cemal süreya'nın çok sevdiği, aşık olduğu eşi hastahanedeyken görevi gereği yanına gidemediği her gün için yazmış olduğu on üç mektuptan oluşan kitaptır.
on üç günün sonunda hepsini birden verirken madam'ına, "yayınlatma sakın bunları" demiştir ama ...
--spoiler--
yalnız seninle güçlüyüm. sen olmasan bir anlamım olamaz. sev beni.
yaşayacağız.
her şeyimi sana borçluyum. sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım. sen onardın beni. tuttun elimden kaldırdın. ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım.
aşk büyüdü, aşk!
sen hastanedeyken her gün yazacağım sana. seni nice sevdiğimi anlatacağım.
Aglayarak okumustum ilk denk geldigimde. Cemal sureyanin samimiligine vuruluyor insan. adin elifse birde, cocugum olsa da adini cemal koysam diyebiliyorsun.
Aklımda hep sen vardın. Geçen seferki ameliyatı anımsadım. Sen ameliyat olurken ben ne yapacağımı bilmiyor, bir yandan da birkaç kuruş elimize geçer diye oturmuş Goriot Baba çevirisine bir iki sayfa eklemeye çalışıyordum. O hastane çıkış gününü hiç unutamıyorum. Derin bir çizgi çekmiş belleğime. Paramız yoktu. Cem yayınevinden 1000 lira alacağımız vardı ve yayınevi, çok önceden haber vermiş olduğum halde, bu parayı gününde ödememişti, ya da ödeyememişti. Sonuçta o gün seni bir taksiye bile bindirememiştim. Yürüye yürüye Şişliye inmiş, ordan Karaköy dolmuşuna, Karaköyden de vapura binmiştik. Ne günlerdi onlar. Bizim sevdamız böyle günlerden de geçmiştir. Ama biz o günleri de çok severiz, değil mi? Yaşadığımız günlerdir, birbirimizi tanıdığımız günlerdir. iyi, kötü günler geçirdik. Çoğunca da iyi günler. Öperim o günleri.
Her şeyimi sana borçluyum. Sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım. Sen onardın beni. Tuttun elimden kaldırdın. Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım. Sana rastladığımda susuzdum, yalnızdım, bir çırpıda içtim gözlerini.
Anlamalısın beni, birtakım büyük şeylerin peşindeyim. Bazı iddialarım var, onları gerçekleştirmek istiyorum. Bunun dışında çok şeye niyetim de, vaktim de olmuyor. Bu konuda işte, asıl bu konuda anlamalısın beni. Hiçbir yönden kuşkulanmamalısın benden. Ben ki sana senin şahdamarından daha yakınım, nasıl kuşkulanırsın benden? Destekle beni ( zaten hep desteklemişsindir) bak neler yapıyoruz. Nelerden ne sular akıtıyoruz.
Tükenmez kalemin mürekkebi bitti. Dolmakalemle devam ediyorum. Bu mürekkebi seviyorum. Senin göz rengini, başka bir açıdan çağrıştırır bir yanı var galiba. Bu mürekkeple de yineleyeyim gerçeği: Seviliyorsunuz, madam. Madam, Oklohomaya gitmek isterim sizinle. Şikagoda kalabalık bir caddede yürümek isterim.
"Pir Sultana girdim. Birbuçuk ay içinde bu araştırmayı bitirmem gerek. işin üstesinden gelebilirsem güzel bir çalışma ürünü çıkacak ortaya. Madam Bovarynin parasıyla televizyon, Pir Sultanın parasıyla çamaşır makinesi alacağım sana. ikisinin bedeli ikisini almaya yetecek. Seni yaşatacağım. Dalım, çiçeğim. Günlerimiz daha iyi olacak. Çünkü Necati Cumalının dediği gibi, "Yaşar iyi ve güzel olan."
Gerçek âşıkların bizzat kaleme aldıklarıdır. Elbette bir cemal süreya derinliğinde, âşıklığında olamaz ama uzaktaki sevgiliye özel yapılan bir deftere, en güzel elyazısıyla kaleme alınan şiirler, kısa öyküler veya masallar ayrı geçen o bilmemkaç günün birlikte yaşanmadığını unutturma girişimi gibi gelir. Yapanların bilebileceği bir eksikliği giderme telaşıdır bu...
yaşını almış bir adam nasıl da aşık kalabilmiş onu anlatır bu kitap. sıcak temmuz ayları nasıl aşk dolar, özlem dolar onu ispatlar.
--spoiler--
*hayat uzun değil sevgilim. güzel geçirmeliyiz hayatımızı. elif de gelmeli. elif her şeyiyle sana benzemeli. yaşlı günlerimizde bize bir kaşık su verir. memo da ekmek ve tuz geçirir. senin en çok sevdiğim yanlarından biri de, sokakta yaşlı ve anlamlı bir çift gördüğün zaman duygulanmandır. ne güzel duygudur o. ben de öyleyim.
* hayat için şöyle iki dize kalmış aklımda. yabancı bir şairden : " hayat kısadır kuzucuklarım yine de uzundur kuzucuklarım " severim ben bu iki dizeyi. isterim, sen de sevesin.
*evet kuzucuğum, yine de uzundur hayat.
--spoiler--
--spoiler--
dün görüşemedik. iki yüzyıl görüşememişiz gibi geldi bana. ve üç yüzyıllık göresim seni.
--spoiler--
--spoiler--
sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım. sen onardın beni. tuttun elimden kaldırdın. ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım.
--spoiler--
--spoiler--
bir su akıyorsa, bir bulut geçiyorsa, hep seninle.
--spoiler--