meslekte 60 ıncı yılını deviren radyo spikeri. orhan boran bir gün radyo yarışmasında çetin bir adama denk gelir. adama ne sorsa bilmiştir. ki o dönem de yarışma için sorulan sorular kim beşyüz milyar ister yarışmasından daha zor sorulardır. orhan boran sırf bilememesi için bir soru düşünür ve şu soruyu sorar:
orhan boran: - mısır'da yer alan keops piramidi'nin kuzeye bakan ön duvarını yapan usta başının adı nedir?
nasıl olsa bilemeyecek diye düşünürken...
yarışmacı adam: - orhan bey gündüz vardiyası mı gece vardiyasını mı söyliyim.
türkiye'de radyoculuğu en iyi yapan insanların başında gelir. yıllar boyu değişen radyo programcılığı formatı ve mizah anlayışına karşın eski programları şimdi yayınlansa yine tutar, öyle de deli bir adamdır bu...
Türkiye'de ilk stand-up geleneğini başlatan ünlü mizah ustası ve ünlü televizyoncu Orhan Boran hayatını kaybetti. Ünlü sunucu, yaklaşık 2.5 yıldan bu yana kemik iliği hastalığı tedavisi görüyordu.
Uzun zamandır hastalıklarla mücadele eden usta radyo ve televizyoncu Orhan Boran 84 yaşındaydı.
Yaklaşık 2.5 yıldır kemik iliği hastalığıyla mücadele eden usta sunucu Orhan Boran katıldığı bir programda hastalığı hakkında şunları söylemişti:
"Benim iki hafta aralıkla taze kan almam gerekiyor. Dört gözle vampirler gibi kan alacağım günü bekliyorum. Kan bulunamadığım zaman iştahım kesiliyor, halsiz kalıyorum ve uyku düzenim bozuluyor. Kan grubum A Rh negatif. Oğlum Burak Boran beyin cerrahıdır. Başta hastalığım anlaşılamadı. Miyolofibrosil dediler. Yani kemik içindeki ilikler işe yaramaz hale gelmiş. Bir çok tetkik yapıldı. Ve sonunda anlaşıldı ki belirli periyotlarla taze kan almam gerekiyor. Bu hastalıkla 2.5 yıldır mücadele ediyorum. Hakkımda haberler çıktıktan sonra o kadar çok arandım ki anlatamam. Birden bire gönüllü patlaması yaşadık. Gönül'ü de beni de serseme çevirdi bu ilgi. Ben unutuldum gittim zannediyordum. Ağlayarak benim kanımı da alın diye yalvaran insanlarla karşılaştım. Ağrı'dan arıyorlar, Diyarbakır'dan arıyorlar. Biz kendi imkanımızla geliriz diyorlar. Şimdi 15 günde bir gidip kan alıyorum. Taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyoruz. Ancak son haber olarak Ankara Kızılay Genel Müdürlüğü'nün devreye girdiğini öğrendim. Benim için her ay 4 ünite kan ayıracaklarını söylediler. Çok mutlu oldum."
vefatının ardından başlığının entry bombardımanına tutulması gerekirken unutulan, ayaklı güldürücü namıyla gazinolarda ilk stand up gösterilerini düzenleyen ünlü radyocu.
Sivas Kongresi'nde Mustafa Kemal'e hitaben yaptığı mandaya karşı oluş konuşmasıyla meşhur olan askeri doktor Hikmet Boran'ın oğlu olan Orhan Boran, 30 Haziran 1928'de istanbul'da doğdu. Orhan Boran, Edremit Cumhuriyet ilkokulu'nu bitirdikten sonra 1938'de yatılı olarak Galatasaray Lisesi'ne girdi. ilk sahne deneyimini Galatasaray Lisesi'nde okurken, istanbul Şehir Tiyatroları'nda rejisör olan ve okul temsillerini sahneye koyan Necdet Mahfi Ayral tarafından Moliere'in bir oyununda oynamak üzere seçildiğinde yaşadı. Boran daha sonra Türkoloji Fakültesi'ne yazıldı. Aynı yıl, Necdet Mahfi Ayral kendisini Muhsin Ertuğrul ile tanıştırdı. Boran, istanbul Şehir Tiyatroları'nda işe başladı ve Vasfi Rıza Zobu'nun talebi üzerine, birlikte oyunlar sergilediler. Radyoya ilgi duyan Boran, istanbul Radyoevi'nin açılmasından itibaren okuduğu Türkoloji Fakültesi'ni 3. sınıfta terk edip, Ekrem Reşit Rey'in asistanı olarak girdiği memuriyet hayatında temsil yayınları rejisörlüğü yaptı.
Türkiye'de 1960'lı yıllardan itibaren gece kulüplerinde "Ayaküstü Gırgırı" adıyla ilk stand-up geleneğini başlatan Orhan Boran, televizyonun olmadığı radyolu günlerde, mükemmel Türkçesi ile kibar esprileri, unutulmaz pürüzsüz sesi, nezaketi ve beyefendiliği ile tanındı. Orhan Boran, aynı yıllarda unutulmaz radyo kahramanı haline gelen Yuki'yi de yarattı. Yuki efsanesi 14 yıl sürdü.
2002'de yakalandığı kolon kanseri sebebi ile 2 defa ameliyat geçirdi. "Hayatımın son yıllarını saçlarım dökülmüş olarak geçirmek istemiyorum. Öleceksem insan gibi bu halimle öleyim. Şu dünyayı sefil halde terk etmek istemiyorum. Hayranlarım beni hep bu halimle hatırlayacak, saçları dökülmüş olarak değil" diyerek kemoterapi tedavisini reddetmişti. (Habertürk, 27.05.2012)