anadolu lisesinde ya da kolejde okuyan nesildir. ortamı güzel olsa bile 7 yıl her eğitim dönemini aynı binada geçirmek, uyuz hocaların birçok kez derse gelmesi, okul müdürünün her törende en az 40 dk konuşması gibi sebeplerden ötürü bir hayli canı sıkılan nesildir. hele bir de okulunuz dağ başında olursa işkence boyutunu alır.
bir de bunların sadece liseyi anadolu lisesinde okuyanları vardır ki onlar bile prep-b olmak suretiyle 1 senede ingilizce yagmuruna tutulmuşlardır. iyidirler, hoşturlar sonraki sınıflarda ingilizce ders sayısı düşse de yine de sağlam ögrenmişlerdir bu ikinci lisanı. teşekkürlerini sunarlar. kime? (bkz: haydarpasa lisesi) (bkz: ayse gulsen aydogan)
birçok kişi üniversitede ingilizce-almanca öğrenip sağa sola hava yaparken 'lan tarrraaaam biz daha onbir yaşında konuşuyoduk bunu, kime artistlik yapıyosun' diyebilen kişilerdir... ayrıca, bir okulda büyümeyi tam anlamıyla yaşayan nesildir... kendinden altı yaş büyük ablalarla abilerle okumak hakikaten insana öğretir ciddi anlamda bir şeyler... güzeldir be...
türkçeyi tam sökememişken ingilizce bombardımanı altında kaldığım dahil olduğum nesil.7 sene sonunda ne tam inglizce neden tam türkçe biliyordum benimkisi ingliz aksağınıyla türkçe konuşmaktı.**
- 1.50 boylarındayken , o sene ilk defa alınan o ceketini giydiğinde kollarını yaklaşık bir el mesafesi kadar geçmektedi. ''anne bu çok büyük! ben bunu giymem!'' dediğinde kendisinde türk aile yapısının bir gereği olan 'tasarruf' alt yapısını oluşturacak yegane cümleyi tanıma fırsatı buldu; ''seneye de giyersin oğlum...''
- 2 senede bir yenilenen ceketi ,gri pantolonu ve olağanüstü lacivert kravatı ile devam edeceği bu okulda ,ilk senesinde kendisini ''bir bebeye haftada 24 saat ingilizce dersi verirsen ölür mü? yoksa ingilizceyi öğrenir mi?'' isimli deneyin ortasında bulacaktır.
- deneyi hazırlayanlara her sene olduğu gibi gösterecektir ki , o çocuk o sene ölmeyecek ama sürünecektir. ingilizce dersinin yanına çerez niyetine eklenen , 'türkçe , resim , müzik , beden' dersleri ile bir nebze ölümden uzaklaşan bu çocuk , orada ne bok yediğini ve ne yapmaya çalıştığını anlamadan birkaç senesini geçirecektir o okulda.
- her zaman diğerlerinden farklı olduğu ,seçilmiş kişilerle aynı okulda okuduğu ,okuduğu okulun eğitiminin diğer okullardan daha kaliteli olduğu bıdı bıdılarıyla geçiereceği orta okul hayatı sonunda bir fen lisesi telaşı alacaktır arka kısımlarını, yusuf diye öten uzuvlarını... bu sefer de neden gitmek zorunda olduğunu bilmediği , fakat gerek öğretmenler gerekse ailesi tarafından sürekli it gibi çalışması gerektiği aşılanacaktır o öğrenmeye açık beynine. o da neden? kim için? çalıştığını bilmeden o yeşil fen lisesine hazırlık kitabı'ndan hazırlanacak ve çözecektir bütün soruları...
- bazı arkadaşları fen lisesi'ni kazanıp gidecek ,o ise kalacaktır aynı okulda. diğerlerinin neden gittiğini bilmeden onlardan haberler alacak, yatılı okulda kalan arkadaşlara sahip birisi olacaktır o saaten sonra... ama artık lise de başlamıştır yavaş yavaş... artık kimisi neyi neden yaptığını öğrenecek ve ona göre çalışacak , kimisi bunca zaman götünü boş yere yırttığını anlayacak ve kendini karı kız ortamına umarsızca salacaktır... bir de bölüm seçme geyiği vardır. kimisi arkadaş ortamına göre seçer , kimisi de gerçekten olması gerektiği için o bölümde olur...
