Ben Orhan Veli
Ben ORHAN VELi. 1914'te dogdum. Bir yasında kurbagadan korktum. Iki yasında gurbete çıktım. Yedisinde mektebe basladım. Dokuz yasında okumaya, on yasında yazmaya merak saldım. On üçte Oktay Rıfat'ı on altıda Melih Cevdet' i tanıdım. On yedi yasında bara gittim. On sekizde rakıya basladım ve sarkı söylemesini çok sevdim. On dokuz yasından sonra da avarelik devrim baslar. Yirmi yasından sonra para kazanmasını ve sefalet çekmesini ögrendim. Yirmi beste basımdan bir otomobil kazası geçti. Çok asık oldum. Hiç evlenmedim. Ben ORHAN VELi... Ben ORHAN VELi...
Yazık oldu SÜLEYMAN EFENDi'ye mısra-ı meshu'runun yazarı. Duydum ki merak ediyormussunuz hususi hayatımı. Anlatıyım; evvela adamım. Yani sirk hayvanı filan degilim. Burnum var, kulagım var -pek biçimli olmamakla beraber- Bir evde otururum, bir iste çalısırım. Ne basımda bulut gezdiririm ne sırtımda mühr-ü nübüvvet, ne ingiliz kralı kadar mütevazıyım ne de Celal Bayar' ın ahır usagı gibi aristokrat. Ispanagı çok severim, puf böregine hele biterim . Malda mülkte gözüm yoktur. Valla yoktur... Oktay Rıfat la Melih Cevdet'tir en yakın arkadaslarım. Bir de sevgilim vardır pek mutebel, ismini söyleyemem. Edebiyat tarihçisi bulsun. Ehemmiyetsiz seylerle de ugrasırım. Mesgul olmadıgım ehemmiyetsiz sadece yazarlar arasındadır. Ne bileyim belki daha bin bir huyum vardır ama ne lüzum var hepsini sıralamaya. Onlar da bunlara benzer...
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendiye
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir aksam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kilindi, gömüldü.
Duyarlarsa olduğunu alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
ismi bile kalmadı yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazi siyle:
'Ölüm Allahın emri,
'Ayrılık olmasaydı.'
yıllardan sonra gelen kötülenme editi: orhan veli kanık başlığına yıllar önce sadece türk şair gibi bir tanım yapmışım. kötüleyen arkadaş sözlüğün o zamanlar yeni açıldığını ve benimde açabildiğim kadar fazla başlık açarak sözlüğün gelişimine katkıda bulunmak istedeğimden bihaber doğal olarak kötülemiş. yıllar sonra en sevdiğim şair hakkında yazdığım kötülenince bu açıklamayı yapma gereği duydum. bonus olarakta en sevdiğim şiirlerinden birini koydum.
Ben Orhan Veli
"Yazık oldu Süleyman Efendiye"
Mısra-i meşhurunun mübdii..
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Bir evde otururum,
Bir işte çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne ingiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır usağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir
En yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır pek muteber;
ismini söyleyemem
Edebiyat tarihçisi bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
Sadece üdeba arasındadır.
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
Onlar da bunlara benzer.