farklı renklere gönül vermiş olduğum halde, endüstriyel futbola karşı tribün kültürü düşüncesi bağlamında bir yerde aynı görüşe bağlı olduğum merhum tribüncü. bugün hakkında bir yazı gördüm kendisinin. biraz detaylı araştırdım.. helal olsun dedim..
tanışmadığımız halde, üstümdeki sarı-lacivert formayla, bizde çok sevdik be abi!
ışıklar içinde.
rahmetli tüm tribünlerin odak noktasıydı, biz ise onu çok başka severdik... rahmetli hakkında burada duygusala bağlayıp yöre yöre türküler çığırmaktan sakınırım ama hakkını da veririm her türlü.
sürekli şikayet ettiğim galatasaraylıların yapmacıklığı ile samimiyetsizliği ile ilgili bazı söz haklarım var.
birşeyi popüler boyuta taşımaktan hiç çekinmiyorlar, sömürdükçe sömürüyorlar, buldukları herşeyin posasını çıkartıyorlar ve bu da beni çok rahatsız ediyor.
bana ne değil mi?
yok bu iş beni çok ilgilendiriyor. o galatasaray tribünündeki değerli insanlardan ötürü ilgilendiriyor.
arda turan 'ın başındaki musibetten bahsettim. yarın öbürgün bu çocuk avrupa 'da hakkıyla cirit atamazsa bunun sorumlusu samimiyetsizliğin, yapmacıklığın bayraktarı olan galatasaraylı yöneticilerdir. bu çocuğu harcıyorlar tıpkı uefa kupası gibi!
nasıl?
nasıl zenginliği, fakirliği hazmetmiş insanlar vardır ve malesef görgüsüzlüğü, ağırlığı yenememiş insanlar vardır, işte bu durum da özetleyici olacaktır.
samimiyetsizlikten uefa kupasıyla övünmeyi dahi başaramadı bu insanlar!
şimdi de sadede geleyim sadede. yani alpaslan abi 'ye.
adamın ölüsünden efsane çıkarmaya bakıyorlar. içlerindeki gıcıklayıcı etken de mehmet abi 'dir. haa tribünlerde bir duygusallık yaşanacak da bunun boku türk ultras tarafından çıkarılmayacak! fenerbahçe tarafından da rezil edilmeyecek!
ben bunların aksine şaşarım!
ahanda buraya parmak basıyorum, rambo ölüğü zaman görün siz fenerbahçe taraftarını...
asıl mesleği öğretmenliktir. öğretmenlik yaptığı dönemlerde beşiktaşlı öğrencilerine sözlü notu olarak 100 verdiği anlatılagelmektedir. cezaevinden çıktıktan birkaç gün sonra talihsiz bir şekilde yaşamına veda etmiştir. lakaplarından biri de (bkz: son holigan)dı.
dostum öldü dün topraga indirdim,
kendim gömdüm anlatmasi bir hayli zor
acisi sönmeyen bir kor yanar bu kalpte sonunda sende çekip gittin hee!!
yarim kalan hayallerinle mahkûm ettin maziye biz ayni yerdeyiz yine
sense bizsiz simdi nerde kapali
gözlerinle terk ettigin evin ailen kederde
bense dertle suskunum ve saskin halde beklide yalandir diye umutluyum
kizginim birazda sana onca yilin hatrina vedasiz ayrilmakmi reva
kalkip baksana arkadaslarin kabir basinda
helal olsun varsa hakkim bir degil de bin defa
yirmi üç yasinda umutlara zamansiz elveda
sararmisti yüzün dönüp baktigimda son defa
acelemizmi vardi sanki gömdük tam bir dakikada
kaçacak miydin ki dostum çaktik dokuz tane tahta
vefasiz olma arada bir misafir ol rüyama
eskilerden lafla varsin senden olsun her bir tafra
bir yani bos ve tadida yok sensiz kurdugumuz sofra
rabba isyan degil bu mektup yazdim ben bi dosta
arada gözlerim dolar gülüsünü hatirladikça dostum elveda
sende terk edipte gitme görürsen aglarken üzülme
biryani mezara gömdük senle çok severmisiz megerse
sen yasarsin bu kalpte artik geriye dönmesende
dün yanimda bugün nerde adina dünya denen kahpe
çekti yüzüne perde iste burasi böyle sahte
bir gün güldürürse elbet aglatir bir günde yüzün hüzünlü son resimde
kabrinde kar var gözümde yas içimde yanar ates
gömüp döndük seni ve sen soguktan üsümedin mi kardes
hayatta sirt dönenlerin simdi alayi es
bes kurusluk maskelerinin ardi maskeden beles ve
rast gelirsen sen yüzles utanmadan kisner kalles
birkaç gebes duayi kesip yolda dedikoduyla pes
yarami desme der sorunca hazir gözlerinde yas
üzülme sen dostlarin var özleyip içten seven
isminin telaffuzunda kâh gülüp hüzünlenen
yakismamis son elbisen büyük sanki iki beden
beni avuntu söyleten dört bayram sensiz geçen ve yok nesem
son nefeste yüzünü dahi görmeden ansizin çekip giden bedende
sen yoktun neden eceldi dostu gömdüren ölümdü kefeni giydiren
geri dönülmez diyarlarda tek bi basina senmisin ?
