Carl jung’un orta yaş psikolojine yaklaşımını okudum, dinledim biraz, çok beğendim.
genç yetişkin ve orta yaş olan herkes için aktarayım:
Hayat gerçekten 40 yaşında başlar o zamana kadar sadece araştırma yapıyoruzdur. Kırka kadar ben kimim hayatımla ne yapabilirim soruları bizi şekillendirir, ilişkiler ve hedefler peşinde koşarken bizi yönlendirir ancak bulduğumuz cevaplar genellikle eksik hissettirir. Orta yaşlara geldiğimizde Eski yaşam tarzlarımızın, bir zamanlar önemli görülen önceliklerimizin, kariyer basamaklarını tırmanın bizi tatmin etmediğini farkederiz.
Bu farkındalık sarsıcı olabilir ama aynı zamanda gölge yanımızla tanışabilirsek özgürleştirici de olabilir.
Jung hayatın ilk yarısında personamızı oluşturduğumuzu söylüyor. Persona da dünyaya sunduğumuz onay arayan, uyum sağlayan, olmamız gerektiğini düşündüğümüz dış kimliğimiz. Persona gerçek benliğimiz değil, oynadığımız rol, bir maskedir. gerçek benliğimizle karıştırdığımızda sıkışmış hissedebiliriz.
Orta yaşa geldiğimizde personamız çatlaklar vermeye başlar ve burada bireyleşme isteği devreye girer. kendimizin sadece toplumsal olarak kabul edilebilir olan kısımlarını değil tüm parçalarını birleştirmek için gölge yanımız ile, reddettiğimiz, bastırılmış tüm yönlerimizle yüzleşmek gerekir. Bu yüzleşme rahatsız edici hatta acı verici olabilir ancak büyüme için gereklidir. Bu parçaları kabul edip onlarla barışmadan bütün olamayız. Orta yaşta bu süreç daha da aciliyet kazanır çünkü artık dış başarılarla değil içsel tatminle ilgileniyoruzdur.
Gençlikte hırs, rekabet, kendini kanıtlama isteği ile motive olurken başarı, maddi ödüller ve tanınma peşinde koşarız. Ancak orta yaşta bu arayışlar tüm cazibesini yitirir. Otantinlik, bağlantı ve anlam değer kazanmaya başlar. Hayat artık yapmak değil olmakla ilgilidir. Kendimizi kanıtlama çabası yerini kendimizle uyum içerisinde yaşamaya bırakır.
Brena brawn bu durumu “kim olmamız gerekttiğini düşündüğümüz kişiyi bırakmamız ve gerçekten olduğumuz kişiyi kucaklamamız” olarak ifade etmiş. Bu çözülme anı dağınık olabilir, dağıtabilir, zor konuşmalar, büyük yaşam değişiklikleri veya belirsizlik dönemlerini içerebilir. Gün sonunda inanılmaz bir büyüme döneminden geçmiş oluruz. Kendi şartlarımıza göre yaşama özgürlüğü elde ederiz.
işinizi değil mesleğinizi bırakmanızı, gününüzü değil hayatınızı değiştirmenizi, havanızı değil heveslerinizi kurcalamanızı fısıldayan ve ben dahil birçok erkeğe çok sert vuran bir canavar.
Yolun yarısına kalan üç yaş. Ama ben bunalıma girdim sayılır. Uyumadan önce kedi videoları izliyorum bebek videoları izliyorum. Az önce dondurma reklamında duygulandım. Ne beter bişeymiş ulan bu.
içinde bulunduğumu düşündüğüm bunalım. Hep eski günleri anımsıyorum. Her hangi bir olayda hep eskiye gidiyorum. O durumla o anla ilgili mutlaka eskiye dair bir şeyler aklıma geliyor ve iç çekiyorum. Okul bahçesinde koşuşturan ilkokul öğrencilerini gördüğümde "vay be bir zamanlar biz de böyleydik" diyorum. Lise ve üniversite öğrencilerini görünce ayrı bir duygulanıyorum. "Nasıl hızlı geçirmişiz o yılları be. Vay be o kadar olmuş mu biz liseyi bitireli" diyorum. Hüzünleniyorum.
Çayın bile lezzeti yok eskisi gibi. Off be yine vurdu bana ay başım. Efkarlandım. Hep böyle oluyorum bu zamanlarda. Geldi sonbahar. Ben yine mutsuz.
Safiye, ilaçlarımı getir hatun.
gençlik iksiri hala bulunamadığı için yaşlanmanın huzursuzluğunu yaşayan kişinin ruhsal durumudur. ayrıca erkekler karıları orta yaşa geldiği için değil, olsa olsa kendileri orta yaşın bütün izlerini taşırken karılarının kendilerinden daha genç göstermesinden dolayı bunalıma giriyorlardır kanımca.
bu gidişle en çok beşiktaş taraftarlarının yaşayacağı bunalım. kendi yaşlarından dolayı da değil üstelik, kulübün artı 30 transfer politikası yüzünden.
ölüme her saniye biraz daha yaklaştığını düşünerek te oluşabilir. bu entry'i girerken bile kalan ömrümden giden saniyeleri düşünmek. an itibarıyla içinde bulunduğum çok boktan durum.
ikinci yaş bunalımı bitmeden ergenliğe adım atan genç, kendini toparlayamadan orta yaş bunalımını kafa ile karşılar. antropoz-menopoz ile göğüsledikten sonra, imam efendi ile ruh çıkarma seansı sonunda attaaaaaa.
bunalımların bittiği yeri hepimiz biliyoruz. önünden geçilirken hani selvilere bakılarak ıslık çalınır.
hah işte orası.