bugün mustafa mutlu'nun yazısında anlattığı, izlediğimde beni de şoke eden yağmacıların talan ettiği yağmaladığı eşyaların sahibi.
bu pişkin, akbaba, yağmacılar bir de kılıf bulmuşlar kendilerine. dinsizlerin mallarını topluyorlar.
muhabir soruyor: "Selde onlarca vatandaşımız öldü, siz başkalarının malını alıyorsunuz... Neden?
yağmacı : " Oruç tutmadıkları için onları sel aldı."
oruç tutarak nefsini terbiye etmesi istenen bu insanlar, gün boyunca birşey yemeyerek oruç tuttuğunu sanan karanlık cahil insanlar, yağmasının, hırsızlığının üstünü din kisvesiyle örtüyorlar. inanıyorlar bu söylediklerine, şeyhleri tarafından inandırılıyorlar.
bu karanlık, cahil insanların şeyhlerinden biri, dünün din bezirganı, bugünün teke tek pogramı sempatiği cübbeli ahmet hoca bakın yıllar önce ne demişti 17 ağutos izmit depremi için:
"imam hatiplerin kapatılmasının Resmi Gazete'de çıkan kararı ne gündü? 17 Ağustos 1998. 17 Ağustos 1999'da ne oluyor? Deprem! Günü de mi rastlantı? Merkez üssü de mi raslantı? Saati de mi rastlantı? Allah depreme emretti, şuraya dokun, şuraya dokunma. Türkiye'deki faizin yüzde 80'i Adapazarı'nda. Fuhuş sektörü Yalova, Çınarcık sahil boyları. Mevla, faiz ve zina yuvalarına vurdu!"
çok tehlikeli beyinler bunlar, çok.
edit: ha bir de orospu çocuğu oldukları halde bu sele kapılmayanlar var ki, o konuya girmiyorum şimdi.
evet oruç tutmadıkların için sele de kapılır bu insanlar yakında kıyamet de sadece onların orda kopar. haklılar tabi bunu söyleyenler. ama hem oruçlu olup hem de yağma yapanlar cennetin en güzel yeriyle ödüllendirilirler. (!)
ankara'ya yağmur yağmamasını ahmet necdet sezer'e bağlayan yarımakıllılarla aynı modelde olan kalasın söylediği söz (gerçi dindar biri cumhurbaşkanı olunca da yağmur yağmadı ya neyse).
"Cahil ile konuşacağına, alim ile taş taşı." demiş atalarımız...
Önemli olan vehameti büyük cehaletlerde bulunulmaması... Herkesin bilmediği konular vardır, biz de dahil... insanın bilmediğini bilmesi, ve bilmediği konular hakkında yorum yapmaktan sakınması gerekirken özellikle dini meselelerde Sorgulamayı ve eleştirmeyi bilenler, din konusuna geldikleri zaman malesef damdan düşer gibi hiç alakası bile olmadan yorumlarda bulunuyorlar aydınlığın üzerine serpiştirilmiş ışık geçirmeyen kalın karanlık bir perdenin içinde. bu adamlara sorsanız dünyanın en bilgini kim diye "benim" diye cevap verir. bildiğini sanıp, kendini haklı ve doğru gören insan türü söylemi... en kötüsü de, kendi bilgisini doğru sanır, çıkışsız karanlık; kör bir kuyu işte.
sele kapılma ile kan şekeri korelasyonu arasındaki bir grafiklendirmeyle çözülebilecek ithamlara maruz kalan insanlardır.eğer ilişkilendirme doğruysa,bundan sonra yağmur yağmaya başlayınca yemek yemeyi kesersin sonra da camdan dışarı "sksen bişey olmaz bize bu saatten sonra" diye hülyalı hülyalı bakarsın olur biter.hatta metafizik bir kavrama yaranma motivasyonu ile yapılan ibadetlerin tümünü kapsayacak bir araştırma yapılırsa bu durum daha da geniş bir açıdan değerlendirilebilir ve başka çözüm yöntemleri sunulabilir.Ne bileyim mesela deprem zamanı hemen bıçağı kapıp koyuna,kuzuya koştuğunda atmanın etkisinden kurtulunabildiği falan kanıtlansa hepimiz rahatlarız,oturur evimizde yaya yaya çekirdek çitleriz.Güzel olmaz mı? Bence gayet güzel olur.
Aslında ortada tehlikeli olabilecek bir beyin yoktur, asıl tehlikede burdadır zaten. cemaat çocuklarına uygulanan ve yıllar süren aşamalı bir beyin aldırma seansı sonrasında kendi zombi clanlarını kurmaktadırlar.
