anadolu'da yaşayan bir türk evladı olarak ikisine de hayır dememiz gereken sorudur. çünkü orta asya terimi asıl adı türkistan olan bölgenin sonradan icat edilmiş adıdır. bolşevik devrimi sonrası bölgede yaşayanlara etnik kimliklerini hatırlatmasın diye değiştirilmiştir.
nereden geldiğini önemsemekle nereye gittiğine dair fikir sahibi olmak arasında inceden farklar ve ilişkiler mevcuttur.orta asyalılık ile mezopotamyalılık realitesinden uzaklaşmakta sınır tanımayan bir gayretle ıspat ı vücutta bulunan türkiyenin genetik şifresinde hali hazırla tezat teşkil eden farklılaşmalara rağmen bu iki nokta ile ilişkilerin sorgulanması sembolik ve askıda kalacak cevaplarla geçiştirilebilir.batının kültür kodlarını perspektif edinip kendi varlığını ikincilleştirerek oryantalize eden bir türkiyenin ne ortadoğululuğu ne mezopotamyalılığı ne de orta asyalılığı bahse değer bir netlik kazanamıyor,kazanamaz da..çünkü kendini tanımlama ve konumlandırma davasında olan bir insan bir başkasının kendisine dair (taraflı) tanımlarını kullanırsa hem kendi olmaktan çıkar,hem de kendini taraflıca tanımlayanın bakış açısına sahip olur.amiyane olacak belki ama; başkasının pipisiyle gerdeğe girip aa bu çocuk ne kadar da pipi sahibine benziyor diyen babanın o çocuğun annesine kızma hakkı yoktur.ham modernist,battal boy elitizmi temsil etmek üzere yola çıkmış asri türkiye derdiyle yananların ,hiç de şaşırmamalarını gerektiren sosyal analizlerinde ,ülke insanının ne avrupalıya ne de asyalıya benzeyemediklerinden yakınmalarında, el pipisi-gerdek bağıntısına götüren kokular vardır;lakin burnuna kadar pozitivist modernizmin bokuna batmış insanların bu kokuyu almaları imaknsızdır.
aslında MU Kıtasından geliyoruz, Atatürk'ün bununla ilgili yaptırdığı araştırmalar var. bering boğazıyla amerika'ya geçtiğimiz bazı kızılderililerin de Türk olduğu çünkü hava, su gibi bir çok kelime Türkçe ile aynı, etnografik çok benzerlik var, ayrıca yahudi olan hazar Türklerinden gelen Einstein ın da Türk olduğu, Romalıların yönetici sınıfının temelini oluşturam Etrüsklerin Türk olmasının yanında Hititlerin de Türk olduğu, hristiyanların yılbaşı ağacı ve altındaki hediyeler ile yeni yılı kutlaması geleneğinin de eski Türklerin kutladığı yeniden doğuş bayramı Nadurgan olduğu bilgileri mevcuttur. (Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Buna hayat ağacı diyorlar. Bayramın adı Nadurgan nar=güneş, tugan, dugan=doğan, Doğan güneş. Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dua ediyorlar, duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrı dan. -kaynak-muazzez ilmiye çığ-)Ancak bizler tarihimizi kendimiz araştırıp, arkasında durmak, yeri geldiğinde savunmak, gerçekleri bulanlara sahip çıkmak yerine, başkalarının ve genelde de hakim emperyal düzeninin dayatmalarına, bize bizi anlatmasına izin verdiğimizden, gerçek tarih ile sözüm ona batılının yazdığı tarih farklı oluyor. bu anlayış ırkçı değil kültürüne, atalarına sahip çıkma anlayışı olmasına rağmen içi boşaltılıyor, ama bilenler gerçekleri biliyor, her zamanki gibi onların ışığı bile ilham veriyor.
