itü maden mühendisliği bölüm başkanı olmasına rağmen bu zamana kadar madencilik ve çevre dersi dışında hiç bir ders açmayan profesör. editörlüğünü yapıp çok övdüğü kömür kitabından başka bi numarasını göremedik.
hakkari yüksekova ya konferans vermek üzere gelmiş harika kişiliktir.
yüksekova da, kendisini karşılayan kişiyle bir lokantaya giderler, lokantada sigara içen bir zat-ı muhteremi görünce ayağa kalkıp adamı kovmaktan beter etmiştir. insan kanunu bizzat kendisi yazınca böyle oluyor demekki.
sigaradan ve arkasındaki lobiden kendisinden daha fazla nefret etmeme rağmen kendisi kadar içenleri rahatsız etmediğim kimsedir.
abartma be amca abartma!
yanında kamera ile tarkan konserine gelip sigara denetimi yapan kişi. benim bildiğim sigara denetimini zabıta, polis yapar. hadi kendinde o cüreti görüp denetim yapıyorsun, kamera ne kardeşim.
Allah sigara içenleri Orhan Kural hocanın ELiNE DÜŞÜRMESiN! Amiiin.... (Hayır, 17 yıl sigara içmiş, ve Allaha şükür bırakmış bir adam olarak Hocanın yaptığını yapamıyorum; çok yorucu geliyor; Hoca'nın varlığına ve sağlığına dua ediyorum. Eline, diline, cesaretine, öfkene sağlık hocam; devam... http://www.nethaber.com/v...r-ama-sigara-icirmez.html
şu an bi seminerde konuşma yapmaktadır kendisi. ilginç bi espri anlayışı var ve bütün konuşmayı bu ilginçlikle devam ettirmeye çalışıyor. ne desem bilemedim..
(#9925786) yaptığı konferanslarının çoğunun özeti budur. bizde de ders saatimizi alıp, bir saat boyunca saçma sapan şeyler anlatmıştı. sonra babaannesinin söylediği bir sözü anlatırken ağlamaya başladı, ne hikmetse sınıftaki bazıları da onunla birlikte ağlamaya başladı. beni de aldı bir gülme. tutamıyorum da kendimi. neyse ki görmedi beni.
ayrıca bu adam derslerinde kendi kitaplarını aldırıp onları imzalar. bunu da öğrencilerin notlarına ekler. maden mühendisliğinde okuyan arkadaşlarımın yalancısıyım.
dünyada en sevdiğim kadınla kavga sebebimdi kendisi. onun yüzünden ayrı düştük, daha doğrusu kıvılcım onun yüzünden başladı. zaten bir garezim var kendisine de, sıkıntı o değil...
çevreciyim ayağı çekiyor, çıkıyor tv lere bilmem nerelere ahkam kesiyor -du-. ağaç şöyle yeşil güzel böyle, ehe ehe genç kızlar, popüler olayım mı diye.
şimdilerde nerde bu kişi? bir açıklamasını, desteğini gören duyan var mı? gezi parkındaki ağaçlar için lan, hani uğruna tüm türkiye nin ayağa kalktığı iddia edilen ağaçlar? ne dedi? bişey dedi mi?
hani sigara savaşında desteklediğin başbakan var ya, o kesiyo hocam ağaçları, neden birşey demiyorsun? senin için önemli olan sigara içilmemesi mi, yoksa yeşil bir çevre mi? barlara dalıp ahkam kesiyordun hocam? şimdi nerdesin?
oralardaysan özür dilerim ama yoksun, özellikle baktım twitter ına bilmemneyine. yoksun.
umarım bir daha seni görürüm bir yerlerde sigaranın filan kötülüğünü anlatırken. "sigara içmeyip senin gibi mi olayım" derler adama.
neyse hocam bu olaylar geçsin, bir iki yere kamera ve birkaç kız yolluycam sana egonu tatmin etmeye.
şimdiye kadar tanıdığım ve fikirlerinden etkilendiğim önemli şahsiyetlerden birisi.. Örnek verecek olursak çok parasının olmasına rağmen 2. el kazak giyebilen bir şahsiyettir kendileri...Doğa ve hayvan sevgisi için de defalarca kez karakolluk olmuştur.
itü'de verdiği olasılık ve istatistik dersinde yüksek not için kitabının alıp imzalatılması şartını koyan, üstüne ilkokul-lise öğretmeni gibi defter kontrolü yapan profesör doktor.
Kaç kere karbonmonoksitten öldüğü merak edilen, "karbonmonoksitten ölüm çok tatlıdır" diyen şahıs. Gel bir deneyelim tatlı mı acaba? Ölüm ulan bu, ölüm.
böyle kişileri doçent/profesör yapıyorlar sonra da bu ülkenin başına bela oluyorlar.
yahu o profesörlük makamına ulaşmak için, üniversiteye girecen, lisans yani 4 yıllık okuyacan, sonra yüksek lisans yapacan en az 2 yıl o genelde en az 3 sene de biter, sonra doktora yapacan o da kağıt üzerinde 2 yıl ama o da genelde en az 5 sene sürer, sonra doktora bitirme aşamasında yardımcı doçentlik için bir sürü yayın yayınlayacan, konferanslara katılacan, sunumlar yapacan, en az bir projede çalışacan, en az 1-2 sene de oradan geçer, sonra yrd. doç. dr. olduktan sonra doçentlik için yine yayınlar, makaleler, katılınacak konferans, semnerler, yapılacak projeler derken en az 5 sene de ordan geçer ve doçentliği aldıktan sonra da profesörlük için yine belli kriterler var onun içinde en az 5 sene geçmesi lazım.
yani toplam yaklaşık 25 sene, çeyrek asır neredeyse, bu 25 sene de o kadar akademisyenin bir şekilde ama ders, ama unum, ama sınav, ama çalışma vs. bir şekilde önünden geçiyorsun, birisi de farketmemiş mi, "yahu bundan akademisyen olmaz, ilerde bir gaf yapar sonra "bunu profesör yapanın" diye bize söverler..." diye farketmemiş mi? ama burası türkiye kimler nerelere geliyor, o da ayrı konu.
sadece orhan hoca ya söylemiyorum, orhan hoca nın iyi yönleri yok mu tabi ki var, az evvel söylediğim şartlardan geçmesine rağmen bu tarz insan o kadar çok ki, bakıyorsunuz üniversitelere yolda görseniz selam vermeyeceğiniz 2 lafı bir araya getirip doğru dürüst konuşamayan insanların doçent, profesör olduğunu görüyorsunuz, sonra da arkasından "seni akademisyen yapanın taaa" laflarını duyarız...
uzun lafın kısası, oldu mu profesör bu laf şimdi...
şeytanın avukatlığını yapmak istemem ancak kendisinin yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. ciddi anlamda senden benden gerek hayvanları gerekse insanları daha çok düşünen birisi. yanlış bir tabir olmuş olabilir ancak.