kendisi garip akımının öncülerinden olan bir şairden bahsediyoruz, etkin olduğu dönem içerisindeki şiirleri mutlaka çok ses getirmiş ve yeni şairlerin ortaya çıkmasında öncü niteliği taşımıştır hiç şüphesiz.. sokaktaki adamın dilini şiir diline taşıması ise değişimin ve yeniliğin öncüsü olduğun bir göstergesidir..
*
ayrıca 36 yaşında iken belediyenin kazmış olduğu çukura düşüp 2 gün sonrasında vefat etmesi ise bu ülkenin 61 yıldır bir arpa boyu ilerleyemediğini gösterir eğer bugün aynı sebeplerden dolayı aynı kazalar oluyorsa..
hee unutmadan bundan bir 61 yıl sonra tarih kitapları yazacak bugünleri 22 temmuzları, 12 haziranları, evetleri hayırları, konuşacak onun bunun torunları bu konuları, o zamanlar 'istikrar sürsün türkiye büyüsün' demişler diyecekler,
duracak düşünecek, diyecek ki torunun, dedemin insan falan olmadığı bir gerçek !
fars edebiyatının etkisiyle gelişen divan edebiyatından şairlerinden, çok daha akıcı, çok daha samimi ve çok daha halktan olan şairdir orhan veli. kuralları yoktur onun, beğenmeyenin laf etmesi hoş olmaz ayrıca.
ilk gemliğe giderken orhan veli'nin o sözü bir levhada gözüme takılmıştı
kendi kendime ''ne denizi lan bu dağda deniz ne gezer'' demiştim.
gemliğe girerken gördüğüm deniz beni adeta büyülemişti.
hey gidi orhan veli hey! demek ki boşuna şair olmamışsın.
evvela "şair değildir" ifadesinin sert ve acımasız bir ifade olduğunu belirtmek isterim. her ne kadar başlığın sahibi yazarla paralel düşüncelere sahip olsam da böyle keskin ve orhan veli'nin bazı şiirlerine*** haksızlık olacak ifadelerden kaçınmak lazım.
açık konuşmak gerek; orhan veli, ikinci sınıf bir şair. attila ilhan'ın "ikinci yeni"ye karşı çıkışının sebebi "şiiri yozlaştırdığı"dır. aynen bu sebep ötürüyle karşıyım garipçilere ve orhan veliye. ayrıca "ikinci yeni" şairleri imgesel bir anlatımla kaliteli şiirler yazmışlardır, orhan veli ve tayfasında bu tip şiirleri de pek bulamazsınız.
orhan veli kafiyesiz şiir yazdığı için ikinci sınıf değildir; şiirin asaletine uymayan bir dil kullandığı için ikinci sınıftır. herhangi bir vezin* kullanmayışı da elbette bunda pay sahibidir ama arka plandadır. "şiir" dediğimiz şey duygularımızın "dilediğimizce" dile geleceği bir arena olmamalıdır zannımca. kullanılan dil; fırından ekmek alırkenkinden, arkadaşla konuşurkenkinden farklı olmalıdır. daha zarif, daha estetik, daha puslu bir dil icap eder şiirde. şiirde işlenen konular da sıradanlığı aşmalıdır. yani illa bireyin kozmik yalnızlığını, metafiziği işlemeliler demiyorum ama mesela bir sohbet ortamında geçmeyecek konular şiirin konusu olmalı. yani şiir basitlikten sıyrılmalı. "en yakın arkadaşlarım oktay rifatla melih cevdet" tipi dizelerin olduğu şiirler, -şiirin asaleti bağlamında hadiseye baktığımda- "garip" geliyor.
tabii kullanılan "ahenk unsuru" da mühim. benim şiir anlayışıma göre; her şiir muhakkak bir vezinle yazılmalıdır. zira şiir emek işidir ve ayriyetten yukarıda da belirttiğim üzere "sıradan" olandan sıyrılmalıdır şiir, bir ahenge bürünmelidir. edebiyat tarihine bakıldığında iki vezin görülmektedir; hece ve aruz. bana göre; şiirin saydığım özelliklerinden ötürü, aruz vezni en doğru vezindir. uğraş vardır, şiire saygı vardır ve sonunda bir sanat eseri vardır. ancak aruz yabancı kökenli bir vezin olduğu için ya farsça-arapça ağırlıklı ağdalı şiirler yazmak icap ediyor ya da sade ama düzyazıya yaklaşmış şiirler* yazmak gerekiyor. bundan dolayı ikinci yol olan "hece"ye de saygım sonsuz. tabi her hececiye değil. misalen ziya gökalp, ceyhun atuf kansu, orhan şaik gökyay hece ile felaket derece estetikten yoksun şiirler yazmıştır. ama hece ölçüsünü, aruz kadar güçlü şekilde kullanan "necip fazıl"ı da unutmamak gerekir. bu vezinleri kabul etmeyip "serbest de serbest" diye yırtınan şairlerimiz de, serbest şiirin kendi içindeki paradigmasına uygun davranmalıdır. yani tekrirlerle, imgelerle, seci benzeri ahenk vuruşlarıyla şiirlerini yazmalılar.
maalesef orhan veli bunların tamamına yakını çoğu şiirinde uygulamamıştır. ve birkaç tane -gerçekten ziyadesiyle etkileyici- şiiri harici bir şey bırakamamıştır. ancak ardında bıraktığı o güzel şiirlerini göz önüne almak ve "şair değildi" türünden yorumlardan uzak durmak gerek, sonuçta şu satırları da orhan veli yazmış;
beni bu güzel havalar mahvetti,
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada aşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan Veli'nin şair olmadığını düşünen adam boş düşünen adamdır şair olmadığı gerçeği diye bir gerçek olmadığı herkesçe bilinmektedir bu sav aynı Sabri'nin frikikten gol atması gibi ütopik bir savdır.
bu cümle tanımsız ve hiçbir kaşife yar olmamış saklı bir edebi sanattır. orhan veli dinleyicisine bunu sadece 3 kelmeyle hazırladığı örneksiz bir haz takdimi yaparak yedirmiştir.
evet şair okunmaz, dinlenir.
ve o yazmaz; yedirir, içirir.
şirri kalıplarla sınırlandırmaya çalışan düz insan saçmasıdır. ciddiye alınıp da başlığna bu kadar entry girildiği için içten içe sevinen kişi söylemi de olabilir, evet.
Bir Garip Orhan Veli... karşıyaka oda tiyatrosunda izlemiştim. muhteşemdi. o şiirleri bir de okuyabilenden dinle kardeşim. anlayacaksın kulaklarını ruhunu açarsan. gemlik olayı da çok doğru be. otobüsle gemlike doğru giderken şiiri bir tabelada gördüm. anaa dedim. niye yazmışlar buraya dedim. bir baktım soluma deniz. ne alaka burda dedim be. deniz de nerden çıktı dedim. orhan veli göz kırptı bana oradan demedimm mi şaşırma diye! gülümsedim:)