yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir türkü çığırıyodu;
"birde de gir, ikide de gir. üçte de almam odama, dörtte de saramam sineme, beşte de bineriz faytona..." diye gidiyor.
seda sayan'ın yeni eşi ve beyaz show'da, altı kaval, üstü şişhane şekilde oturan kişi. iki dirhem, bir çekirdek giyinmiştir ve çorapsızdır. seda hanım'dan şu soruyu bekliyoruz; "aşkım, çorapların da ıslandı mı?".
edit: an itibariyle, çoraplarını giymiştir. siyah renktedir. belki de uludağ sözlük okuyorlardır.
seda sayan'nı sevmesinin 3 nedenini söylemesi istendiğinde;
türkiye'nin prensesi/işine saygılı/ başarılı demiş olan kocadır.
bu demek oluyor ki başarısız olduğunda, türkiye(!) artık onu eskisi gibi sevmediğinde bunun da sevgisi bitecek. öyle anlaşılıyor. patron bir elemanını, hoca bir öğrencisini falan tanımlarken bu türden cümleler kullanır, eşini tanımlarken değil. bu kadar duygudan yoksun bir tanımlama incticidir bir sevgili için, eş için. şöyle yapalım, aynı şeydir zira. bir anneye sorsalar çocuğunu neden seviyorsun?
başarılı ve işine saygılı o yüzden dese ne düşünürsünüz?
ben bu türkücünün seda sayanın yanında kocası değilde çantası gibi gezdiğini gördükçe,tabiki ben valizimi toplamam kadın toplar valizi gibi kaba cümlelerini işittikçe eşi seda sayanla tencere kapak gibi olduklarını düşünüyorum.türkü söylemesin eşine kapak olsun hep kapak olsun.
seda sayanın yeni yatak partneri.
ama herşey karşılıklı demi. onur sedaya kocalık yapıyo,sedada onun bi türlü yapamadığı o çıkışına yardım ediyor. alan memnun satan memnun tabi.
bir zamanlar kuşum aydın'nın kadrolu konuğu olmasına ve orada burada şarkı söylemesine rağmen şu yaşına kadar birşey başaramamış, bu yüzden sırf mesleğinde yükselebilmek ve seda sayan'nın popülerliğinden faydalanmak için onunla evlenmek gibi bir onursuzluğa imza atmış, biraz palazlanınca da onu aldatmakta sakınca görmemiş, ismi gibi onur'lu olamayan kişi.
seda sayan'dan boşandıktan sonra itü konservatuvarında görünmeye başlamış insan. sanırız evlilik oyunundan vazgeçip gerçek dünya ile ilgilenmeye başlamış.
bugün, saat 16.00 sıralarında bağlarbaşı capitol', gloria jeans'te hemen yan masamızda sevgilisiyle birlikte kahve yudumlayan varlık. bir an için sevgilisini inanılmaz bir biçimde jenna haze'ye benzettim; ciddi ciddi inanamadım. tıpatıp aynısı lan.
- kadının, bir hareketleri vardı ki görmeniz gerekirdi üstat. kadın işte! şapır şupur öpüştükten sonra, acayip bir bakışla etrafı bir süzmesi falan; tıpkı, bakın heyy, bu benim, benim, benim! havalarında. ıyyyg. adamla konuşurken, kendisine değil çevreye bakıyor ki, acaba tanıdılar mı bizi, gördüler mi! onur şan'da nereye bakıyor lan bu diyerek döndüğünde bir kaç kez göz göze geldik. yok valla önce o baktı!
- neyse, bişey demiyorum lakin; özel hayat.
benden magazin gazetecisi de olmaz zaten.
hee son olarak, adam * bile bırakmadı garsona. o derece yani. *