biz hasretinle kahrolurken sende bizi özlermisin biyerden
izlediysen sayet aglayip gülermisin saka yapipta assam siniri
sirt dönüp gidermisin dün neseyken ortaminda bugün bize kedermisin
saysam bütün dertlerimi bikmadan dinlermisin
elalemin kalemi düzgün bizimkisi kadermisin
Sende terk edipte gitme görürsen aglarken üzülme
Biryani mezara gömdük senle çok severmisiz megerse
Sen yasarsin bu kalpte artik geriye dönmesende
Dün yanimda bugün nerde adina dünya denen kahpe
Çekti yüzüne perde iste burasi böyle sahte
Bir gün güldürürse elbet aglatir bir günde yüzün hüzünlü son resimde...
sevenlerinin, 27 ocak pazar günü mezarı başında ziyaret edecekleri kartalımın optik abisi, son holigan.
Ölümle yaşamı ayıran çizgi
Siyahla beyazı ayıramaz ki...
Geliyoruz Optik Başkan, atkılarımızla formalarımızla seni ziyarete geliyoruz...
Beşiktaş aşkıyla yanan o güzel yüreğine daima merhaba diyerek...
Emekçi ruhuna, son barikattaki duruşuna besteler şiirler ve marşlar dökerek...
Beşiktaşımızın Şeref'ini Hakkı'sını armamızın gururunda taşıyarak...
Sana semtten çiçeklerimizi ve kartal yüreklerimizi getiriyoruz Mehmet Ağabey, bir baba hindi çekişine bir kez daha eşlik etmek için. Senin şahsında Ferdi'mize Merve'mize Barış'ımıza ve tüm kartal yüreklilerimize merhaba demek için. Son Barikatta son zamanlarda yaşanan bazı küçük olumsuzlukları senin yanında, seninle birlikte gidermek için...
Sabahtan beri hiçbir şey yemedik
Karnımız acıktı bizim
Optik Başkan bize yemek ısmarlasana
Parasını alırsın sonra...
Merhaba Optik Başkan, Son Holigan, Mehmet Ağabey...
Not 1: Yer ve saat belirlenirken istanbul dışında olan, ama okullarından ötürü o tarihlerde istanbul'a dönmesi söz konusu olan öğrenci kartalları da dikkate aldık.
Not 2: Gaziantep ile oynayacağımız maç nedeniyle o gün tercih edilmiştir. Eğer maç saatinde ya da gününde bir değişiklik olursa organizasyonu buna göre şekillendirebiliriz. Ayrıca bu konuda önerisi olan varsa genel eğilime göre saat konusunda esneme yapılabilir.
Not 3: Bu konuyu Forza Club'da açmadım çünkü orada tam olarak görünmemesinden korktum. Ana sayfada yer alıp almaması hususunda sevgili Admin'e saygı duyarım.
Not 4: Optik Başkan;ımızı uğurladığımız zaman istanbul dışında olduğumdan uğurlamaya katılamadım ve dolayısıyla kabristanda yer konusunda sıkıntı yaşayabilirim. Bu konuda yardımcı olacak arkadaşlara teşekkür ediyoruz şimdiden.
Ridvan Akarin Son holigan isimli yazisindan...
izliyordum.
Şafak sayıyorlardı.
"Bolu'dan gelmesine 100 gün diye" başlamışlardı.
