bugün ahmet hakan yazısında kendisinin nicki zikrederek entrysine yer vermiştir..
dolaysıyla da uludağ sözlüğün adı anılmıştır.kıskanmadım dersem yalan söylerim. http://www.hurriyet.com.tr/pazar/19579478.asp
Abdurrahman Dilipak'ın Gülen Cemaatini benzettiği ispanya merkezli katolik örgüt.
Şahsi görüşüm sahip oldukları medya kuruluşları, okullar gibi açılardan benzerlik gösterseler de dinlerarası diyalog konusunda taban tabana zıt fikirlere sahiptirler.
Dan Brown'un "Opus Dei olarak bilinen Vatikan Piskoposluğu, beyin yıkama, baskı ve "bedensel
çile" denen tehlikeli bir ibadet yapıldığına dair tartışmalar yaratan, koyu dindar bir
Katolik mezhebidir. Opus Dei'nin, New York'ta 243 Lexington Caddesi'ndeki 47
milyon dolara mal olan Dünya Merkez Bürosu'nun inşaatı henüz tamamlanmıştır." diyerek bilgi verdiği
ve romanda "bahsi geçen tüm sanat eserleri, mimari yapılar, belgeler ve gizli
ayinler gerçektir" diyerek anlattıklarının gerçekliğini savunduğunu ele alırsak eğer ve
altta yine kitaptan alıntı yaptığım satırlarıda okuyacak olursak altyapısını insanlığın aptallığı ve
sapkınlığından oluştuğunu görmekteyiz. Bu anormal insanların dünya nüfusunda ne kadar çok olduğunu
bu tür tarikatların varlığından ve bu derece çabuk dünya çapında büyümelerinden anlamak çok ta zor
olmasa gerek. (bkz: kafamda deli sorular)
Opus Dei'nin gelenekçi felsefesi başlangıçta ispanya'da, Franco rejiminden önce kök
salmıştı, ama Josemaria Escrivâ'nın 1934'te yayınladığı The Way (Tarîk) Tanrı'nın Eseri'ni
meydana getirebilmek kişinin hayatında yapması gereken 999 meditasyon şekli isimli ruhani
kitabıyla birlikte Escrivâ'nın mesajı tüm dünyaya yayılmıştı. Artık kırk iki dilde milyonlarca
kopyası bulunan Tarîk sayesinde, Opus Dei küresel bir güç haline gelmişti. Opus Dei'ye ait
okullara, eğitim merkezlerine ve hatta üniversitelere dünyanın her büyük şehrinde
rastlanabilirdi. Opus Dei, dünyadaki en hızlı büyüyen ve mali açıdan en güvenli Katolik
organizasyonuydu. Ne yazık ki Aringarosa, dini kinizm, mezhepler ve incil'in televizyondan
öğrenildiği bir çağda, Opus Dei'nin sahip olduğu zenginlikle gücün şüpheleri üstüne çektiğini
öğrenmişti.
Muhabirler genellikle, "Pek çok kişi Opus Dei'nin bir beyin yıkama tarikatı olduğunu
söylüyor," diye üstüne gelirlerdi. "Bazıları da size aşırı muhafazakâr gizli Hıristiyan cemiyeti
diyorlar. Hangisisiniz?"
Piskopos sabırla, "Opus Dei ikisi de değil," diye cevap verirdi. "Bizler bir Katolik
Kilisesi'yiz. Bizler, günlük yaşantılarımızda Katolik öğretilerini özenle izlemeyi seçen Katolik
bir topluluğuz."
"Tanrı'nın Eseri'nde saflık yeminleri edilmesi, kiliseye zekât vermek, günahlar için
kendini döverek ve keçeyle kefaret ödenmesi gerekli midir acaba?"
Aringarosa, "Siz Opus Dei'nin sadece küçük bir grubundan bahsediyorsunuz," demişti.
"Katılımın farklı seviyeleri vardır. Opus Dei'nin binlerce üyesi evlidir, aileleri vardır ve
Tanrı'nın Eseri'ni kendi topluluklarında yaparlar. Diğerleri manastır okullarımızda nefislerini
kırarak sade bir hayat yaşarlar. Bu tercihler kişiye aittir ama Opus Dei'deki herkes Tanrı'nın
Eseri'ni yaparak dünyayı daha iyi bir yer haline getirme amacını paylaşırlar. Elbette bu takdir
edilecek bir arayıştır."
