antonin artaud'nun öne sürdüğü ve giles deleuze'un geliştirdiği bir kavramdır. artaud'ya göre bedenlerimiz bir sınırlandırmanın cismidir. ve bu sınırlar doğumla birlikte bize atfedilmiştir. nasıl ki dizlerimizin üzerinde yürümeyi denemiyorsak aynı biçimde gözlerimiz kapalı yürümeyi de denemeyiz. alıştığımız, alıştırıldığımız şekilde yürümek ve görmek kolayımıza gelir. bu aslında bir yanıyla da pavlov'un şartlı refleksine tekabül eder.
bu organları nasıl kullanacağımızın bize öğretildiği gibi aynı zamanda neyi göreceğimiz de aynı biçimde telkin edilmektedir. çok basit bir örnekle açıklayayım:
şuanki iktidar partisinin muhafazakârlaştırma çalışmaları insanların aynı zamanda nasıl düşünmeleri gerektiğini de öğütler. bu klasik bir düşünme biçimidir. dogmatik zemini olan felsefeden ve bilimden muaf bir sistemdir. dahası kadercidir. yani iktidarlar bir yanıyla da bizim bedenlerimizi de nasıl kullanacağımızı belirlemek isterler.
akp'nin aksi bir görüşteki siyasal parti iktidara gelse aynı biçimde davranacaktır. görüldüğü üzere bu örnekler çoğaltılar.
artaud organsız beden örneğini verirken - başta da değinildiği gibi- özgürlüğü tanımlar. bedenlerimiz biçim almış bir ilkedir netice itibariyle.