Sabah rahat edemezsin, gece rahat edemezsin böyle bir şey işte. Vız vız vız kafa siker bi de ısırdığı yer kaşınır bunların. Neyse biraz rahatladım küfredince.
Bu meseleye bambaşka bir bakış açısı katmak isterim.
Öncelikle ben bir spiritüalistim.
Hayata sadece maddi açıdan değil aynı zamanda ruhani perspektiften de bakıyorum ve ikisini bir araya getirerek kendi şahsi sentezimi derliyorum.
Hayatta başımıza gelen her şeyin kendi yaratımımız olduğuna inanırım ben.
Yani gökyüzünde oturup yukarıdan kaderimizi yazan bir tanrı yok.
Tanrı içimizde.
Kadim Hermesçi yasa da bunu “içeride ne varsa dışarıda da o vardır” şeklinde ifade eder.
Eğer sizin içinizde sevgi enerjisi varsa dış dünyanızda/realitenizde de karşılaşacağınız tüm olasılıklar, kişiler, canlılar bu içselleştirilmiş(bilinci kastetmiyorum, bilinçaltına inmeyi ve oraya yerleşmeyi başarmış)sevginin tezahürü olarak size sevgiyle yaklaşacaklardır.
Eskiden yaz aylarında, özellikle de akdeniz bölgesinde de bulunduğum için sineklere karşı sizinkine benzer bir öfkeye sahiptim.
Onları öldürmek bir zevkti.
Onlar “kan emici”idi.
Ama yıllar sonra yüce yaratıcının bahşettiği aydınlanmayla fark ettim ki saniyede 500 kez kanat çırpan ve bulunduğu gelişkin organik seviyeye gelene dek bizim pek çoğumuzun insan olarak geçirdiği, deneyimlediği hayatında benzeri az bulunur muazzam zorlu süreçlerden geçerek bir sivrisinek yumurtasının, sivrisineğe dönüşme zaferi bir mucizeymiş.
Ayrıca ben bu farkındalığı edindikten sonra sivrisinekler tarafından ısırılmamaya başlandım. Isırılsaydım da önemsemediğim için fark etmedim belki de ne olursa olsun, bir damla kanımız böyle mucizevi bir varlığa helal olsun ne diyelim *
Şimdi bir sivrisineği ortaya çıkaran ve sonrasında size bu başlığı(ne yazık ki) bu şekilde açtıran süreci aşağıya bırakıyorum ve umuyorum ki bu yazıyı okuyan kişi ister dinli, ister dinsiz, ister materyalist ne olursa olsun sadece bu canlının ortaya çıkma sürecindeki emeğe saygı olarak dahi olsa bu şekilde başlıklar açmayacak farkındalığa erişmiş olur ve nefret frekansından sevgi frekansına ve cehaletin saldırganlığından bilgeliğin kucaklayıcılığına geçmiş olur:
1-
Sivrisineklerle ilgili olarak genelde bilinen, onların kan emici yaratıklar oldukları ve kanla beslendikleridir. Oysa bu pek de doğru bir bilgi değildir. Çünkü sivrisineklerin tamamı değil sadece dişileri kan emer. Ayrıca dişilerin kan emme sebepleri beslenme ihtiyaçları değildir. Hem dişiler hem de erkeklerin besinleri çiçek özleridir. Dişilerin, erkeklerden farklı olarak kan emmelerinin tek nedeni, taşıdıkları yumurtaların olgunlaşmak için kanda bulunan proteinlere ihtiyaç duymalarıdır. Başka bir deyişle dişi sivrisinek sadece türünün devamını sağlamak için kan emer.
2-
Olgunlaşan sivrisinek yumurtaları, yaz ya da sonbahar aylarında, nemli yaprakların üzerine veya kurumuş gölcüklere dişi sivrisinek tarafından bırakılırlar. Anne sivrisinek ilk önce karnının altındaki hassas alıcılar yardımıyla, zeminde yumurtalar için uygun koşullar arar. Gereken özelliklere sahip bir yer bulduğunda yumurtlamaya başlar. Uzunlukları 1 milimetreyi dahi bulmayan yumurtalar tek tek ya da gruplar halinde olmak üzere sırayla dizilirler. Bazı türler ise yumurtalarını bir sal oluştururcasına birbirine yapışmış şekilde bırakırlar. Bu yumurta gruplarının bazılarında 300 kadar yumurta bulunur.
