Her şeyin bir başlangıcı ve bir de sonu var. Artık biliyorum ben bu oyunu...
Sırf bu yüzden başlamıyorum artık ve adım at-mıyorum yeniliklere. Ve yine bu yüzden bitiş cümlelerim yok benim.
Ortadayım. Günaydın; demeden başlıyorum mesela güne. Sırf iyi geceler; dememek için birilerine... Çünkü ge-celeri sevmiyorum. Ve hiçbir gecemin iyi geçeceğine de inan-mıyorum.
Bir varmış, bir yokmuş; başlangıçlı masallar okumuyo-rum. Süt kutusu açılmamışsa, birileri açsında ben içeyim di-ye bekliyorum.
Biliyorum korkak diyeceksiniz bana. Evet, korkağım.
Hiç de yanlış düşünmüyorsunuz hakkımda. Ama hangi
korkak itiraf eder ki; korkaklığını...
içim acımasın diye ko-caman duvarlar arasında saklıyorum kendimi. Sokmuyorum
kimseyi yalnız karanlığıma. Zaten karanlığımı gören kaçı-yor benden. Onlarda korkuyor besbelli ama itiraftan çekini-yorlar.
Belki de onlar boyunlarında yağlı urganla gezmeyi kendilerine yediremiyorlar. Korkağım belki ama korkuları-mı haykırıp, yağlı urganı da geçiriyorum boynuma. Herkes bana bakıyor, biliyorum. Varsın baksınlar, korkak olduğu-mu haykırsınlar.
En azından altımdaki tabureyi atan benim.
Başkasının çekmesini bekleyip, ecel teri dökmeyeceğim.
Başlangıçta yok, son da demiştim ya; sırf bu yüzden yağlı urgan boynumda, tabure ayağımın altında...