Bolu'ya ziyaretine gidiyor, haber uçuruyorlardı.
0 sevgiyi, o vefayı ve o coşkuyu okuyor, ben de heyecanlanıyordum.
Optik Başkan ile tanışmaya artık günler kalmıştı.
Tam 2.5 yıl süren ayrılığın son günü gelmişti.
Bu defaki heyecan bir başkaydı.
Optik Başkan'ı nasıl karşılayacaklar, nasıl ağırlayacaklardı!
Çarşı'nın internet sitesi Forza Beşiktaş'ta "projeler üretiliyor", buluşmalar ayarlanıyordu.
Sonunda beklenen gün geldi! Optik Başkan'ı Abbasağa Parkı'nda karşıladılar.
Meşaleler yandı, "son holigan" için "sensiz geçen günlerin..." diye şarkılyar söylendi.
Fotoğraflara baktım. Karşımda yorgun yüzü ve bedeniyle özgürlüğe ve Beşiktaş'a hasret bir adam vardı. Yine tribündeki gibi atkısı boynundaydı. Yine tribünlere o efsanevi "hindi baba hindi" tezahüratını yaptırıyordu.
izledim ve Beşiktaş'ı ve Beşiktaşlılığı bir kez daha sevdim.
Sonra sabah oldu ve gazetelerde tek sütunda öldüğünü öğrendim.
Esrik düşleri ve zahiri mutluluğuna kalbi yetmemişti.
Buluşma gerçekleşmemiş, o Beşiktaş ile Çarşı onunla buluşamamıştı.
Eksik kalmıştı.
Mehmet Işıklar 38 yaşındaydı.
Timur Soykan Radikal'daki yazısında Beşiktaş'ın ilk maçına gittiği o 8 yaşında bile takımı kaybettiği için ağladığını yazdı.
Kaan Ark kardeşim benden 8 dönem önce Kabataş'tan sınıf arkadaşıydı. Kariyer, meslek ve gelecek sevdası yerine Beşiktaş(k)'ını yaşayan arkadaşının deplasmanlarda nasıl okulu "kırdığını" yazdı.
Onun hayatla derdi vardı. Özgür ve asi bir dünyanın insanıydı. Tribünlerde eşit ve sınıfsızlaşan bir dünyanın stadın dışına yansımasını istemişti.
Murat Dedeoğlu kardeşim onu ve Beşiktaş'ını şöyle anlatmıştı:
"Senin için korktu! Geride duramadı! Çünkü sana vereceklerine sınır bile koymamıştı.
Sen giderken, onun da özgürlüğünü götürdün beraber gittiğiniz yere...
Artık sen onunla bir'din. Başkaları kendiyle bir'ken.
Ama o Birlikten cinnet doğmadı aranızda.
Çünkü senin yoluna esir olmuştu, yanına yoldaştı.
Sen sıcak yuvanda dinlenirken, o , sağanak yağmurun altında yorgun kalakalmıştı.
Senin yıllarının izlerini, renklerinin sadeliğini taşıyan kaşkolü hâlâ boynundaydı.
Akaretlerdeydi o tabela. Kapısında 3 basamak, içerisi buz.
Senin için orada üşümeye devam ediyordu.
Orada cebindeki tüm parayı çıkarıp tanımadığı küçük çocuklara veriyordu da seni daha çok kişiye izlettirme hevesinden.
Sen bunlardan bihaberken, her yeni gün yepyeni hesapların içerisine düşmüştü.
Son hesabı, buluşma gününüzdü. 1 Ağustos 2007'i hayal ederek yaşıyordu.
Sen buluşmanıza gelecektin, ama onun bu kez mazereti var!
Şimdi sen buna inanamayabilirsin, belki de ağlayabilirsin.
Ama ne olur başkalarına duyurma.
Sadece gururuna sarıl ve yaşa.
Çünkü o , sessizce gelip sessizce gitmelerin insanı.
Ama "Ben burdayım, senin için burdayım!" dediğini çok uzaklardan duymuşsundur.
Doğru, belki de bu 5 kelime salladı Beşiktaş'ı bugün. Ki ne depremler salladı da bu derece yıkıcı olmadı."
Ömür Hıncal kardeşim onun uğur olsun diye maçlarda ardı ardına yaktığı sigaraların dumanının nasıl kalbinden çıktığını yazdı.