Buna rağmen, bu mantık nadiren işe yarardı. Medya her zaman skandallar peşinde koşardı
ve büyük organizasyonların çoğunda olduğu gibi Opus Dei'nin üyeleri arasında da, tüm
grubun namını gölgeleyecek sapkın ruhlar vardı.
iki ay önce, Ortabatı'daki bir üniversitedeki Opus Dei grubu, yeni müritlerin dini bir
deneyim gibi algılaması için, onlara kendilerini fazlasıyla zinde hissetmelerini sağlayacak
meskalin verirken yakalanmıştı. Bir başka üniversite öğrencisi iğneli keçe kemerini tavsiye
edilen günlük iki saatten çok daha uzun kullanmış ve sebep olduğu enfeksiyonla kendisini
ölümün eşiğine getirmişti. Kısa süre önce Boston'daki genç bir yatırım bankacısı, intihar
etmeden önce tüm birikimlerini Opus Dei'ye bırakmıştı.
Yoldan çıkarılmış koyunlar, diye düşündü Aringarosa, onlar için üzülüyordu.
Elbette en büyük utanca, Opus Dei'nin ünlü üyesi ve basının çokça yer verdiği sapık FBI
ajanı Robert Hanssen sebep olmuştu. Onun mahkemede yargılanırken, kendi karısıyla
sevişmelerini arkadaşlarına seyrettirmek için, yatak odasına gizli video kameraları
yerleştirdiği ortaya çıkmıştı. Hakim, "Dindar bir Katolik'in eğlence anlayışı böyle olamaz,"
demişti.
Ne yazık ki, tüm bu olaylar Opus Dei Farkındalık Şebekesi (ODAN) diye bilinen yeni
gözlem grubunun gelişmesine yardımcı olmuştu. Grubun popüler web sitesi -http://www.odan.org katılımın
tehlikeleri konusunda uyarıda bulunan eski Opus Dei üyelerinin korkutucu
hikâyelerini açıklıyordu. Artık medya Opus Dei'den "Tanrı'nın Mafyası" ve "isa Mezhebi" diye bahsediyordu.
Anlamadığımız şeylerden korkarız, diye düşündü Aringarosa bu eleştirmenlerin Opus
Dei'nin kaç hayatı zenginleştirdiğini bilip bilmediklerini merak ediyordu. Grup, Vatikan'ın
tam onayını almış ve takdis edilmişti. Opus Dei, Papa'nın kişisel bir piskoposluk makamıdır.
edit: ayrıca yazmayı unutmuşum fetonun bu derece büyümesindeki etken sizce ne olabilir ? satırlar tanıdık geldi mi ?
fethullah cemaati için opus dei'nin islam kolu diyebilirmiyiz o halde ?
http://www.opusdei.org/ resmi web sitesidir. ama beni sasirtan sey ise dil secenekleri icerisinde bulgarca arapca ve hatta 15 farkli fransizca olmasina ragmen turkce olmamasidir. zaten kkk nin hasir alti versiyonu oldugunu bilmekle beraber turk hristiyanlari baya baya disarida birakmislar, sasirdim. ayrica orgutun vatikan' i, genel katolik kilisesinin onunde tutmasi da asla beyaz irk disinda bir papa olmayacagina delalet. oldukca cirkin bi olusum ancak medya destegi inanilmaz. peygamberimize edilen karikatur temelli hakaretlerin baslangici da yine bu olusuma bagli dergilerce baslatilmistir. yalnizca hristiyan ya da katolikleri degil, beyaz katolikleri destekler savunurlar.
Hristiyan olmak istiyorum. Hıristiyanlıkta böyle saçma örgütler var mı merak ediyorum. Saf bir dini duyguya sahip olmak istiyorum. Belki çocuğum bir papaz olur. Dostoyevski'nin anlattığı bir din mi bu yoksa islamdaki gibi çıkarci gruplar bu dini de somuruyor mu? Edebi bir hayat yaşamak istiyorum.