almatının ağzında otururdu cakıp han
han ırkının ağzına, vermiş idi cakıp han
diye başlar manas destanı. biz böyle destanlar yazamadan toprak olup gideceğiz lan. tarih diye yüzyıllardır beden dersi yaptırıyorlarmış da bize haberimiz yokmuş. sevişken atalarımızı bizden gizlemek içinmiş tüm çabaları... onları unutmak varmış kaderimizde, savrulup gitmek varmış ayrı yörüngelerde... halbuki olayların aslı şu:
baybars = by
tarkan = tr
by: . buralarda iş kalmadı be tarkanım. çinli kızlar bizden korunmak için çin seddini de çektiler. abazalıktan surlara delikler açtık anasını...yine de geçit vermiyor meret...
tr: tası tarağı toplayıp batıya göçedelim diyom hacı. bizansta kızlar teklif ediyomuş öyle duydum.
by: get işine be tarkan. bizans nereee orta asya nere...
tr: oğlum prensesler azmış diyolar. bizim sidikli alparslan elenora diye bi prensesi şamanist olmaya ikna etmiş olum. adını da asena diye değiştirmiş kız. sonra vurmuş mala.
by: tabi amuaa goim . prenses de hemen sana bana verecekti. görüyoz mk çin prenseslerini hepsini bizim pezevenk hakan götürüyo. savaşı biz yapalım, malı hakan götürsün mk. adalet mi lan bu?
tr: iyi diyon hoş diyon da baybarsım, bak o kaşar çinli prenseslerin yüzünden de milli benliğimizi kaybediyoruz, lan bizim muhittin bile çocuğunun adını habuçiçi koymuş olum. tehlike büyük...
by: habuçiçi ne lan mustafa topaloğlu şarkısı gibi?
tr: mustafa topaloğlu mu ? o ne lan?
by: ne bilim içimden geldi...
bu mantıklı diyalog sonrası kitleleri de peşlerinden sürükleyerek, süngüler önde, dayamışız kendimizi anadolu kapılarına... işte böyle üstün bir ırkın evlatlarıyız biz! hüzünlendim yine...