Hırçın tribün kavgalarının Beşiktaş militanı, evsiz sokak köpeklerinin hamisi oluveriyordu.
Onun sevdası üç hece sekiz harften sadece Beşiktaş'tan ibaretti.
Çarşı'da bir Fenerbahçe maçı öncesi yanımdaki "ünlü GS'li gazeteciye" bir Beşiktaşlı şöyle seslenmişti:
"Beşiktaş bir dindir."
O bu dinin imanlı bir müminiydi.
Tribün sevdalıları bu Beşiktaş sevdalısını "çok sevdi be!"
içlerinden biri "bu sene en iyi transferleri cennet yaptı" diye yazdı.
Önce Alper, Sonra Barış (Akarsu)
Ve Optik Başkan gitmişti...
Oysa Optik Başkan döneminden itibaren Çarşı'nın kendisiyle dalga geçtiği bir şarkısı vardı.
"Kıyamet kopar, çöker karanlık,
Allah bizi affetmez, çok günah aldık,
Sevenler ayrılmaz, bir plan yaptık,
Tüm Çarşı cehennemden kombine aldık."
Sevenleri Optik Başkan'dan ayrıldı ama "plan" hala baki.
Nereden katılırsa katılsın, Optik Başkan inönü'de olacak...
Çünkü cebinde sevda, vefa ve dostluktan örülü Çarşı kombinesi var...
istanbul'a ilk geldiğim 2001 senesinden beri, tribündeki bütün arkadaşlarım anlatırdı Optik Başkan'ı.. bir türlü tanışamamıştım.. abilerin içinde tanımadığım bir tek o kalmıştı.. ama yine de konusu açıldığında 'Optik Abi' derdim ben onun için.. sanki tanıyormuş gibiydim çünkü neredeyse bir efsane gibi bahsedilirdi hep ondan.. hapishaneden çıkmasını herkes gibi heyecanla bekliyordum.. tanıyanlar kavuşmak, benim gibiler ise tanışmak için gün sayıyordu.. özel sebeplerden dolayı gidemedim abbasağa parkı'ndaki karşılamaya.. ama daha zaman vardı.. nasıl olsa bir gün tanışacaktık.. dinleyecektim ondan gerçek beşiktaş sevdsını, o bağlılığı, inanmışlığı.. onun gibi olamadığım için biraz utanacak çokça heveslenecektim, 'bir şeyler' yapmak için..
ama bir gün ulaşan kara haberle ben de her beşiktaşlı gibi sarsıldım.. ağzımdan çıkan ilk ve tek cümle "son bir maç izleyemedi mi yani?" oldu..
o akşamüstü semte indim, nedir ne değildir öğrenmek için.. herkesin yüzü asık, herkes şaşkın, herkes boş boş etrafına bakınıyordu.. kimse ağlamıyordu ama..
ertesi gün önce zincirlikuyu mezarlığına, gasilhanenin önüne gittik arkadaşlarla.. 30 yılı beşiktaş sevdasına baş koyarak omuz omuza geçiren arkadaşları.. cem abi, Ayhan abi, alen abi, alpay abi, ömer abi.. hepsi orada, yıkılmış.. cenaze arabası kapıya yanaştı.. tabutu geldi optik abinin.. "tabutunla tanışmak nasipmiş" dedim içimden.. ama ağlayamazdım çünkü orada abilerim içlerine akıtırken gözyaşlarını, haddim olmazdı ağlamak..
konvoyla önce evine gittik.. her yer feryat figan.. dualar ettik.. ve oradan kapalı tribünün önüne.. bir kez daha tekrarladık dualarımızı.. belki de biraz sitemle..
ve Fatih Camii.. tanıdığım tanımadığım, sevdiğim sevmediğim herkes oradaydı.. "işte" dedirtti, "sen böylesine büyük bir tribün öğretmeniymişsin Optik Başkan"..
cenaze namazının ardından mezarlığa doğru yol alındığında, o tezahüratla inledi yollar:
"Ölümle yaşamı ayıran çizgi
Siyahla Beyazı ayıramaz ki
Her yolun sonunda ölüm olsa da
Sevenleri kimse ayıramaz ki.."
an itibari ile oynanan galatasaray - istanbulspor maçı'nda galatasaraylı taraftarların siyah beyaz bir fontla "acınız acımızdır, başınız sağolsun" pankartı ile andığı çarşı kartalı.