Bahsedilen sanat dalları maslow piramdinin üst katlarındaki insanlarin zaman ayırabileceği performanslardir. Opera da tiyatro da karni ac bir insan için hicbir anlam ifade etmez.
Bu her toplumda aşağı yukarı böyledir ve böyle olmaya devam edecektir. Her toplumda bir kast sistemi vardir ve bu tip sanatlar belli bir refah seviyesine ulaşmış insanların ruh doyumunu sağlama amacıyla yapılır.
Toplumsal kaygi gütmeleri bunlarin dogasina aykiridir ki pek sürdürülebilir olmazlar zaten.
hiçbir elit de aslında opera ve tiyatrodan keyif almaz. bu nedenle elit damgası vurmak doğru bir tabir olmaz. özellikle memleketimizde elitliğin kelime anlamı, bilgi, beceri ve sanatta mertebe sahibi olmayı değil, para ile alınabilen bir itibar olmasından dolayı, opera veya tiyatro sevgisini veya ilgisini, elitlik olarak yorumlayamayız. elit, kendisi gibi olanları üstün görüp, kendisi gibi olmayanların hayatlarını pek umursamayan, onları kendi lüksünün devamı için çalışması gereken marabalar olarak gören bir zihniyettir. bir parti veya politik görüş tekelinde değildir. son model jipe binen başörtülü de elittir, izmir'de lüks malikanesinde denize karşı bordeux şarap yudumlayan da elittir. benim için ikisi de birbirinden leştir.
hadi tiyatroyu bir nebze ayrı tutuyorum ama opera, gerçekten keyifle izlenen bir sanat dalı olduğu kanaatinde değilim. baleyi de aynı kefeye koyuyorum. yani bale izlemeye gidince alınan keyif ile ankara'da pavyonda sarı tutku izlemeye giden dayının aldığı keyifin arasında ne fark var? ikisinde de dans performansı var.