başarısız bir orgazm. Orgazmın verdiği hazza ulaşmaya saniyeler kala herhangi bir nedenden dolayı alınan keyfin sona ermesi durumu orgazma en yakın zevktir.
Elleri cebinde yürürken, her zaman beklediğiniz yere bakıp sizi fark etmesi , Uzaktan size doğru gülümseyerek geldiğini görmek. Ne kadar basit ve saçma değil mi? Hayatta bazen bu basit görünen şeyler, bir deliğe girmekten daha çok zevk veriyor.
uyarıcı maddelerin verdiği zevklerdir.
Uyuşturucu, ot,hap hepsi kafayı ucuracagi için orgazma denk bir zevk verir.
Ha bir de tabi kişiye şahsi olarak zevk veren fetişizm öğeleri vardır. Erkeklerde aynı mıdır bilmem ama kadın bu öğelerden bazen bilinçsiz olarak orgazm olur.
o eli tutup tutmasam mı diye düşünürken bir anlık cesaretle hafif yoklanan parmakların karşılık vermesi. istemsiz suratta oluşan o bi süre silinemeyen gülümseme. abuk sabuk şeyler düşünerek ciddiyeti korumaya çalışmak.
Genelde uyuşturucunun verdiği zevklerdir, hatta trainspotting filminde mark renton'un belirttiği üzere bu yolla orgazm dan bin kat daha fazla zevk alınacağı kanaatindedir.
-olabildiğine yoğun ve lezzetli bir çikolatadan alınan ilk lokma. böyle ağız, dil, damak hepsi sanki yemek borusundan aşağı çekiliyormuş gibi hissettirir ya. ohş.
-uzun zaman alkol almamış durumdayken ki ilk rakı yudumu ardından alınan derin nefes. ciğerler nasibini alır, birde sigara yakarsın. ama her yerde olmaz bu; deniz kenarı olmadı, hava hafif soğuk olmalı, cılız bir rüzgar esmeli yekten.
-sabahın ilk sigarası. ama yataktan daha hiç çıkmadan, küllüğü göğsünün üzerine koyarak ve hiçbir şey düşünmeden tavanı izleyerek olacak.
-aşık olmak. birine aşıkken, ilk düşündüğün şey asla ve asla seks olmuyor. çok farklı bir his.
not: dedi sigarayı bırakmış, alkolden kaçınan yalnız adam. bu tarz bahsettiğim çikolatayı da çok nadir yiyebiliyoruz, bakkaldan alınanlar bu hissi vermiyor. hayat zor sözlük.
sıcak bir yaz akşamüstü, top oynadıktan sonra çok susayıp eve kadar koşarak musluğa ağız burun dayayıp kana kana su içmek. artık musluktan su içilmiyor ki yoksa yapardım hani..
