sessiz, sakin, beklentisiz, betonsuz bir hayat yaşamak için yapılacak iş.
ne yazı, ne güneşi bekleyeceksin.
eski zamanlardan kalma bi ahşap eve yerleşip, odun sobanı yakıp, üzerine de fasulye tencereni koyup tembel tembel yatacaksın.
arada camdan sokağa bakacaksın. bi tane dede geçecek yavaş yavaş. kaybolana kadar izleyeceksin.
sonra gene yatacaksın.
süper valla.
lan oğlum yılın bu mevsimlerini hiç sevmiyorum.
güneş yok güneş.
kuraklığa razıyım. yeterki güneş olsun.
Arkadaşın biri, "depremlerden sonra kütahya'ya gitmeyi düşünmedim değil" demiş. hatırlatayım kütahya ciddi bir deprem bölgesidir. Ikincisi esnafı biraz kazikcidir ve doğal güzelliği pek yoktur. Uşak ili kütahya'dan daha evladir.
Yobaz diyebileceğimiz bir halka sahip olan, gerçi genç nüfuz içinde Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi sosyolojik bir değişim var, sosyal imkanları kısıtlı olan, denize kıyısı olmayan bir şehirde yaşamak yerine Ayvalık, Bandırma , izmir ve ilçeleri, Fethiye, Kaş gibi yerlerde yaşamak çok daha mantıklı. Diyeceksiniz iş imkanı. Kütahya da çok mu iş imkanı var? Bari Kütahya yerine, Eskişehir deyin de daha mantıklı olsun.
şehirlerin bir atmosferi vardır. geçmişi içinde barındırır. şehir hızla değişirse bu da hızla kaybolur.
kütahya öyle mi ya?
biraz ara sokaklarına girince az da olsa ahşap evler, sessiz yaşayan mahalleler bulursun. dedeler, camiye, kadınlar komşuya gider.
aradığım bu atmosfer.
sakinlik ve beklentisizlik.
bu havalar için birebir.
güneşsiz, basık yağışlı mı, kuru mu belli olmayan havalarda nerde olursan ol eğlenemezsin.
onun için en iyisi kütahya. hiç değilse citta slow yaşarsın ki yabancı deyimleri hiç sevmem, yavaş ve beklentisiz yaşarsın diyelim.