tutmak mantık yürütmeyi gerektirmez. akıl sahibi her müslüman oruç tutmak mükellefiyetindedir. zira bu tam bir ibadet vazifesidir. eğer oruç tutmanın mantığını araştıracak olursan maneviyatından çıkmış olacaksın vazifenin. zira akıl ile mantık birbirinden biraz yol ayrımlıdır. oruç tutmayı perhiz mahiyetinde düşünüp sadece yemek yememek manasına getiren her bünyenin yaptığı ibadetten çıkaracağı tek hisse akşam ezan vaktinin kaçta okunduğu olacak. velakin orucun tüm maneviyatı senin zatının özünde saklıdır her ibadetten kapabileceğin huşunun derinliği gibi. akıl ile orucun derinine inip zatını koruyabilirsin. midede yaratılan boşluktan ziyade ruhi boşluğu özümseyip ibadete yaklaşmak uzun yıllardır söylenen ama doğruluğu kati olan bir önermedir zira istenen bu. işte tam bu huşuyu yakalayabilmekte bir hidayet ister. rabbim tüm müslüman alemine ve bir nebze olsun içinde teslimiyet barındıran herkese hidayet nasib etsin.
hayırlı ramazanlar.
aranmaması gereken mantıktır. din, inançla alakalıdır. insan kalben inanır ya da inanmaz. kalben inandığın bir dinin buyruklarını yerine getirmen kadar makul, tutarlı bir şey de yoktur. ramazan geldi ya artık boku çıkar bu mevzuların.
kimse oruçtan ölmemiştir, oruç tutabilecek sağlıklı insanlara farzdır. oruç bir samimiyet testidir. oruç kulun rabbi karşısında kulluğunun sınanmasıdır.
kul imtihan edilir, şeytan gibi mazeret mi üretecek yoksa (bkz: adem) gibi itaat mi edecek.
ne mutlu rabbine bağlılığında samimi olup kurtuluşu isteyenlere.
inananların fakirlerin halinden anlamak olarak nitelendiridikleri hadisedir asıl amaçları cehennemde cayır cayır yanmamaktır. lakin fakirlerin halinden anlayacak olan insan iftarda pastırmasından havyarından hicbir orta duzey yiyecek icecek kullanmamalidir. parası olupda iftarda istedigini yemeyen müslüman yoktur.
sabır göstermek, empati kurmak ve tabi inanarak eyleme dökmek. haa adam tutmaz o ayrı, o da beni bağlamaz.
onun inancı ona, benim inancım bana. kimse kimseye gölge etmesin, başka ihsan istemez efendim.
Yaradan'a olan bağlılığı kendi halince göstermektedir. 1 ay fakir kalıp, akşam iftarda tıka basa yemekle tabi ki fakirlerin ruh hali anlaşılmaz. bana kalırsa, oruç tutmanın ardında, 1 ay boyunca manevi bir havaya bürünüp, burada kazanan melikeleri diğer 11 aya sirayet ettirmek vardır. çünkü insanda hayatı boyunca olması gereken özellikler günlük hayatta zaman zaman unutulurken, ramazanda daha çok akıllara gelmektedir. yalan söylememe, küfür etmeme, saygılı ve hoş görülü olma, diğer ibadetlere daha çok dikkat etme.. yani biz orucu değil, oruç bizi tutuyor. mantık budur kanımca.