ordunun siyasete karışması altındaki kendini meşrulaştırıcı temel psikolojik etken. pozitivizmin sosyal olgularda bile "tek gerçeklik" araması ve pozitivizmle hemhâl olduğu bilinen kemalizmin de bu gerçeği devlet eliyle oluşturulan bir "resmi ideoloji"de bulması, bahsedilen resmi ideolojinin, kendisinin "siyaset üstü ve siyaset dışı bir hakikat" olarak görmesine sebep olmaktadır. resmi ideolojiden kasıt ise sistemli bir düşünce yapısı değil, özünde birtakım amaçlar yatan, fakat bu amaçları gerçekleştirme yönteminin koşullara göre değiştirilebildiği bir fikir demetidir. bu amaçların başında "üniter devleti korumak" ve "laikliği korumak" gelir. üniter devlet, evrensel anlamda "bölünmez bütünlüğün" karşıtı değil, bir yönetim sistemidir, ki abd de 51 eyaletten oluşan üniter olmayan bir devlettir. buna karşın "bölünmez bütünlükten" uzak olduğunu söylemek saçmalamak olur, resmi ideoloji anlamında olmasa bile bütün amerika halkının kabul etmesini istedikleri ortak değerleri bile vardır. türk askeri zihniyeti, üniterlikle bölünmez bütünlüğü aynı şey zannettikleri için yeri gelince siyasete karışma hakkını kendinde bulmaktadır. ayrıca bir ülkenin bölünmez bir bütün olup olmayacağına da halkın kendisi karar verir, bir ülkenin ikiye bölünmesi de dünyanın sonu değildir. ordunun görevi ayrılıkçı görüşlerini silahla, gerilla ve terör yöntemleriyle ifade edenlere karşı mücadele vermektedir, sözle ifade edenlere karşı değil.
laiklik de türkiye'nin ortak değeri olabilir ama eninde sonunda bir siyasal tercihtir. ordunun bunu herkesin gözüne sokması, kendince "laikliğin yıkılışı" olarak ilan ettiği birtakım gelişmeleri eleştirmesi gibi bir hakkı yoktur.
hiçbir norm, hiçbir değer siyasetten ayrı "kutsal gerçekler" ilan edilemez. bir ülkenin ordusu, dtp'linin de, akp'linin de, chp'linin de vergileriyle finanse edilir; bundan dolayı ordu açıklamalarıyla halkın hiçbir kesimini karşısına alamaz, alırsa da gideceği yer mahkeme salonu olmalıdır.