Anne sivrisineğin özenle yerleştirdiği beyaz renkli yumurtalar hemen koyulaşmaya başlar ve bir-iki saat içinde de tamamen simsiyah hale gelirler. Bu koyu renk, böceklerin ve kuşların kendilerini fark etmelerini engellediğinden yumurtalar için önemli bir koruma sağlar. Yumurtalardan başka bazı larvalar da bulundukları mekana göre renk değişimine uğrarlar ve bu sayede korunurlar.
Çeşitli etkenlerden faydalanarak renk değiştirmek oldukça karmaşık kimyasal işlemlerin sonucunda gerçekleşir.
3-
Kuluçka dönemi tamamlandığında kurtçuklar hemen hemen aynı zamanda yumurtadan çıkmaya başlarlar. Aralıksız bir şekilde beslenen kurtçuklar süratle büyürler. Kısa bir zamanda derileri daha fazla büyümelerini engelleyecek kadar gerginleşir. Bu ilk deri değişimi zamanının geldiğinin bir göstergesidir. Bu evrede, oldukça sert ve gevrek olan deri kolayca kırılır. Sivrisinek kurtçuğu, gelişimini tamamlayıncaya kadar iki kez daha deri değiştirecektir.
Kurtçukların beslenmesi için tasarlanmış olan yöntem oldukça ilginçtir. Kurtçuklar, tüylerden oluşan yelpaze biçimindeki iki uzantıyla su içinde küçük girdaplar oluşturarak, bakteri ve diğer mikroorganizmaların ağızlarına doğru akmalarını sağlarlar. Su içinde başaşağı duran kurtçukların solunumu ise dalgıçların kullandığı “şnorkel” benzeri bir hava hortumuyla sağlanır. Vücutlarında salgılanan yapışkan bir salgı da suyun hava aldıkları deliklerden içeri kaçmasını engeller. Görüldüğü gibi bu canlı, birçok hassas dengenin birarada işlemesi sayesinde yaşamını sürdürmektedir. Hava hortumu olmasa sivrisinek kurtçuğu yaşayamayacak, yapışkan salgı olmasa hortum suyla dolacaktır. Bu iki sistemin birbirinden farklı zamanlarda oluşması sivrisineğin bu evrede ölmesi demektir. Bu da sivrisineğin bütün sistemleriyle eksiksiz ortaya çıktığını yani yaratıldığını kanıtlar.
Kurtçuklar bir kez daha deri değiştirmişlerdir. Son deri değiştirme diğerlerinden oldukça farklıdır. Bu evrede kurtçuklar gerçek bir sivrisinek olmak için son aşama olan “pupa” dönemine girmişlerdir. içinde bulundukları kılıf iyice gerginleşmiştir. Bu da pupanın artık bu kılıftan kurtulma zamanının geldiğini gösterir. Kılıfın içinden öylesine farklı bir canlı çıkar ki, bunların aynı canlının farklı gelişim evreleri olduğuna inanmak gerçekten zordur.
Bu son değişim sırasında bir boru aracılığıyla suyun üstüne uzanmış olan solunum delikleri kapanacağından, hayvan havasız kalma tehlikesiyle yüz yüze gelir. Ama yeni çıkan canlının solunumu artık bu kanaldan değil, baş tarafında beliren iki boru aracılığıyla yapılacaktır. Bu yüzden kılıf değiştirmeye başlamadan önce bunlar su yüzüne çıkar. Pupa kozasının içindeki sivrisinek artık iyice gelişmiş tir. Bir anten biçimindeki duyargaları, hortumları, ayakları, göğsü, kanatları, karnı ve başının büyük bölümünü kaplayan gözleri ile sivrisinek artık uçmaya hazırdır.
Pupanın kozası baş taraftan yırtılır. Bu aşamada en büyük tehlike kozanın içine su girmesidir. Ancak yırtılan kozanın baş tarafı, sineğin kafasının su ile temasını engelleyecek yapıda özel bir yapışkan sıvıyla kaplanmıştır. Bu an çok önemlidir; en ufak bir rüzgar bile suya düşüp ölmesine yol açacağı için sivrisinek suya sadece ayakları değerek çıkmak zorundadır. Bunu başarır.