geleneksel türk tiyatrosu'nda karagöz oyununun meydana inmiş şekli sayılabilir. ortaoyunu'ndaki pişekar hacivat'ın,kavuklu ise karagöz'ün karşılığıdır. (bkz: karagoz) karagöz'de olduğu gibi oyun konularının sözlerini sanatçı oyun sırasında yaratır.
Geleneksel Türk doğaçlama halk tiyatrosu. Ortada oynanır. Baş kişileri, aynı zamanda oyunun yönlendiricisi olan Pişekar ile oyunun baş güldürücü tipi Kavuklu'dur. Dekor olarak 'Yeni Dünya' denilen,iki yada üç kanatlı bir paravana, bir de 'Dükkan' denilen, önünde alçak hasır iskemlesi bulunan peyke vardır. Kendine özgü bir yabancılaştırma estetiği ile seyircinin her an tiyatroda olduğunu anımsatır.
bir nevi hacivat-karagöz olarak nitelendirebileceğimiz kavuklu ve pişekâr'ın oyunudur orta oyunu... kavuklu, karagöz'e; pişekâr, hacivat'a benzer.
tiyatrodan farklı olarak daha yaratıcı ve bağımsızdır. belli bir metne bağlı değildir genellikle, ana yapı bellidir ve içini doldurmak oynayanların maharetine kalmıştır. yine tiyatrodan farklı olarak sabit bir dekor yoktur. bir meydan oyunu olarak algılanabilir: zaten adını da buradan almıştır.
orta oyunda usta-çırak ilişkisi vardır. kavuk devriyle ilerleyen bir ilişkidir bu. bu oyunun piri olarak kabul edilen ismail dümbüllü kavuğunu münir özkul 'a devretmiştir. kesin olmamakla birlikte münir özkul'un da ferhan şensoy 'a devretmiş olduğu söylentiler arasındadır.
karagöz-hacivat(gölge oyunu) ve meddahlıkla birlikte geleneksel türk tiyatrosunun temel taşıdır.
gölge oyunu çok az temsilcisi kalmış olmasına rağmen kısmen devam etmektedir.
gölge oyunu şeklinde olmasa da canlandırma yoluyla karagöz-hacivat oyunu sadece ramazanlarda da olsa bir nebze hatırlanmaktadır.
meddahlık ise toplumsal değişimle birlikte stand-up denilen tek kişilik gösterilere evrilmiştir.
tabi ki stand-up la ikisini bağdaştırmak çok doğru olamayabilir ama benzerlikler kurulabilir aralarında.
ortaoyunu ise maalesef tamamıyla unutulmaya yüz tutmuş neredeyse kaybolmuştur.
adı sadece ferhan şensoy'un tiyatro grubu olan orta oyuncularda yaşamaktadır.
bir zamanlar anadoluda, osmanlı devrinde şahane bir halk tiyatrosu geleneği vardı. bir çok kavim, din iç içeydi tabi. ermeniyi canlandıran bir karakter ortaya çıkar, oyununu oynardı. bu karakter üzerinden, ermenilerle dalga geçilirdi. en çok da, oyunu izlemeye gelen ermeni arkadaşımız gülerdi. sonra kürt bir karakter, arap, sonra türk, rum.. böyle giderdi.. herkes sahnede kendini görür, hem kendine, hem de diğerlerine gülerdi.
bugün, bir televizyon programım olsa, ve mesela konyalı bir karakter olsa ve bu karakter üzerinden konyalılarla dalga geçsek, konyalılar ayaklanır. hataylı, erzurumlu bir karakter yaratsak.. mesela kürt bir karakterle, kürtlerle dalga geçsek, kanala mesajlar yağar, faşistler diye. arap bir karakterimiz olsa ulusalcı oluruz, izmirlilerle dalga geçsek ertesi gün izmirliler yürüyüş düzenler. ermeni karakter yaratamayız bile, anadoluda ermeni kalmadı.