- lise sona gelindiğinde belki o okulda neden okunduğuna dair bir şeyler canlanmıştır kafada. üniversiteye gidecek genç bir adamın ne işine yarayabilir bu ingilizce? neden 24 saat? neden o kadar abanmışlar? bir nebze olsun , tamamen olmasa da , belki bu sorulara cevap bulabilmiştir o genç beyin. daha sonra bir sınav telaşı başlar ve artık o mesele de bitmiştir... lise de bitti... eyvallah okul der çantanı alır gidersin... ve o hikaye orda biter...
demem o ki , 7 sene bir okulda okumak, ikinci ailen sayılabilecek arkadaşlarını arkanda bırakıp üniversiteye gitmek hiç de kolay olmuyor be hocam... bir daha göremeyeceğin o kırık tahtalı sıralarda oturmayı özleyebileceğin gelmiyor aklına o 7 sene boyunca ama özledim işte... keşke ceketim yine uzun gelse , ben de şikayet etsem ve annem de o klasik cümleyi kursa;
''seneye de giyersin oğlum...'' *
iyi bir anadolu lisesinde okumak kaydıyla gerçekten şanslı bir nesildik. project, streamline english gibi ders kitapları charles dickens serisinden sınavlar.
hazırlık sınıfında iken, lise son sınıfta okuyan büyüklerin; siz lise sona geldiğinizde karşınıza hoca olarak çıkabileceği ender nesil.
en uzun dostlukların başlayabileceği ender mekanlardan ayrıca. yedi yıl boyunca herkesi "iyice" tanıdıktan sonra yıllanmış şarap gibi oluyor dostluklar. keyfi, tadı bambaşka olur bu dostlukların.
7 yılını ve en güzel yaşlarını aynı ortamda, aynı insanlarla geçirmektir.ikinci evin gibi olur.hatta ailenden bile daha fazla görürsün okuldaki arkadaşlarını.üniversitede sıkıntı yaratabilir.okuduğun bölümde* 4. yılını bitirmek üzere olduğun halde bile hala 7 yılını geçirdiğin binaları aramana, özlemene neden olur.
küçükken ufacikken,kendilerinden çok annelerinin çalişmalariyla kazandiklari, zamaninda en kaliteli eğitimi veren okullarin şansli öğrenci kadrosudur.
bu şansli kişiler-ki çok şükür ben de bu gruptayim- 7 yil boyunca ayni ortamda, ayni hocalarla ve en önemlisi arkadaşlariyla çocukluktan ergenliğe geçmiş, gelişimlerini hep birlikte cümbür cemaat tamamlamişlardir. bu sebeptendir ki bizler çok şanli bir nesiliz. 11 yaşinda girdiğimiz yerden 18 yaşinda, dostluğu, kardeşliği, paylaşmayi, kavga etmeyi ve sonra barişmayi, özür dileyebilmeyi, affetmeyi, vefayi, sevgiyi, nefreti ve daha birçok duyguyu öğrenerek, yaşayarak çiktik.
birçoğumuz yillarca yeter artik bitsin bu işkence dedik ama gerçekten o gün gelip ordan son kez ayrildiğimizda eminim ki çoğumuzun gözleri dolmuştur. çünkü çünkü 18 yilimizin 7sini geride, o binada o bahçede birakip gitmek zorundayizdir..bir daha asla geri dönemeyeceğimizi bilerek..
anadolu liselerinin gerçekten anadolu lisesi olduğu dönemde okuyan nesildir.zamaninda eğitim kalitesiyle imrenilerek bakilan, fakat günümüzde mahalle mekteplerinin de anadolu lisesi statüsüne konulmasiyla karizmalari çizilen, ezilen, büzülen hatta karizmasinin içine edilen bu güzide okullarin 7 yil eğitim gören şansli mezunlari genellikle her firsatta o lisede 4 değil 7 yillik olduğunu belirtme ihtiyaci duyar. haklidirlar da. nitekim benim zamaninda 90 net yaparak girdiğim okula lise hazirlikta gelenler 65 net ve civarında yaparak gelmişlerdir ki bu da insanin kanina dokunmaktadir.
fen bilgisi, matematik vb. dersleri ingilizce olarak okumuş bir nesildik, şimdiye baktığımızda da kaliteli de bir eğitim almış. Türkçe konuşunca para cezası yerdik, sene sonunda toplanan bu paralarla bütün sınıfa yiyecek, içecek ısmarlanırdı. *
eğitim sisteminin harcadığı nesildir. zira o nesil zamanında normal liseye gidenlerin orta öğretim puanları daha yüksek gelmekteydi. bir çok öğrenci de fen veya anadolu liselerinden normal liselere geçmiştir.