şairi gözde ve çekici kılan, şiirlerinde klişenin dışına çıkması, farklı bir edebi zevk oluşturması, halkı ve sıradan insanları irdelemesi olmuştur. şiirlerinde aşk, sevgi, özlem gibi soyut duyguların dışına çıkmıştır. mesela << cımbız, entari, tuz, ekmek, atom bombası, ciğercinin kedisi, şoförün karısı, montör sabri, süheyla, mualla, melahat, eleni, dalgacı mahmut, vesikalı yar, sicilyalı balıkçı vb. >> insan, nesne ve imgelere yönelmiştir.
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
içinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
bir garip orhan veli'dir sahiden de. garibanlık içinde de ölmüştür.
yolda yürürken bir fosseptik çukuruna düşmüştür. Çıkarıldıktan sonra 3 gün boyunca beyin kanaması geçirmiştir farkında olmadan ve 3. gün vefat etmiştir.
" orhan veli, o garip karakteri süleyman efendi için? sait faik soruyor, hınzırca:
“sizden bahseden her adam bana bile şunu soruyor: nasırı edebiyata sokmakla yani ne demek istiyor?
nasır pek mi mühim sanki? anlıyorsunuz ya, bazı genç kızlar bunu pek merak ediyor da…
orhan veli pek muzdarip bir hal aldı. yarinden ayrılmış turnalar gibi uçtu.
-hayatında büyük manevi ıstırapları olmayan bir insan için nasırın mühim olduğunu telakki ediyorum, dedi.”
sait faik hınzırlığı bir adım daha ileriye götürüyor o aşamada:
“sizde nasır var mıydı o zaman?
-süleyman efendi şiirinden sonra ahı tuttu. bende de nasır çıktı.
peki, gelelim rakı şişesinde balık olmaya…
-yine mahsus yazmadım. o sırada yoksulluklar içinde yaşayan bir adamın hayatını anlatır o şiir. böyle bir insan birçok şeyler ister…”
ah işte, hınzırlık bir yana, orhan veli de epey yoksulluk çekmiş, bolca sefalet yaşamıştır. ama o para pul değil, en çok ne ister? eski şiirin ağırlığından kurtulmak, serbestçe anlatmak ister meramını."
Orhan Veli öldü.
Ben bu satırları yazarken Orhan, istanbul morgunun teşrih masası üstünde yatıyor.
36 yaşında öldü Orhan.
Türk şiirini kökünden sarsmış, yüzlerce şairi tesiri altında bırakmış, genç yaşta pek az kimseye nasip olan bir şöhret kazanmıştı.
Orhan, başka bir millette doğsaydı milletlerarası bir şöhrete de ulaşırdı.
Son zamanlarda işittiğime göre ceketi olmadığı için gömlekle dolaşıyormuş. Onun yüzde biri kadar sanatkar olmıyanlar, hatta insan olmıyanlar bugün genel müdürlüklerde, sefirliklerde sefa sürüyorlar.
Ve Orhan ceketsiz öldü.
Çok neşeli bir karaktere sahip olduğunu yakın çevresi anlatır. Bazı şiirlerinde bu Neşeden izler görürsünüz. Aşağıdaki fotoda, Sabahattin Eyüboğlu'nun evinin balkonunda, ev ahalisini korkutmak için kendini asma numarası yaparken görülüyor. Ağızdaki cigaraya dikkat!
beni de kırdılar içimde kırdılar
karanlık camlardan sular akıyordu
şimşekli bir boşlukta saat vurdu
beni de kırdılar belki yalnızdılar
belki onların da çocukluğu yoktu
bütün şarkılara kapalıydılar
bir genç kız değmemişti saçlarına.
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.