bilindiği üzere, zall benim en yakın arkadaşlarımdan biri. çoğu zaman görüşür, sözlüğün gidişatı hakkında konuşuruz. benim fikirlerime değer verir. çankırı'ya geldiğinde bana mutlaka uğrar, kalmasa bile bir çayımı içer.
hatta bu sözlükte de yazıyor kendisi. nickini vermek istemiyorum.
bunları neden yazıyorum? moderasyon akıllı olsun diye.
sürekli entrylerim siliniyor. şu ana kadar 60 entrim silindi, ses etmedim.
dün de bir 70 kadar entryim silinmiş. ayık olun, akıllı olun yani. ayağınızı kaydırıveririler bir gün, kalırsınız öyle.
sanat ve spor camiasında eli kolu uzun. geçen gün taşak geçtim, mehmet erdemin numarasını verdi, saat 5 gibi ara konuş dedi. geç uyanıyomuş adam. aradım hakkaten mehmet erdemle konuştum. ancak yine de abartıyor bence. yukarıdaki yazıda kombo yapmış. bana kalırsa arda kural ve mehmet erdem dışında ünlü bi tanıdığı yok!
ben seninle çok tartışmak isteyen, efenime söyliyim polemik meraklısı bir zat değilim. ama kendi aramızda yaptığımız tartışmayı sözlük dediğimiz sanal platforma taşıman senin ne derece tartışma meraklısı, polemikten nemalanan bir şahsiyet olduğunu ortaya koyuyor.
ısmınakta, bakır ve çinko bulunur. bunda hemfikiriz. ancak tunç bulunmaz. ziro tunç insanlık evrildikçe ortaya çıkan bir şeydir. ilk anda tunç diye bi şey yoktu. ancak ısmınak dediğimiz, bazı yörelerde ıspanak diye de geçer ilk insanla birlikte mevcut olan bir şey. bunu birçok bilimsel araştırma ve keşif zaten ortaya koyuyor. bu konuyu artık tartışmayalım. bilgi sahabısı olmadan fikir sahabısı olma piliiiz!
kendisi babamın yukarı kemer gençlik alt yapısından takım arkadaşının oğludur. kamplarda falan aynı odayı paylaşmışlar.
ileri derecede italyanca bilmektedir. ben böyle bi adam görmedim. benim diyen italyan öyle italyanca konuşamaz. Bir nevi italya' nın zeki müren' i diyebiliriz.
benimle yine, yeniden tartışmalara giren, kendini boy aynasında değil dev aynasında gören bir yazar arkadaş.
tutturmuş "türkçede mukiz diye bir kelime yok" diye. var arkadaş var. nasıl bir şey icat edene mucit deniyor ise devamlı birilerini ikaz edene de mukiz denir. senin bilmemen, günlük hayatta bu kelimeyi kullanmamamız, olmadığını göstermez. yazık! sene olmuş 2013 biz hayyla neyi tartışıyoruz. gidip mukiz başlığını doldurayım hayla açılmamışsa.
zora gelince tartışmaları nasıl da başka mecralara çekiyorsun be. neymiş iranlıya da şöyle denirmiş. ne alakası var kardeşim ben ondan mı bahsediyorum. her kelime böyle olur diye bi şey yok. bazı kelimeler köken itibariyle şo şekil türetilmiştir diyorum. sığsın!
israf -> müsrif
icat -> mucit
ve o halde;
ikaz -> mukiz
bunu hangi dilciye sorarsan sor kabul edecektir.
öteki konuya gelecek olursak, bir koşu yarışmasında 3. olarak giderken, ikinciyi geçtiğinde kaçıncı olursun? ben balık vermem, soru şeklini analitik ve sistematik düşünmeyi öğütlerim. bunun üzerine kafa yorarsan kendi soruna cevap vereceğini görürsün. saygılar.
gün geçmiyo ki bu gebeş benimle yeni bi tartışmaya girmesin. ne tip tuhaf rüyalar görüyor, nasıl manyakcasına bir yaşar sürüyor bilmiyorum ama sabah sözlüğe girmiş ve faux depart'ın ne kadar yanlış bir uygulama olduğundan bahsetmiş bana. bahsetmekten ziyade, ısrar etmiş, bu uygulamayı bulandan da uygulayandan da nefret etmiş.
üzgünüm dostum ancak fodepar kesinlikle doğru bir uygulama.
bilinen bütün fransızca kelimeleri kullanmalar ki buna aktörü bile dahil etmiş amk...
işte sen busun evlat. içi boş savlarını soslayarak haklı görünme çabasında yitik ve bitik bir yiğidosun.
fodepar kalksın diyorsun. diyorsun da güzel karşim ben o zaman 28 kere hatalı çıkış yaparım ve alayının konsantrasyonunu sikerim. sen fodeparı kaldır, bizden 3 tane atlet götür bak koca yarışın nasıl amına koyup patoz ediyorlar. yazık sana! insan ancak bu kadar öngörü kabiliyetinden yoksun olur. mütekabiliyet.
coşkun sabah hayranlığıyla heyecanlandıran yazar. coşkun sabah' ın bütün kasetlerini ve gazete röportajlarını gösterene kadar coşkun sabah felsefesini tam olarak anlayıp anlamadığından şüpheliydim. bir gün 3.5 saat kadar coşkun sabah' tan bahsedip arşivlerimizi birbirimize gösterince dedim ki "işte bu güzel insan tam bir coşkun sabah delisi."
coşkun sabah' ın birleştirici ve bütünleştirici gücüne inanın.
hafta sonu bu adamın evine gittim. yüz buldum haftaiçi de kalarak tatilimi uzattım. hazır gitmişken, birtakım faideli paylaşımlarda bulunayım veyahut eski zamanlardan nefis anılarımı paylaşayım, paylaşayım ki dostluğumu pekiçtireç edeyim dedim.
peki o naptı? anılarımı, çocukluk yanılsamalarımı sözlüğün mezesi yaptı. evet amına koyim gördüm o yılan ebesini. gerçi benim gördüğüm yılan ebesi değilmiş. ne bilem amına koyim o zaman hatice yengem öyle demişti. köylü kadın bilir herhalde deyip bu hayvanın tam ismini öğrenmemiştim. hatice yengemiş referans olarak kabul etmem mi yani sorun?
ulan istanbuldan döneli 1 hafta oldu hala arkadaş grubumda yılan ebesi geyiği dönüyor. bitmediniz, bitmediğiniz gibi bi de sözlük dediğimiz güzide platformda reklam ediyorsunuz. etiket oluyoruz sizin yüzünüzden. ne pis geyiğiniz varmış harladıkça harlıyorsunuz birader. eeamaaan yepmaeaa!
çok açık söylüyorum yazarlığı laf kalembeliği (kalabalık kelimesinin daha vurgulu ve etkili hali) yapmaktan ibaret. nickinden de bunu çok net anlayabiliyoruz.
nicki komik falan değil, sadece ingilizceyi siz sıradan insanların kullandığı vasat haliyle kullanmaktan ziyade, daha çok şekispir gibi uzman ingilizlerin kullandığı şekliyle kullanıyor.